Mesut Yılmaz, suskunluğunu “Kan” Dündar'ın yönettiği Cumhuriyet için bozmuş ve “CHP, AKP'ye alternatif bir merkez partisi olabilir” demiş! Yani? Rahmetli Özal'ın Anavatan Partisi'ni “batıran” Mesut Bey, Kılıçdaroğlu'nun CHP'sine “kurtuluş” reçetesi yazıyor!
*
Hakkını yemeyelim: Bir merkez partisinin nasıl itina ile “mahvedilebileceği” hususunda pek tecrübelidir!
Özal'ın liderliğinde 1983 ve 1987 seçimlerinde iki kez tek başına iktidara gelen Anavatan Partisi, Yılmaz'ın genel başkanlığında hiçbir seçim kazanamamış; 2002 seçiminde ise yüzde 5'le barajın altında kalarak tükenmişti.
Mesut Yılmaz, Turgut Bey'i “hançerleyenler” arasında en önde gelen isimdi. Haziran 1991 kongresinde Yıldırım Akbulut'u ekarte ederek genel başkan oldu. Başbakanlık koltuğuna oturdu…
Yılmaz, bu tarihten on üç ay öncesinde (11-13 Mayıs 1990'da) Glen Cove'da (New York eyaleti) gerçekleştirilen Bilderberg toplantısına katılmıştı.
Rockefeller Ailesi'ne ait otelde yapılan toplantının önde gelenleri, Derin İtalya'nın baronu Giovanni Agnelli ile Baronlar Baronu David Rockefeller'dı. Paul Wolfowitz de oradaydı…
Yılmaz dışında, Türkiye'den iki ünlü daha davetliydi:
Biri SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, diğeri G. Saray'ın eski başkanlarından Selahattin Beyazıt!
*
Mesut Yılmaz, 2002 senesinde (seçim yılı) ekranlarda “G.Saray'ı bu sene de şampiyon yapacağız!” diye “iddialı!” konuşmuş; Fenerbahçe taraftarları da Saraçoğlu Stadı'nın tribünlerine “Sandıkta görüşürüz Mesut Bey” diye pankart asmışlardı!
*
CHP'ye reçete yazan Mesut Yılmaz mı, Cumhuriyet gazetesinin sorularını Konrad Adenauer derneğinin “30. Yıl” etkinliği esnasında cevaplamış!
Yılmaz, yıllardır “Alman ekolüne bağlı” bir politikacı olarak biliniyor: Almanya, İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden itibaren “ABD'nin Sömürgesi” durumundadır.
Konrad Adenauer, aynen diğer Alman vakıfları gibi “sivil toplum” maskesi altında BND hesabına çalışan bir vakıftır!
Alman Dış İstihbarat Servisi (BND) zamanında CIA tarafından kurulmuştur.
“CIA'in kendisi dâhil birçok Batılı medya mensubunu kullandığını, rüşvet verdiğini” ifşa eden Alman gazeteci Udo Ulfkotte 1999-2003 yılları arasında Konrad Adenauer vakfının personeliydi. Bu vakıfta görev yaptığı dönemde “yabancıların girmesine izin verilmeyen” La Collina Villası ile bütünleştiğini söylüyor.
“Gizli kuruluşların ağ örgüsü ile elit güçleri etrafında toplayan Rockefeller Vakfı'na ait Como Gölü kıyısındaki Bellagio'daki (İtalya) dışarıya kapalı bir eğitim merkezinin varlığından” da söz ediyor!
Udo Ulfkotte'nin “Satılmış Gazeteciler” adlı kitabında geçen şu satırlar ilginçtir: “Politikanın elitleri, Amerikan elitleriyle buluşup siyasi kararları konuşacaklarsa, o vakit La Collina Villası'ndan aşağı inip feribotla birkaç dakikalık mesafede Bellagio'daki Grand Hotel Villa Serbolloni'ye gidiyorlar, oradan Rockefeller Vakfı'nın şoförü tarafından gizlice alınıp götürülüyorlardı.” (Sayfa: 95, İmge Kitabevi)
*
Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçildiği Mayıs 2010'daki kurultayda divan heyetindeki yedi üyeden birisi olan (CHP Samsun-İlkadım İlçe Başkanı) Erkan Akyüz, kısa bir süre önce partisinden istifa ettiğini açıkladı!
Akyüz'ün sözleri pek manidardı: “O günkü koşullarda genel başkan değişikliğinin partiye ivme kazandıracağını düşünerek bir heyecana kapılmıştık. İşin perde arkasında sermaye güçlerinin bulunduğunu, CHP üzerinde emelleri olanların partiyi ele geçirmek üzere hamleler yaptıklarını ise ancak bugünlerde görebildik…
O dönemde yaptığım hatadan dolayı, bir komploya kurban edilen ve bizler tarafından sahiplenilmeyen Deniz Baykal'dan binlerce kere özür diliyorum!”
*
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkan Vekili olduğu dönemde Kasım 2009 tarihli Almanya (Frankfurt) ziyareti esnasında; Deniz Baykal'a kaset operasyonu (Mayıs 2010) yapılacağından 'enteresan bir yöntemle' bir nevi “kement atılarak” haberdar edilmişti!
CHP ile BND arasında bahsi geçen tarihteki derin görüşmelerin İstanbul'daki Baronlar ile bağlantılı olarak gerçekleştirildiği biliniyor!
Takvim gazetesi, “Gürsel Tekin'in de Baykal'a kaset operasyonundan haberdar edildiğine ve BND ile pazarlık yaptığına” dair ciddi iddiaları Ağustos 2014'te manşetine taşımıştı!
*
CHP'li Mustafa Özyürek, “Tahta Bavulla Çıktım Yola: Siyasette Kırk Yılın Anıları” adlı (Mart 2014) kitabında; Kılıçdaroğlu'nu destekleyen Önder Sav'ın Gürsel Tekin'in MYK'ya girmesini istemediğini anlatırken, şu satırları da yazmıştır:
“Bir görüşmemizde, Gürsel Tekin'e 'MYK için neden bu kadar ısrar ediyorsun? İstanbul İl Başkanlığı daha etkin bir görev, genel merkezin labirentlerinde kaybolup gidersin' dediğimde; bana 'Ben Kılıçdaroğlu'nu yakından biliyorum. Kendi başına karar alamaz, onun yanında olmam lazım' demişti!”