Eldiven çıktı, muşta gözüktü…

04:0018/07/2016, Monday
G: 13/09/2019, Friday
Süleyman Seyfi Öğün

15 Temmuz Darbe girişimi, Türkiye'de siyâsal tarihinin en kritik noktalarından birisini oluşturuyor. Zihinlerimizi allak bullak eden son derecede dramatik haber ve manzaralarla yaşanan gelişmelerin iki temel sonucu olduğunu gördük. Bunlardan ilki kalıcı; diğeri ise geçicidir. Sürecin en kalıcı ve en nitelikli çıktısı, milletin demokratik rüştünü ispat etmesi oldu. Demokratik kazanımlarını hiçbir bedel ödemeden elde etmesi; sırf bu sebeple fazlaca hakketmediği ve değerini bilmemesiyle eleştirilen Türk milleti için artık bütün ezberler bozulacaktır. Ödenen çok ağır bir bedelle artık Türkler demokrasilerinin aslî sâhidir. Ve hiç kimse ve güç bunu onun elinden almaya muktedir değildir. Kesin olan budur.



Toplumsal hayat çok dinamik bir dünyâyı anlatıyor. Hiç kimse toplumsal üzerinden yaptığı genellemeleri birer sâbite gibi kullanamaz. Nitekim 12 Eylül'de pijamalarını çekip, eline fındık fıstığını alıp siyah-beyaz TV'sinin karşısına geçip darbecilerin aptal bildiri ve konuşmalarını alkışlayan bir millet yok artık. Bu çok kesin. Türklere militarist hâmiliği ve vesâyeti kabul ettirmek bundan sonra kolay olmayacaktır.Geçmiş olsun….



Demokrasi târihimiz açısından uç veren ikinci gelişme ise , Meclis'e bombalar yağarken orada temsil edilen cümle partilerin ortak bir tavır almış olması; ortak bir bildiriye imza atmasıdır. Ama doğrusu ben bunun uzun soluklu bir açılımı olmadığını üzülerek görüyorum. Muhafetin söylemi yavaş yavaş, darbenin “Saray'ın bir komplosu olduğu ; Sayın Erdoğan'ın memleketi erken seçime götürmek ve istediği Başkanlık rejimini halka kabul ettirmek için “tezgâhladığı” iddiasında yoğunlaşmaya başladı. “Allah akıl fikir versin” demekten başka bir şey söyleyemiyor insan. Hâsılı , ortak tepkinin siyâsal normalleşmeye dâir bir umut doğurmadığını görmek gerekiyor. Maalesef böyle. Ama bundan daha mühimi iktidâr pratikleri açısından düşünülmesi gereken hususlar. Şimdi bunlara bakalım.



AK Parti'yi iktidâra “taşıyan” süreçler ile AK Parti'nin “taşıması” gereken süreçleri özenle birbirinden ayırmak gerekiyor. Taşıyıcı süreçler türdeş olmayan bir koalisyonu içeriyordu. 2002-2010 arasında bu süreç işledi. 2010'dan îtibâren taşıyıcı süreçler içinde yer alan unsurların dağılmaya başladığını görüyoruz. İlk olarak Gezi Olayları sonrasında fabrika ayarlarına dönen “liberâllerin” kopuşu yaşandı. Bunu anlıyor ve bir dereceye kadar anlayışla da karşılıyorum. 17-25 Aralık süreçlerinde ise darbe, uluslararası bağlantıları da içerecek şekilde daha “içeriden” geldi. Liberâller çekip gitmişti. Ama onların gitmeye niyeti yoktu. Dramatik olan da buydu. Süreç âdeta “radyoaktif bir serpinti” etkisi gösterdi. Heryerde ve herşeyin içindeydiler. Ele geçirilmeleri ve haklarından gelinmeleri çok zordu. O zamanlar yapmış olduğum benzetmeyi hatırlatacak olursam; ” eldivenlerinin içinde muşta saklayan boksör” gibiydiler. Sözüm ona nizâmî davranıyor, kurallara göre vuruyor, ama eldivenlerinin içine gizlediği muştasıyla acımasız bir tahribât yapıyordu. Bunun karşısında AK Parti'nin üretebileceği açılımlar kısıtlandı. AK Parti'ye yönelen, “otoriterleşmek”, “tek adamcılık” gibi eleştiriler için uygun zeminler doğdu. Bunlar birer basitlemeye dönüştü. Doğrusu bu eleştirileri karşılamanın bile zorlaştığı anlar geldi. Ama artık bunun da sonuna gelinmiş oldu. 15 Temmuz'da eldivenleri şâibeli boksör, köşeye sıkıştığı yerde eldivenlerini çıkarıp, muştasını açığa çıkararak son bir hamle yaptı. Kaybetti…



Ödenen ağır bedellere rağmen sürecin sonuna gelindi. Bundan sonra sıkı bir ayıklanma dönemi yaşanacak. Bu çok âşikâr. Kritik olan sürecin nasıl yönetileceğidir. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan'ın peş peşe ve güçlü vurgularla “bir karar alırken bin düşüneceğiz” ve “intikamcı olmayacağız” açıklamaları bu kritik süreçte yüreklere su serpiyor ve umutlu olmamızı sağlıyor. Zâten bu kirli yapının isimleri büyük ölçüde tespit edilmiş durumda. Nokta atışları bunu gösteriyor. Mühim olan sürecin bâsiretli, âdil bir şekilde yürütülmesi…



Temizlenme ve arılanmanın ardından tahmin ediyorum ki nispeten bir düzlüğe çıkacağız. Esas iş bundan sonra başlayacak. Bu AK Parti'nin taşımak durumunda olduğu süreçlerin ev ödevleriyle yüklü. Meseleler üç ana sütun üzerinde duruyor. İlki taşıyıcı toplumsal süreçlerin dinamiklerinin doğru okunması. İkincisi kurumsal dönüşümün başarılması. Üçüncüsü ise Türkiye'yi 2023 hedeflerin taşıyacak kadroların devşirilmesi. İzleyecek ve göreceğiz…



KEDİLER ARTIK ÖKSÜZ


Darbeye karşı sorumluluk hissederek sokağa çıkan yüzbinler arasındaydı. Vuruldu. Hayâtını kaybetti… Onun sürekli gülümseyen yüzünü unutmayacağım.. Çocukları, çiçekleri seviyordu. Rastlaştıkça ortak sevgimiz kedileri konuşurduk…Yeni Şafak'ın kedileri artık öksüz kaldı… Sevgili Mustafa Cambaz… Allah rahmet eylesin….




#15 Temmuz
#FETÖ
#Darbe
#Mustafa Cambaz