O gece Türk hava sahasında da hareketlilik yaşandı
01:0017/06/2025, Salı
G: 17/06/2025, Salı
65
Sonraki haber
Yahya Bostan
1981 yılında İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümünden lisans, diplomasi tarihi alanında verdiği tezle Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsünden yüksek lisans derecelerini aldı. Meslek hayatı boyunca İstanbul, Washington ve Ankara’da muhabir olarak çalıştı. Sabah Gazetesi’nde haber müdürlüğü ve yazıişleri müdürlüğü görevlerinde bulundu. 4 yıl boyunca sürdürdüğü TRT Haber Kanal Koordinatörlüğü’nün ardından Anadolu Ajansı Yayın Koordinatörlüğü görevini üstlendi. Köşe yazıları Star ve Daily Sabah gazetelerinde yayımlandı. MİT’in Bylock operasyonunu konu edinen Kod Adı Bay Bay isimli kitabı 2017 yılında yayımlandı.
13 Haziran Cuma günü çıkan yazım özetle şöyle bitiyordu: “İran, yaşanan gelişmeleri psikolojik harp/sinir harbi olarak görüyor ama yanılıyor. Gelişmeler sinir harbinden sıcak çatışmaya evriliyor.” Yazının mürekkebi kurumadan İsrail, İran’a saldırdı . Peki, İran bunu öngöremedi mi? Neden karşılık veremedi? Onu anlatacağım. O gece Türk hava sahasında neler yaşandığına ilişkin kulisleri de aktaracağım. Ancak önce birkaç hususu vurgulamam gerekiyor. ANKARA’NIN ÇAKRALARI AÇIK Bugüne kadar bir çok konuda
13 Haziran Cuma günü çıkan yazım özetle şöyle bitiyordu:
“İran, yaşanan gelişmeleri psikolojik harp/sinir harbi olarak görüyor ama yanılıyor. Gelişmeler sinir harbinden sıcak çatışmaya evriliyor.”
Yazının mürekkebi kurumadan İsrail, İran’a saldırdı. Peki, İran bunu öngöremedi mi? Neden karşılık veremedi? Onu anlatacağım.
O gece Türk hava sahasında neler yaşandığına ilişkin kulisleri de aktaracağım. Ancak önce birkaç hususu vurgulamam gerekiyor.
ANKARA’NIN ÇAKRALARI AÇIK
Bugüne kadar bir çok konuda Ankara’nın öngörülerinin haklı çıktığına şahit oldum. Askeri, istihbari, diplomatik ve siyasi bakış açısının toplamından oluşan Türk devlet aklının çakraları açık. Gelişmeler ayakları yere basan, rasyonel, sağduyulu, çok katmanlı analizlerle okunup buna göre tedbir alınıyor. İsrail’in İran’a saldırısının da bu şekilde, aylar içinde, güçlü öngörülerle analiz edildiğine şahit oldum. İsrail, İran’a saldırdığında yaşananları anlamak için yine o öngörü sahibi (güvenlik) kaynaklarıma bazı sorular sordum.
SALDIRI DALGASI O GECE BAŞLAMADI
Deniyor ki… ABD bir an önce Çin’e odaklanmak istiyor. İran’ın nükleer programı bölgeden çıkmasına engel. Washington önce müzakere masasında işi kotarmaya çalıştı. Direnç görünce İsrail’i “engellemedi.”
Deniyor ki… Tahran’ın nükleer kapasitesini askeri tedbirler belki geciktirir ama bitiremez. Yer üstündeki hedefleri vurabilirler ama yer altına ulaşamazlar. Bu yüzden… İsrail’in nihai hedefi; yapabilirse rejim değişikliği, yapamazsa Tahran’ı masaya oturtmaktır.
“İran’ın hava savunma sistemleri neden çalışmadı” diye soruluyor… Deniyor ki… Bu saldırı bir günlük bir saldırı değildi… Aylar önce İsrail İran’a saldırmış ve yüksek irtifa hava savunma sistemlerini hedef almıştı. Bu kez orta ve düşük irtifa hava savunma sistemlerine odaklanıldı. İsrail’in hava üstünlüğünü ele geçirmesinin sebebi budur.
Bir şey daha deniyor… İsrail, elektronik harbi iyi kullanıyor ama İran’ın İsrail’e verdiği zarar yadsınamaz. Tel Aviv füzeleri engelleyemiyor. Bu anlamda Demir Kubbe’nin zaafı ortaya çıktı.
ANKARA’YI ENDİŞELENDİREN İHTİMAL
Şimdi benim analizlerime gelelim…
İran-İsrail gerilimi başladığında Ankara’da iki önemli güvenlik zirvesi yapıldı (İkincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında.) Yapılan açıklamalardan yola çıkarak, Türkiye’nin pozisyonunu şöyle özetleyebiliriz: Bir. Bu krizin müsebbibi İsrail. İsrail saldırganlığı durdurulmalı. İki. Krizin üçüncü ülkelere sıçrama, aynı zamanda (tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi) İran’ın küresel güç mücadelesi alanına dönüşmesi ihtimali var.
