Kıt’alar arası bir yap-boz oyunu

04:0017/08/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Süleyman Seyfi Öğün

Bana öyle geliyor ki; dünya bağlamlarını (context) zihnimizde manâlı bir karşılığa oturtmanın gayretidir sosyalbilimcilik mesleği. Bunun karşılığı da kavramlarla bezeli olarak bağlamları (context) kavramlarla bezeli olarak belli metinlere (text) dönüştürmektir. Bir şekilde dünyânın parçalı görüntüleri bütünlüklü bir resme dönüştürmeyi; tutarlı bir çerçeveye oturtmak da denilebilir buna. Hâsılı; aslında yapboz oyununun bir nev’i gelişmişinden bahsediyoruz.Temel sıkıntılardan birisi; nevzuhûr bağlamlara

Bana öyle geliyor ki; dünya bağlamlarını (context) zihnimizde manâlı bir karşılığa oturtmanın gayretidir sosyalbilimcilik mesleği. Bunun karşılığı da kavramlarla bezeli olarak bağlamları (context) kavramlarla bezeli olarak belli metinlere (text) dönüştürmektir. Bir şekilde dünyânın parçalı görüntüleri bütünlüklü bir resme dönüştürmeyi; tutarlı bir çerçeveye oturtmak da denilebilir buna. Hâsılı; aslında yapboz oyununun bir nev’i gelişmişinden bahsediyoruz.

Temel sıkıntılardan birisi; nevzuhûr bağlamlara daha evvel yazılmış metinlerin gölgesinin düşmesi ve “anlama” ve “değerlendirme” süreçlerini felç etmesidir. Dünyâ târihinin sıkıştığı; büzüştüğü bir evrede bunun bir başka misâlini yaşıyoruz. Açalım….

Adlandırmaların; kavramsallaştırmaların her şeyde olduğu üzere bir diyalektiği var. Bir taraftan işimizi kolaylaştırırken; diğer taraftan da zorlaştırabiliyor. Kolaylaştırıyor; çünkü farklılıklara işâret ediyor. Herşeyin birbirine benzediği kaotik bir dış dünyâyı tanımamızı sağlıyor. Zorlaştırıyor; çünkü ayrıştırma işinin sonu gelmiyor; bu defâ da bir ilişkilendirme meselesi peydahlanıyor.

Kıt’a isimlerine bakınca gördüğüm bu. Olimpiyat halkalarında simgeleştiği üzere; dünyâmızda 5 adet kıt’a mevcût. Şimdilik diğerlerini bırakalım; Asya ve Avrupa kıt’alarına bir bakalım. Bu iki kıt’ayı ne ayırır ki birbirinden? İklimler mi? Olmamalı. Çünkü Avrupa’nın Kuzeyi ve Güneyinde aynı iklim yok ki? Meselâ İskandinavya’nın iklimi daha çok Sibirya’ya doğru Asya’nın iklimini andırır; Akdeniz iklimine sâhip olan diğer Avrupa memleketleri olan İspanya ve İtalya’nın iklimini değil. Pekiyi ırklar mı belirler kıt’alar arasındaki ayrışmayı? Avrupa’da standart bir ırk yoktur ki; Asya’da olmadığı üzere..Diller mi acaba farklılığı ortaya koyan? Hayır ; o da değil.. Çünkü ne Asya’da ne de Avrupa’da dilsel bir standart ortaya koyamayız. Fince ve Macarca; Fransızca veyâ İngilizceden çok farklı bir dil grubuna girer. Diğer taraftan Farsça, bâzı dilbilimsel kıstaslar îtibârıyla Fransızca veya Almancaya çok yakındır.

Kültür veyâ inanç birliği; haydi yakınlığı mıdır kıt’alar arasında yaptığımız ayırımları manâlı kılan? Öyle olduğuna dâir bir emâre de mevcût değil. Avrupa’yı Hristiyanlık mı tarif ediyor? Belki. Ama Müslüman Boşnaklar, Arnavutlar, Türkler, Pomaklar ne olacak? Ama onlar “azınlık”; büyük “çoğunluk” Katolik ve Protestan türevleriyle Hristiyan diyebilirsiniz. İyi de o zaman; bırakalım Hristiyan Filipinlileri; Ortodoks Rusları veyâ Ukraynalıları nereye koyacağız?

Zihniyet yakınlıkları dersek durum iyiden iyiye karmaşık hâle gelir. Kuzeyli “Avrupalılar” ile Güneyli “Avrupalılar”ın zihniyet durumları hiç birbirine benzemez. Ortalama bir İtalyan’ın sevk-i tabiîsine; aynı sevk-i tabiî ile bir Norveçli katılmaz. Lâtin ateşini İskandinav buzulları ile aynı kaba koymak ne kadar tuhaftır. Buna benzer olarak ortalama Hintli’nin hâlet-i rûhiyesini; yine ortalama bir Çinli’de aramak çok tuhaf olsa gerekir. Çok tanrılı Hinduluğu; tanrısız bir inanç olan Budizm’de aramak ne kadar nâfiledir.

Uzatmayalım; bu ayırım herhâlde bir kolaylık sağlasın diye yapılmıştır. Ama iler tutar bir tarafı olmadığı âşikârdır. Târihsel bağlamların izinin tutarlı bir şekilde sürülmesi gerekiyorsa, her türlü kompleksten âzâde olarak ilişkilerin ve etkileşimlerin yoğunluğuna ve sürekliliğine bakmak gerekiyor. Hâsılı elimizde 4 parametre var: İlişki, etkileşim; süreklilik ve yoğunluk..Meselâ böyle bakıldığında; Asya ve Avrupa olarak bildiğimiz sözüm ona iki ayrı kıt’anın; aslından iki ayrı kıt’a olduğuna hükmetmek zorlaşıyor. Bugün Avrupa olarak bilinen coğrafyanın İberik, Adriyatik, Balkanlar ve Trakya gibi havzalarının; Asya olarak bilinen coğrafya ile olan bağları, derece derece onları farklı bir nazarla değerlendirmeyi gerekli kılmıyor mu? Ama, doğrusu ben biraz daha farklı düşünüyorum: Sahra-üstü Afrika, Asya ve Akdeniz bazlı Avrupa kıt’alarını bir kül olarak değerlendirmek gerekiyor. Hind denizi Asya ile Afrika’yı birbirine bağlıyor. Mısır, Doğu Afrika’yı Doğu Akdeniz’e teğelliyor. Anadolu Balkanlar ile Mezopotamya’nın mukadderatını birbirine yakınlaştırıyor.

Anlayabildiğim kadarıyla aslında birbirinden hayli kopuk kalmış iki kıt’a var: Adının nasıl koyulabileceğini bilmiyorum; “Afrika-Asya-Avrupa” Kıt’ası ile Amerikalar.. Aslında bu iki kıt’a geleneksel târihlerini hayli benzer; ama o derecede de kopuk yaşadılar. Modern târih, son 500 senelik târih bu yalıtımın sona ermesini ve büyük bir çarpışmayı ve ardından gelen tuhaf eklemlenmeleri ve ayrışmaları anlatıyor. Önümüzdeki yazıda bunun neticeleri üzerinde durmayı düşünüyorum.

#Afrika
#ABD
#Kuzey Kore