Dünyanın seçimi

04:0025/04/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Yaşar Taşkın Koç

Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turunun ardından sokak protestoları, televizyon tartışmaları derken “dünya nereye gidiyor?” sorusu daha belirgin hale geldi.



İlk tur önceki gün yapıldı ve birbirine yakın oy alan dört adaydan ikisi 7 Mayıs'ta yapılacak finale kaldı.



İpi göğüslemek için sadece birbiriyle yarışacak adaylardan birinin soyadı zaten ne olduğunu kim olduğunu söylüyor; Le Pen.



Fransa'nın ünlü aşırı sağcı hatta ırkçı siyasetçisinin kızı.



Ne vadettiği, ne için oy istediği, Cumhurbaşkanı olursa neleri hayata geçirmek için çabalayacağı ortada.



Diğeri ise konuyla yakından ilgilenenler dışında fazla tanınan bir isim değil; Macron.



Bir parti desteği olmadan Cumhurbaşkanlığı yarışında son ikiye kalmayı başardı. Muhtemelen de aşırı sağcı aday karşısında en azından 'mecburen' oy verecek geniş kitlelerin yönelmesiyle fark atarak seçilecek ve sonra tanımayan kalmayacak.



Macron için tipik liberal sağcı tanımları yapılıyor. Sermayenin Avrupa'daki egemenliğini sürdürecek politikaların takipçisi olması bekleniyor.



Bakalım seçilecek mi tahmin edildiği gibi ve seçilirse kaç oyla seçilecek?



Sonra da tahmin edilen bir siyaset mi izleyecek... hep birlikte göreceğiz.



Fransa gibi, Avrupa Birliği'nin iki temel diğerinden üstelik daha güçlü olan direkte yani Almanya'da da kritik bir seçim var. Orada da Merkel'in koltuğu sallanıyor yorumları yapılıyor. Fransa'da da daha soldaki aday şanslı deniliyordu ama finale bir aşırı sağcı ile bir liberal sağcı kaldı.



Merkel eğer soldan gelmesi beklenen adaya yenilmezse iktidarını korur.



“Seçimdir, birbirine benzer adaylar yarışır ve biri kazanır” deyip geçmenin kolay olmadığı bir eşikte yaşıyoruz bütün bunları.



İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı sonrası Avrupa'nın nasıl şekilleneceğinden Trump yönetimindeki ABD'ye oradan Ortadoğu düğümünün çözüm seçeneklerine ve Kuzey Kore üzerinde başlamış Çin'le bilek güreşine kadar çok fazla belirsizlik üst üste.



Hepsi birbiriyle ilişkili ve katman katman birikmiş durumda.



Hepsinin en altında doğrudan ekonomik ve buna bağlı sosyal meseleler yatıyor kırılıp duran fay hatları halinde.



11 Eylül müydü bütün bunları bizi en çok ilgilendiren sinir uçlarına dokunacak şekilde tetikleyen? Yoksa daha geride Birinci Körfez Harekâtı mı var? Ondan biraz daha geride Sovyetler'in o yarışta pes etmesi mi?..



İçinde yaşadığımız tarih ömrümüzle sınırlı bakış açılarıyla durumu anlamamıza çok da yetmiyor. Kapitalizmin iç bunalımları yavaş yeni emperyalist saldırılardan bilim ve teknolojideki büyük yeni sıçramalara kadar nice sebep olmalı.



Açgözlülüğün dünyada getirip bıraktığı 700 trilyon dolar borçtan sürekli azalan temiz suya, milyonlarca umudu ve hatta yaşayacak yeri kalmamış göçmene, yok edilmeye başlanan sosyal güvencelere, hiçbir asgari yaşam standartının eğer hak edilmemişse kullanılamayacağına dair yeni önkabullere, Batı ülkelerindeki işsizliğe ve tabii ki dünyanın her köşesinde boy gösterebilen terör ile onun kelime anlamında da varolan dehşet duygusuna; yani o çok büyük çaresizliğe, güvensizliğe kadar nice sorun şimdi hepimizin kucağında.



İşsizliği zirve yaptıracak bir teknolojik sıçramayla parası olanın ömrünü daha da uzatacak bilimsel sıçramalar içiçe büyüyor hızla.



Karman çorman bir dünyaya doğru ilerliyoruz özetle.



Ve bu ilerleyişte Avrupa'daki ABD'deki seçim sonuçlarının sürprizlerinin yeri ne acaba?



Bu büyük çaresizlik güvensizlik kaos psikolojisi kitlelerin tercihleri kadar yöneticilerin kararlarını da öngörülemez hale mi getiriyor git gide?



Fransa en büyük Müslüman nüfusa sahip ve Küresel Kriz'den en çok etkilenen Avrupa ülkesi olarak bir o kadar terör saldırısına hiç de makul olmayan sebeplerle mi uğradı ve bugün tercih etmek zorunda kaldığı iki aday bu acımasız rekabetin doğal sonucu mu?



Ve peki bütün bu olup bitenlerin bizimle ne ilgisi var?



Bizimle bir ilgisi yok mu?



Olmayacak mı?



Yoksa ortalığı kasıp kavuran, şimdilik içi pek boş görünen yeni aktüel tartışmalarımız aslında “dünyanın seçimi”yle biz henüz fark etmesek de çok mu iç içe?



Gerçekten bilmiyorum.



Bildiğim, çok yakında öğreneceğimize dair bir his sadece.


#Fransa
#Cumhurbaşkanlığı seçimi
#ABD
#AB
#11 Eylül