Krizin yapısındaki bu olası değişim çözümü kısa vadede imkansız hale getirir. Bu daha çok kan akmasına, bölgesel istikrarsızlığa, terörün canlanmasına ve göçe neden olur.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN TAM SAHA PRES
Ankara’nın “Kriz yayılmamalı ve nükleer müzakerelere dönülmeli” yaklaşımında olduğu açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, telefon diplomasisi ve özellikle Irak ve Suriye’ye “Bu krizin dışında durun” telkini bunun göstergesi. Erdoğan’ın, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile görüşmesinin hemen ardından ABD Başkanı Trump’la konuşması, ertesi gün tekrar Trump’la görüşmesi, dün tekrar Pezeşkiyan’la iletişim kurması; Trump’ın “Görüşmeler yapıyorum, barış ihtimali var” demesi, Ankara’nın ateşi söndürmek için taraflar üzerinde ciddi bir baskı kurduğunu gösteriyor.
KRİZ NEREYE GİDER?
Bu krizin iki tarafı var. Bir yanda İran (Çin henüz katkı vermiş değil, Ruslarınki radar görüntüsü, elektronik istihbaratla sınırlı), diğer yanda İsrail var. İsrail’in savunmasını ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün’den oluşan koalisyon yapıyor.
İran hava sahası İsrail’in kontrolünde. Bu Tahran için ciddi bir tehlike. İsrail de İran’ın füzelerini durduramıyor. Ancak İran’ın füze stoğu sınırlı. Elinde 2 bin füze olduğu, stoğun dörtte birini harcadığı söyleniyor.
Bu yüzden krizin geleceğini iki unsur belirleyecek: Bir. İran elindeki stoğu yeni tedariklerle (Rusya ve Çin’den) güçlendirebilecek mi? Aksi durumda savaşı sürdürmesi çok zor. İki. İran, bu tedariğe erişirse, İsrail toplumu füzelere ne kadar psikolojik direnç gösterebilecek? Tahran’ın telafuz ettiği “Netanyahu hükümetini devireceğiz” vaadinin altı boş değil.
İKİNCİ FAZ DAHA TEHLİKELİ OLABİLİR
Karşılıklı saldırıların yaşandığı bu ilk faz kontrollü seyrediyor. Ancak… Yakında ikinci fazın başlayacağını düşünüyorum. Tahran, eriyen stoğu için yeni tedarik bulamazsa İsrail, İran’ı pes ettirmek ve masaya oturtmak (ya da rejim değişikliği) amacıyla hayat damarlarına saldırabilir. Aksi olur da İran tedariği sağlarsa karşılıklı saldırıların büyük ölçüde sivil alanlara yöneldiği, İran’ın küresel kamplaşmanın oyun sahası haline geldiği daha büyük bir gerilimle yüzleşebiliriz. Böyle bir durumda Tahran’ın başarıya ulaşmak için oyun değiştirici bir hamle yapması gerekir. Şu anda savaş İsrail’in güçlü olduğu “hava” boyutunda yapılıyor. İran bu savaşı “karaya” çekemezse -ki lojistik olarak çok zor- yıpranacağını söyleyebiliriz.
O GECE NASIL BİR HAREKETLİLİK YAŞANDI?
Bunlar krizin ilk evrelerinde yaptığım okumalar. Gelişmelerin nasıl seyredeceğini göreceğiz. Şimdi, İsrail’in ilk saldırıyı düzenlediği o gece, Türk hava sahasında yaşananlara bakalım:
O gece Türk radarları Suriye üzerinde bir hareketlilik algılıyor. Bir düzineden fazla İsrail uçağı (ilk grup) Suriye hava sahasına girip geri dönüyor (Burada aldatmaca yapıyorlar.) Bunun üzerine bölgeyi kontrol için Türk erken uyarı uçakları havalanıyor. İlk grup geri dönünce bu kez İsrailli ikinci, üçüncü gruplar Suriye hava sahasına giriyor. Bunun üzerine Türk hava sahasının korunması, ihlallerin önlenmesi, Türkiye’ye dönük bir tehdit oluşursa bertaraf edilmesi için Türk jetleri de -tedbiren- teyakkuza geçiyor.
Son söz: İsrail’in yüksek teknolojisi, radara yakalanmayan uçakları, F-35’ler vesair çokça konuşulur. Türk radarları o gece her şeyi gördü. Kuyruk numarasına kadar.
#Orta Doğu
#İsrail
#İran
#ABD
#Türkiye
#Yahya Bostan
Yorumlar
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
tokgozrasit5151995
Armagedon yaklaşıyor.
3
21 g önce
Kapat
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.