Öyle hızlı koştunuz ki, ayaklarınız altında kalan, hatta çiğnediğiniz mustazafların farkına bile varamadınız.
Durduramıyorduk; mütemadiyen koşuyordunuz.
Koştukça da değişiyordunuz. Değiştikçe de çiğnemeyeceğiniz hiçbir değer kalmıyordu.
Her gün inen ayet mesabesindeki ölümden de ibret almıyordunuz. Dahası, cenazelerde bile “
” yapmaya başlamıştınız.
O kadar ki, “
” diye korkmuştum.
'ın kavramlaştırdığı “
”ın yeni dallamalarından biri bir gün bana, “
” demişti; ben de, “
” karşılığını vermiştim.
'de iş bağlamaya kalkışacak kadar tozutmuştunuz. Bu hallerinizi, 2008'de bu köşecikte dercetmiştim. (29 Ağustos 2008, Yeni Şafak)
Gitgide daha kötüye gittiniz.
Kazandıklarınızın muhafızlığını yapmak “
” hülasası olmuştu.
Bu gidişle an gelecek, “
” da liderinizi de satacak kadar kendinizden geçecektiniz.
Yazık ki yazık, öyle de oldu.
***
2011'den itibaren yeryüzünde hiçbir liderin maruz kalmadığı kadar korkunç bir psikolojik harbe maruz kalmıştı.
O kadar ki, ailesinin tüm fertlerine varıncaya değin kişilik katline uğratıldı. Zaten, 1999'daki
'nden 2011'e kadar, suikast girişimi dahil birçok badireyi atlatmıştı.
Başlarda, Erdoğan'ın yanında durdunuz. Hatta, daha fazla yanında durma yarışı uğruna, nerdeyse birbirinizi ezecektiniz.
İşleriniz de tıkırında gidiyordu maşallah.
“
” başta olmak üzere, dahili ve harici algı operatörlerine karşı, 17 – 25 Aralık 2013'e kadar da sağlam durdunuz.
İçinizde, “
” diyerek mendil düşürenler olmadı değil. (Bu nedenle Ahmet Altan'ın Taraf'ında, yani, FETÖ'nün kripto yayın organında, manşetlerden alkışlandılar; bununla da kalmadı, kamuoyu anketleri marifetiyle adeta nirvanaya ulaştırıldılar.)
Gelgelim, “
” deseydiniz, kimsecikler size bir şey diyemezdi.
Ne zamanki, 2013 sonrası FETÖ ile kora kor mücadele başladı, hepinize bir haller oldu; onlardan pek farkınız kalmadı.
Ne oldu, neden böyle oldu; gelinler mi aldınız, damatlara mı geldiniz? Yoksa tavuklarınız birbirine çoktan karışmıştı da bizim mi haberimiz yoktu?
Belki de, FETÖ'nün de bağlı olduğu “
”a başka silsile veya rabıtayla intisap etmiştiniz, bilemiyoruz.
Bizim bildiğimiz şudur: Erdoğan seçilmiş cumhurbaşkanı olarak
'ye çıkınca, eliniz ayağınız oynamaya başladı.
Hatta…
İçinizden birileri ipten kazıktan kurtulmuşçasına, Erdoğan'ın arkasından acayip kulisler çevirmeye başladı.
***
Bu ülkede her seçimi kaybeden
'nun liderliği tartışılmadı ama 1994'ten beri girdiği her seçimi kazanan
'ın liderliği tartışılmaya başlandı.
Açıktan açığa değil tabii; gayet sinsice!
Evvela “
” troyka misali üçe ayırdılar; “
”, “
,” “
” dediler. “
” Erdoğan'a lütfedip “
” ve “
” kendilerine aldılar.
Komik ama gündüz gözüyle yapılan buydu.
Sonra, Erdoğan'a “
” demeye başladılar. Öyle coşmuşlardı ki, “
” demelerine ramak kalmıştı.
“
” Erdoğan'ın yanında durmaya borçlu olan bir muhterem, “
” diyerek, Erdoğan'ın karşısına geçme egzersizleri yapmaya başlamıştı.
Vaktiyle “
” yanıp tutuşan bir başka muhterem de, “
” yollu cart curt etmişti.
***
“Restorasyon hükümeti” kurabilmeleri için
Beştepe'ye “hapsetmeleri” gerekiyordu.
Böyle düşünüyorlardı.
İçlerinden en aklı başında olanlardan biri, “
” diye yazacak kadar ileri gitti. (Fetullah Gülen'in kendisine aldığı evi o boşaltabilecek mi bakalım? Hüseyin Gülerce'nin mezkur ev iddiasını henüz yalanlamadığı için soruyorum.)
“
” diye diye “
” de, “
” diyebildi.
Rahmetli felsefe hocam
olsaydı, “
” derdi.
Bizim böyle diyecek halimiz yok.
Fakat şuncağızı söylemeden geçmeyelim: “
,
,
,
” olan kişi cumhurbaşkanı seçilseydi de hiçbir şey olmayacaktı.
Zira, 15 Temmuz kalkışmasıyla hedeflenen, ağrısız pansumansız gerçekleşmiş olacaktı.
'ın 15 Temmuz darbesinin ardından “
” söyleyen
ile15 Temmuz akşamı
'daki toplantıya katılan köşe yazarının yazdığı gazete vardı ya, işte o gazetede kalem oynatan “türbanlı köşe yazarı” da, tıpkı
gibi, “
” ifadelerine yer vermişti.
Lafın düzünü edelim: Mahut lakırdılar nihayetinde
zemin oluşturmaktan öte hiçbir anlam taşımıyordu.
Diyeceksiniz ki, milletçe bir olmaya, birlik olmaya çalıştığımız şu dönemde, “
” veya “
” uğraşmanın, bir başka ifadeyle, 15 Temmuz öncesi defterleri açmanın manası ne?
Tamam, açmayalım eski defterleri. Tamam, milat olsun 15 Temmuz. Tamam, şairin dediği gibi, “
” deyip geçelim, fazlasını söylemeyelim.
İyi, güzel, tamam da…
'ın yanında duran yazarlara neden sinsice vuruyorlar hâlâ?
Neyin hesabını görüyorlar?
Cumhurbaşkanımızın yanında duran yazarları itibarsızlaştırmaya çalışmakla, nihayetinde, kimin itibarına saldırmış oluyorlar?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.