Sevgili arkadaşımız ne hale gelmiş

04:007/06/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

Bugünkü yazı yolculuğumuz biraz “
keyifli
” olsun, ne bileyim, “
Ramazan eğlencesi
” kıvamında aksın istiyorum.


Ramazanın ilk günleri malumunuz biraz zor geçer. Üstelik hem günler uzun, hem de yaz.



Demem o ki, gündem yeterince sıkıcı bir de biz asık suratlı yazılarla canınızı sıkmayalım.



Peki ne yapacağız, sıkıcı diye gündemden mi kopacağız? Yok hayır, sadece bir başka zaviyeden bakacağız.



Lafın belini daha fazla kırmadan, Cumhurbaşkanımızın üniversite diplomasının olmadığı martavalından başlayalım.



Soyadının sonunda “

man

”, “

men

”, “

er

”, “

ar

” yer alan herkesi “

Sabetayist

” (Yahudi dönmesi) ilan eden, “

varın benim farkıma

” demek için kafa yakan tezler (daha doğrusu tezvirler) ileri süren, kimse iplemeyince de cama taş atan çocuklar gibi şaklabanlıklar yapan, her fırsatta

Kemalist ve gazi olmakla övünen ama PKK'ya terör örgütü bile diyemeyen Yalçın Küçük marifeti bir iftira bu

!..



Üstelik hiç de yeni değil;

Sayın Erdoğan

'ın “

Dönemin Başbakanı

” olduğu dönemde de dillendirilmişti.



Maksat, “

iftira at tutmazsa izi kalır

” misali mide bulandırmaktı. Zaten,

Can Yücel

'in dediği gibi, “

Yalçın Küçük'tür ama mide bulandırır

”dı.



Bu tarz manipülasyonların uzmanı

ODA TV

adlı internet sitesi de geçen haftadan beri mal bulmuş mağribi gibi bu yalanı ısıtıp servis etti.



Ama nasıl; şaşarsınız!



Önce bir kaç gün üst üste “

üniversite diploması yok

” yalanına manşetten çalıştılar. Sonra da objektif gazetecilik ayağına yatarak, Sayın Erdoğan'ın üniversiteden sınıf arkadaşını konuşturdular. Adam da özetle, şu saçma sapan yalandan vaz geçin artık, birlikte mezun olduk, dedi. (Marmara Üniversitesi'nin bir önceki rektörü Prof. Zafer Gül dostumuz da vaktiyle mahut iftirayı çürütmüştü ama müfteriler cibilliyetlerinin gereğini yapmaya devam ettiler.)



Fakat söz konusu site buna rağmen yalandan vaz geçmedi. En sonunda da bir sazan buldular:

HDP Eşbaşkanı Selocan

.



Geçen gün hiç sıkılmadan mahut yalanı diline doladı.



Yahu sen boş ver Cumhurbaşkanımızın diplomasını muhterem. Sayın Erdoğan nihayetinde Türkiye'ye bir Türkiye daha ekledi. Sen ne yaptın diplomanla onu söyle.



Henüz 16 yaşındaki

Yasin Börü

dahil 52 yurttaşımızın kanı elindeyken gittin hiç sıkılmadan

CNN Türk

'te saz çaldın.



Nerden aldın diplomanı muhterem,

Aydın Doğan

'dan mı,

Kandil

'den mi,

Pensilvanya

'dan mı?



O değil de, yalanda, iftirada, algı operatörlüğünde, “

yesinler birbirini

” yollu piyasa kızıştırmakta gerçekten de uzman bir site ODA TV.



Sahibi

Soner Yalçın

'ın da Allah için iradesi acayip sağlam. Kitaplarında intihal çok, iftira da gani ama kim yüzüne vurursa vursun hiç tınmıyor. Aynı zamanda da Pensilvanya'nın “

Sözcü

”sünde köşe yazıyor.



Bir konuşmasında

“Cumhuriyet kadınısınız, Cumhuriyet erkeğisiniz. Örnek olacaksınız. İnadına mini etek giyeceksiniz, inadına dekolte giyeceksiniz”

demişti.



Kuvvetle muhtemel erkek olduğu için mini etek giymedi. Ama inadına papyon takmaya başladı.



Mustafa Kemal'in emanetidir papyon

” diyerek de “

laik arkadaşları

” papyon giymeye davet etti. Böylece “

mürtecileri

” korkutacaklardı.



“Mürtecileri” bilmem ama ne yalan söyleyeyim ben çok korktum. Ama onun adına.



Geçen gün gördüm, papyon boğazında boğacak gibi duruyordu. Böyle ısrar ederse maazallah boğar da! Çağdaş falan diye çok güvenmesin papyona, çünkü boğazı çağdaş değil, demeyeyim de, oldukça kalın. Çene yapısı da aşağıya bastırıyor, papyonun kaçacak yeri yok, haliyle boğacak.



Madem mesele

Gazi Paşa Hazretlerinin

emaneti meselesidir, kalpak işine girseydi ya. Kalpak devrimlerden önceydi diyorsa, şapka veya beyaz eldiven ne güne duruyordu.



Yok ben illaki papyon takacağım diyorsa, boğazını biraz inceltmesi lazım.



Bilmiyorum modern tıpta bir çaresi var mı? Varsa da yan tesir olur mu?



Yan tesir deyip geçmeyin, iflah etmediği öyle bünyeler vardır ki aman düşman başına.



Geçen gün internette dolaşırken burnundan estetik ameliyat olan bir köşe yazarı arkadaşımıza rastladım.



Paralelcilerin bir sitesinde yazıyordu. Kimler yoktu ki;

Ahmet Altan

'dan ezandan rahatsız olan

Namık Çınar

'a, kupa Amerika'ya girsin diyen

Ergun Bahahan

'dan

Ferhat Kentel

'e (Hey gidi Ferhat)

Sedat Laçiner

'den

Murat Aksoy

'a. Hah işte burda, Murat'ta duralım, çünkü bahsettiğim arkadaş bu.



Yıllar önce gazetemiz Yeni Şafak'ın bir seyahatinde sargılı burnunu görünce, ne oldu burnuna, dedim. Estetik oldum, dedi. Eski burnunun fotoğrafı var mı, dedim. Var dedi.



Aldım baktım eski burnuna;

Edmond Rostand

marifeti

Cyrano de Bergerac

burnu gibi maşallah. Asil, şatafatlı ve bir o kadar da özgüven abidesi.



İnsan bu buruna kıyar mı Murat

” dedim. O an

İbrahim Tatlıses

'in “

Allah cezanı verecek

” sözünü terennüm ettim.



Neyse, lafı uzatmayayım; her şey burun estetiğiyle başladı.



Sevgili arkadaşımız fanatik AK Parti taraftarıydı, birden mezhebi kimliğini keşfetti veya “Fethullahcılar” bunu keşfetti, bilemiyorum, aynı anda birbirlerini de keşfetmiş olabilirler. Sevgili arkadaşımız acayip bir “başkalaşım” geçirdi.



Demem o ki, yan tesir deyip geçmeyin. Bakınız

, Nazlı Hanım

botoks uygulamasından sonra ne hale geldi.


#Ramazan eğlencesi
#Aydın Doğan
#Yasin Börü