Katı olan her şey buharlaşır da…?

04:0020/06/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Süleyman Seyfi Öğün

Târih zihinsel durumlarla olgular arasında dâima açık veriyor. Zihin bir taraftan “ideal” doğrultuda geliştirdiği modelleri üretiyor. Bunu hayâta geçirmek için çeşitli müdahalelerde ve eylemelerde bulunuyor. Olgular; veyâ kısaca hayât ise bunları ya kusuyor veyâ yorumlar düzeyinde binbir kılığa sokup tanınmaz hâle getiriyor. Ama zihinsel modeller “kağıt üzerindeki” formunu asla hayâta geçiremiyor.



Marx'ın meşhûr bir aforizmasında -bilen bilir- “katı olan her şey buharlaşır” demişti. Bu tespit son derecede doğrudur. Ama gelin görün ki, bizzât kendisi bu tespitin sağlaması hâline geldi. Yâni kendisini, tespiti hilâfına, katı; daha mühimi katılaşmaya son derecede müsâit bir ideoloji üretmekten alıkoyamadı. Pratikte gerisini, katlığın bürokratik güçleri getirdi ve bir pratik olarak sosyalizm buharlaştı gitti.



Gelenek ile modernleşme arasındaki en mühim farklardan birisi, “katılaşmaya”; dolayısıyla “buharlaşmaya” açık tecrübeleri potansiyel olarak ne derecede içerdikleri noktasında yapılacak kıyaslamalarda ortaya çıkıyor. Modern zihin târihsel olarak çok çarpık bir varsayımdan hareket ediyordu. Buna göre gelenek katılaştırıcı, modernlik ise esnetici dinamikleri içeriyordu. Katılaştırıcı etkilerin yorumu ise modern zihniyetin meşrebî tercihlerine kalmıştı. Eğer modern zihin modernliğin esnetici etkilerinden memnûn ise; bunu modernliğin imkânları (fırsatları) olarak telâkki ediyor; derinleştirmek istiyor; ister bireysel ister toplumsal temelde özgürlükçü ilerlemeci bir yoruma tâbi tutuyordu. Eğer bu “esnetici” etkilerden gayrımemnûn ise, bu defâ da geçmişe özlem duyuyor; ya muhafazakârlıkta olduğu gibi modern ile gelenek arasında bir uyuşma imkanlarını kovalıyor veya radikaller gibi “katılığın erdemi” üzerinden geçmişin ihyâsını savunuyordu.



Aslında bu perspektiften bakıldığında, kendi aralarında çatışan bu bakışların derinde bir yerlerde ortak bir paydaya sâhip oldukları anlaşılıyor. Bu ortak payda “modernleşme”nin karakteri konusunda hemfikir olmalıdır. Hâlbuki modernleşmeyi târihi esneten bir dinamikler bütünü olarak görmenin bizzat kendisi yanlıştır. Bu nitelik ister feodal, ister prebendal düzeyde olsun geleneksel dünyâya yakışıyor. Yâni esas ta, geleneksel dünyâ zihinsel modellemeleri hayâta çok sınırlı bir şekilde geçirdiği için modern dünyâdan çok daha esnektir. Tabiî ki, bu tablo, geleneksel dünyânın, modern olandan daha “medenî”, daha hoşgörülü olmasının bir fonksiyonu değildir. Geleneksel dünyânın esnekliği “bizatihîdir”. Geleneksel iktidârlar elbette kendi “teolojik” doğru ve standartlarına tekmil hayâtı intibak ettirmek istemişler; bu yolda elden geleni yapmışlardır. Ama maddî imkânları bunu başarmalarına çok az imkân tanımaktadır. En başta iletişim ve ulaşım teknolojisinin düzeyleri bu amaca engel çıkarmaktadır. Merkezden kenara doğru ilişkiler gevşemekte ve merkezin standartları etkinliğini kaybetmektedir. Hâl bu olunca, iktidârlar bu açığı; pek az nasip olduğu üzere merkez-dışı yorumları yakalayabildiği yerlerde ve durumlarda ezmek, yakalayamadığı durumlarda ise “idâre etmek” sûretiyle kapatmaya çalışmıştır.



Modern dünyâda ise tablo değişmiştir. Modern hayât, büyük nüfusları merkeze çekmiş ve onları sıkı bir işbölümüne tâbi tutmaya muvaffak olmuştur. Bu yoğunlaşma, ister muktedir ister muhalif düzeylerde modern teolojilere de büyük bir özgüven kazandırmıştır. Hâsılı “katı” olan ve târihi sıkıştıran cümle formasyonları vâreden bizzat modernliğin kendisidir. Bu maddî birikim, muhalif de olsalar üzerine spekülasyon yapan tekmil zihinsel modellemeleri de iflâs ettirmiştir. Bunun apaçık göstergeleri arasında sınıfsal ve ulusal savaşların kaba devletçi yapılara eklemlenmesidir.



“Katı olan herşey buharlaşır” aforizmasını günümüz modernliği temelinde nasıl anlayacağız? Bir kere “buharlaşma” yok oluş demek değildir. Bu bir formasyon dönüşümüdür. İkincisi, târihin katı ve esnek halleri ayrışık değil, iç içedir. Bu esasta değerlendirmeye devâm edelim: Modern târih kaba bir iş bölümü üzerinden dünyâyı katılaştırdı. Bunu belli bir eşgüdüm üzerinden “toplumsal”, “siyâsal” ve “ekonomik” temelde modelledi. Modernliğin katı formasyonları II. Genel Savaş sonrasında görece buharlaştı. Modellemeler dönüştürüldü. Günümüzde ise teorik parametreler üzerinden bir eşgüdüm kurma endişesi artık yok. Geçişler tuhâf bir şekilde yaşanıyor. Meselâ “ekonomik akıl” katılaşırken, ekonomik iş bölümü buharlaşıyor. Ekonomik dünyânın “buharlaşmış” işbölümü içinde siyâsal normlar buharlaşıyor ve açığa çıkan aktüel “kültürel” dünyâlara karışıyor. Buralarda yeniden katılaşıyor. Hâsılı dün buharlaşan şeylerin bugün nasıl katılaştığına; dün katılaşan şeylerin nasıl buharlaştığına şaşmamak gerekiyor.


#Zihin
#Akıl
#Tarih
#Siyaset