O gazeteyi bunların elinden kim kurtaracak?

04:0026/09/2016, Pazartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
Salih Tuna

Mahir Kaynak
,
Türkiye
'de sol sanıldığının aksine
Rusya
(soğuk savaş döneminin Sovyetler Birliği) tarafından değil,
ABD
tarafından desteklendi, demişti.


Dikkat isterim, merhum, herhangi biri değil,

12 Mart döneminin

ünlü

MİT

ajanıydı.



Bir defasında da, MİT'in

sol örgütler

içinde (koca soğuk savaş dönemi boyunca)

Rus parmağı

aradığını ama bulamadığını ifade etmişti.



Demek ki, 12 Eylül 1980 öncesi, “

Komünistler Moskova'ya

” sloganı atan

Ülkücü

kardeşlerimiz, “

komünistlerin

” gidiş - dönüş biletlerinin

ABD

'ye alındığından haberleri yoktu.



Nereye “seyahat” ettirildiklerinden habersiz solcularımız da, kendilerinde “

anti – Amerikancılık

” vehmediyorlardı.



İşin garibi, “

Sağ topyekûn Amerikancıdır

” şeklindeki ezberlerini bozmaya da hiç yanaşmıyorlardı.



Bu nedenle, “

Erbakan'ın Milli Selamet Partisi (MSP) de solcu olmadığına göre demek ki sağcıdır, yani, Amerikancıdır

” hükmünü kolayından veriyorlardı.



Halbuki…



Rahmetli

Erbakan

'ın tastamam “

anti - Amerikancı olduğunu

” söyleyen yine

Mahir Kaynak

'tı.



Hatta, (mealen)

Rusya

, Türkiye'de işbirliği kuracak olsaydı, sadece

Milli Görüş

çizgisindeki

MSP

'yle kurardı, demişti.



Doğrusu bu ya,

Erbakan

tüm siyasi hayatı boyunca “

Batı Kulübü

” diyerek ABD ve AB'ye karşı çıkmıştı.



Zaten bunun için dönemin başbakanlarından gerek

Mesut Yılmaz

ve gerekse

Tansu Çiller

kimi zaman Batı'nın gözünü, “

Bizi desteklemezseniz Erbakan gelir ha!

” yollu korkutmaya çalışmışlardı.



Uzun lafın kısası…



Yerli ve milli duruşun

” kuramsal düşüncesi mesabesindeki

Milli Görüş

bidayetinden beri anti – Amerikancıydı.



Bugün itibariyle her şey gayet net hal almıştır.



Ana akım sağda inkişaf eden

AK Parti

ve

MHP
“milli ve yerli

” duruş sergilemekle, ister istemez, “

anti – Amerikancı”

çizgiye oturmuştur.



Bu da, ABD'nin, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden bölge politikalarına karşı çıkmanın doğal soncudur.



Şükür ki şükür, “

Amerikancı sağ

” artık marjinal hale gelmiştir.



O kadar ki,

Komünizmle Mücadele Derneği

içinde gelişen, “

Yeşil Kuşak

” projesiyle palazlanan “

Amerikancı İslam

” zihniyetiyle malul

FETÖ

'den ibaret kalmıştır. E tabii bir de, FETÖ'yü destekleyen liberal maskeli çakallardan…



Yeni yetmeler bilmez;

Fetullahçı mürailer

vaktiyle, “

ehven-i şer

” masalıyla muhafazakar kitleleri iğdiş ederek

ABD muhibbi

yapmaya çalışmışlardı.



ABD Doları

üzerindeki

In God We Trust

(Tanrı'ya güveniriz) yazısı üzerinden bile ABD'nin ne kadar “

ehven,

” buna mukabil “

Allahsız Rusya'nın

” ne kadar “

şer

” olduğunu yıllar yılı propaganda etmişlerdi.



Sizin anlayacağınız, kapitalizmin kâr uğruna kendi “

tanrılarını

” bile ambalajlayıp pazara çıkaracağından habersiz muhafazakarları avlamak için yapmadıkları kepazelik kalmamıştı.



Çok enteresandı çok!



Muhafazakar kitleleri doların üzerinde “

tanrı

” yazıyor diye ABD'ye ısındırmaya çalışan bu güruh, “

dinler arası diyalog

” marifetiyle Kelime-i Tevhid'den (Lâilahe illallah Muhammedün Resulullah) “

Muhammedün Resulullah

”ı çıkarmıştı.



Hem Peygamberimiz (s.a.v)'i bu şekilde “işlevsiz” kılmaya çalışmışlar hem de muhafazakarların gözünü boyamak için “

Kutsal Doğum Haftası

” üretmişlerdi.



Yortu çağrışımlı mezkur haftada, Hz. Peygamber'in (s.a.v) adını doğum günü pastasına yazıp, afiyetle yemişlerdi.



Demem o ki, “

dine karşı din

” üretmekte son derece “maharetliydiler.”



ABD bu “maharetlerinden” de dibine kadar istifade etmek istediği için, 1999'da

Pensilvanya

'ya “

hizmete

” aldığı

Fetullah

'a, “din ihalesini” vermişti.



Adeta “

yüklenici firma

” gibi, hizmet deyince sadece Fetullahçı güruhun “

hizmeti

”, cemaat deyince sadece bu güruhun “

cemaati

”, hocaefendi deyince de sadece bu güruhun “

hocaefendisi

” akrediteydi.



Diğerleri ya bunlara biat edecek ya da terörize edilip imha edilecekti. (“Selam Tevhid kumpası” neydi sanıyorsunuz!)



Mahut totaliter din ihalesini alan bu güruhun

PR

'ını yapma görevini de, çoğunlukculuğa karşı çoğulculuğu dillerinden düşürmeyen liberal maskeli çakallar üstlenmişti.



Bugün, özellikle de

15 Temmuz

'dan sonra, geleneksel sağ bunlardan hepten bağımsızlaşmış, vatan savunmasında, “

direniş hatlarının

” en ön saflarında yer almıştır.



Başka bir ifadeyle, Türkiye'de ana sağ akım artık bütünüyle “

anti-Amerikancı

”dır.



Gelgelelim,

yurtsever solcularımız

dışındaki ana akım sol da açık seçik şekilde

ABD taraftarı

olmuştur.



Gürsel Kadri

'nin danışman olarak atandığı

Cumhuriyet gazetesi

bu garabetin en hazin örneğidir.



Yurtsever solcular ve gerçek Atatürkçüler bunları “

Amerika yolcusu kalmasın

” diye kovalamadıkça bu garabet bitmez.



Uzun lafın kısası: Türkiye'de solcularımız, sosyalistlerimiz (mahut gazete örneğinde olduğu gibi) Amerikancı çizgiye savrulurken, sağcılarımız Amerikan karşıtı çizgiye oturmuştur.



Gel de şimdi nurlar içinde yatası

İdris Küçükömer

'in “

Türkiye'de
sağ
soldur,
sol
da sağdır

” sözünü hatırlama.




#Mahir Kaynak
#12 Eylül 1980
#FETÖ
#Cumhuriyet gazetesi