Star gazetesi yazarı
'ün yerinde olsam
önündeki “
”ni devralırdım.
Kimden mi?
'ın adamı
'dan.
Mahut nöbeti tuttu mu, bilmiyorum; şayet tutmadıysa, zamanını kollar, tuttuğu gün nöbeti ondan devralırdım.
Cem Küçük neden böyle yapsın mı dediniz?
ona dava açtı da ondan.
'nın
gereği 6 aydan 2 yıla kadar tecziyesini istedi. Bununla da kalmadı, avukatları marifetiyle,
TCK'nın 125/4. Maddesinde
düzenlenen “basın yoluyla alenen hakaret” suçunu işlediği iddiasıyla, toplamda 6 aydan 5 yıl 6 aya kadar mahpus damında yatmasını talep etti.
Elinde kalem var kardeşim, sen de yaz kaleminin ucuna gelenleri, ne mahkemeye koşuyorsun?..
Kaldı ki, zaten yazıyorsun; yeri geldi mi de ağzını bozuyorsun.
E'eee?
Efendim bana hakaret etti…
İyi de güzel kardeşim, bu ülkede
'a hakaret etmeyene “özgür gazeteci” denmiyor; sen de bu “özgürlük” için matine-suare şov yapıyorsun, onu ne yapacağız?!
Bunlar böyledir…
Hem
'de “
tutuklu gazetecilere özgürlük
” panayırında nöbet tutarlar hem meslektaşlarının hapse atılması için dava açarlar.
Evet, bunlar böyledir; Hürriyet gazetesinden
ve
vaktiyle fakire dava açmışlardı da ordan biliyorum.
En son
cezalandırılmamı talep etmişti. Basın yoluyla galiba kişiliğini “rencide” falan etmişim.
Gerçi bu muhteremin, gazetecilerin hapse atılmasını istemesi gayet normal…
Bakmayın siz “kendilerine Müslüman” bu güruhun bugün basın özgürlüğü ayaklarına yatmalarına.
“Dönemin genel yayın yönetmeni”
bakınız dün ne demişti:
Hafta içinde yapılan operasyonlarla bazı gazeteciler gözaltına alınınca, medyanın önemli bir bölümü kıyameti kopardı. Basın özgürlüğü kavramını bayraklaştırarak, gazetecilere baskı yapıldığını (…) Bu kadar ağır eleştiri yapanların elinde somut bir bilgi, belge, bulgu var mı? Hayır. Gözaltına alınan kişilerin gazeteci olması, o kişilerle diğer gazeteler arasındaki arkadaşlık bağları, onlara karşı beslenen itimat... Bunlar hukukî bir dayanak mıdır? Hayır (…) Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık... Bunlar darbeci miydi, derin yapılarla gizli bağlantıları var mıydı, psikolojik harbin birer parçası mıydı, bazı odakların yönlendirmesiyle kara propaganda yapmışlar mıydı, ülkede kaos oluşturacak bir atmosfere zemin hazırlamışlar mıydı? Bu soruların cevabına bir nefeste 'evet' ya da 'hayır' demek bu aşamada mümkün değil (…) Ancak bu aşamada bazı prensiplerin hatırlanmasında fayda var: (…) gazetecilik faaliyeti sayılmayacak eylemler söz konusuysa gazeteciliğin bir zırh haline dönüşmesine de müsaade edilmemeli (…) Demem o ki bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil; her gazeteci haber peşinde koşmuyor. Bazıları ihbarcılıkla habercilik arasındaki farkı bir kalemde çizip atıyor (…) Karanlık odakların, belli bir amaca yönelik dikte ettirdiği kitaplar tabii ki örgütlü bir suç (…) Bu suça ortak olmak gazetecilikse, yerin dibine girsin böyle gazetecilik anlayışı!”
O değil de,
gerçekten de Silivri'de malum nöbeti devralsın.
Can Dündar'ın cezalandırılmayı hak ettiğine dair çağdaş dünyadan,
'den İngiltere'den örnekler vermekle nefes tüketmesin.
Star gazetesi yazarı “nöbeti” devralırsa şebelek takımının şovu sulandırılmış mı olur?
'de gazetecilere cop sokulurken
güzellemeleri yapan Nazlı Ilıcak, Beyaz Toroslar fink atarken “
u ülke için kurşun atan da yiyen de şereflidir
” diyen
, “
Kürtlerden alışveriş yapmayın
” diyen o mülâaneci faşist nöbet tutunca sulandırılmış olmuyor da
tutunca mı sulandırılmış olacak?
Hepsinden geçtim, lan o faşist neyin umuduna nöbet tutuyor?
Koca profesör olmuşsun, hakkında methiye düzdüğün adamın daha soyadını doğru yazamıyorsun; Uşak değil, Uşşak olacak. Kafa fitne fesatla meşgul olunca böyle oluyor demek ki. Neyse, Allah sağlık afiyet versin.
Cemal Hasan'ın bir kitabına Gaziantep Sulh Ceza Hakimliği tarafından toplatma kararı verilmesi gerekçesi ne olursa olsun kabul edilemez, çağdışı bir cezadır. Sonuç itibariyle Cemal Hasan'a itibar kazandırma gayretkeşliğinin dışında da hiçbir anlamı yoktur.