gazetesi yazarlarından
1 Kasım seçimleri ardından, “
”ye “
Tıpış tıpış değil… Defolup gideceksiniz kardeşim!
” dedi.
Haliyle okurlarından büyük tepki topladı.
Mesela içlerinden biri “
Ayakkabı kutusu mu aldın?
” diye sormuş. Nereden mi biliyorum? Bizzat kendi yazdı, nereden bileceğim.
Gerçi bu tepki tarzını tahmin etmek hiç de zor değil.
Hürriyet gazetesinde kalem oynattığı dönemde de, “
Türkiye Cumhuriyeti başbakanına Esat gibi Hacivatlar hakaret edemezler. Bu hakareti ona yedirmemiz lazım...
” dediği için adeta linç edilmiş, “
” veya “E
rdoğan milletvekili yapar seni şimdi
” gibi lakırdılar gırla gitmişti.
Hazret de tepkilerden bunalmış olacak ki (kendisini kanıtlamak sadedinde)
”nın mezarına tükürmekten bahsetmişti. Bakalım şimdi hangi edepsizliğe yelken açacak?
Ben yine de
'i diğerlerinden ayırırım. Hiç değilse,
ve
karşıtlığını “
” olmaya vardırmadı. Bir de, 17 Aralık başta olmak üzere paralelcilerin ürettikleri propaganda malzemelerini ağzında gargara yapsa da köşe yazdığı gazete gibi “
” olmadı.
Gelgelelim, kendine “muhalif” diyen okur makulesinin iğdiş edilmesinde en az diğerleri kadar mesuldür.
AK Parti'ye oy veren seçmenin tavrını yıllar yılı makarnaya-kömüre bağlarsan işte böyle “
Ayakkabı kutusu mu aldın?
” tepkisiyle karşılaşırsın kardeşim.
Okurlarınıza bu temellük tarzını yerleştiren sizsiniz.
Öyle hale getirdiniz ki,
'a ve
'ye zarar vereceğinden emin olsalar, Türkiye'yi yerle yeksan edecek şiddette bir deprem olsun diye dua edecekler neredeyse.
*
Türkiye'nin teröre karşı verdiği mücadeleyi gündüz gözüyle “
” diye yutturmaya çalışmışlardı.
1 Kasım seçimlerinin ardından, “
merd-i kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler
” misali, itiraf etmeye başladılar.
'ın adamlarından
'a kadar malum yazarçizer takımı, HDP'nin seçim yenilgisini, PKK'nın çıkardığı savaşa mesafe koymamaya hatta PKK'nın kuyruğuna takılmaya bağladı.
E hani “savaşı” Erdoğan çıkarmıştı?
Siz de PKK'nın propaganda müfrezeleri gibiydiniz, şimdi tek suçlu
mı oldu?
Zaten 1 Kasım'dan sonra itiraf moda!
Mesela, Hürriyet gazetesi “paralel örgüte” artık mesafe koyacağını ilan etti. Özkök elemanı da “AK Parti'nin yaptığı iyi şeyleri de göreceğim” dedi.
Böylece, 1 Kasım öncesi ne menem “muhalefet” yaptıklarını itiraf etmiş oldular.
Ya
Geçen gün, “
Paralel kumpas yüzünden 21 faili meçhul cinayetle suçlanıp 8 kez ağırlaştırılmış müebbedi istenen dönemin Kayseri Jandarma Komutanı Albay Cemal Temizöz beraat etti…
” haberini manşetten verdiler.
Mezkur haberin altındaki imza da kripto cemaatçi bir şahsa ait.
“
” ha?!
Yahu sınav sorularının çalınmasından “casusluk davasına” kadar paralel yapı karaya vurdu gıkınız çıkmamıştı, dahası, paralelcilerin her kumpasının “sözcüsü” olmuştunuz, hayırdır?
Dedim ya, şimdi itiraf moda…
AB'yi ikiyüzlü olmakla suçlayan
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
'nun itirafı da bambaşka.
Hayır canım, Türkiye'nin AB üyeliğine dair olumsuz tavrına değil, AB'nin AK Parti iktidarına sert tutum takınmamasına “
” diyor.
“İlerleme raporunu” seçimden önce açıklamadıklarına felaket içerlemiş.
Üçüncü havaalanını şikayet ettiği bu “Avrupalı dostları” kapalı kapılar ardında bambaşka şeyler söylüyorlarmış; Kılıçdaroğlu'nu heyecanlandıran şeyler…
Şu hale bakın, “
Bağımsızlık benim karakterimdir
” diyen
koltuğunda, Avrupa'nın Türkiye Cumhuriyeti hükümetine fırça atmasından medet uman biri oturuyor.
*
Hürriyet'ten Sözcü gazetesine,
'ten
'e kadar Erdoğan ve AK Parti düşmanı kim ve ne varsa, 1 Kasım seçiminden sonra kazan kaldırdılar adeta.
AK Parti iktidarına engel olamadığı için vaktiyle “
” diyerek pazarlamaya çalıştıkları CHP Genel Başkanı'na “
” diyorlar.
Halbuki, asıl çekip gitmesi gereken kendileri…
Kemal Bey size rağmen, sizin desteğinize rağmen (yüzde 25) iyi oy aldı.
Sizin bu paralelciyle paralelci, darbeciyle darbeci, Esad'la Esadçı, Sisi'yle Sisici, hülâsa, sizin bu pespâye, bu ilkesiz,
bu Koray Çalışkan hallerinize
rağmen gerçekten iyi oy aldı.
Destek verdiğiniz partinin değil yüzde 25 oy alması, barajı aşması bile mûcize.
Beceremeyen de gitmesi gereken de sizsiniz.
Aha şuracığa yazıyorum: Kılıçdaroğlu'nu bize verin, 5 ayda başbakan yapalım.
E tabii o da bazı şeylere dikkat edecek. Müstevlilerden medet ummayacak mesela.
Netanyahulara cilve yapmayacak, Sisi'ye Esad'a güller dağıtmayacak. Paralelecilerle ilişkisini kesecek.
Hakkaniyetli olmaya da özen gösterecek. Yeri geldi mi: “
Sayın Cumhurbaşkanımız'la alıp veremediğiniz ne, bu ülkeye hizmet etmesinin, bunca eser kazandırmasının bedelini mi ödetmek istiyorsunuz
” diye kükreyecek.
Türkiye Türkiye'den yönetilsin, diyecek.
Birileri “
seni başkan yaptırmayacağız
” mı dedi, inadına: “
” diyecek.
Bir de mümkünse özü sözü bir dürüst olacak.
Diyeceksiniz ki: Bunları yaparsa, Kılıçdaroğlu olmaktan çıkar.
Haaa, bakın işte orasını bilemem...