Fırıldak, Remzi’nin ekmeği ve asalet

04:008/10/2016, Cumartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
Salih Tuna

Eleman bizim aklı evvellere norm koymaya çalışıyor ama daha kim
Enverist
kim
Neo-İttihatç
ı hattında farkında değil.


Yahut fakında da, gündüz gözüyle cambazlık yapıyor ki, olursa o kadar olur.



Hadi kime danışmanlık yaptığından geçtim, insan halihazırda aynı gazetede yazdığı yazarlara bakar da utanır.



Utanmak çok önemlidir.



Daha evvel bu köşecikte dedim ya; insanı utanma duygusu terk etti mi geriye sadece “

beşer

" kalır.



Utanmak elbette asalete mündemiçtir.



Galiba

Platon

demişti, “

asalet doğuştan değil, davranıştan gelir.

"



Öyledir.



İnsan yapıp ettiklerinin “toplamı" değil midir? Madem insan masum, günahsız doğar, ve madem yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğiz, bu böyledir.



“Hazreti insan" katına yükselebilecek miyiz yoksa “beşer" olmaya mahkum mu olacağız?



Ademoğlunun yeryüzündeki serüveninin hülasası bundan ibarettir.



*



Yeryüzünde hiç kimse anasından cibilliyetsiz doğmaz. Allah adildir, mutlak adalet sahibidir.



Ne güzeldir o söz: “

Hâşâ zulmetmez kuluna Hûdâsı/ Herkesin çektiği kendi cezası!

"



İnsan nihayetinde kendine zulmeder. En büyük zulüm de kazanım zannederek kendi kendine yaptığıdır.



Üç günlük dünya için bin bir türlü fırıldak çevirerek ömrünü tüketir. O kadar ki, bizzat fırıldağa dönüşür de haberi olmaz.



Çünkü her çürüyüş kademesinde bir başkasına dönüştüğü için kendisini göremez.



Vahlar olsun ki asıl körlük budur!



Gözü olup görmeyenden, kulağı olup duymayandan daha kötü kim olabilir?!



*



“Yatay değişiminin" herkes farkına varır. İnsan bu; zamanla alnı kırışır, gözleri altında mor halkalar belirir, saçları beyazlar.



Mukadderattır.



Ne ki, dikey serüven böyle değildir. “

Eşrefi Mahlukat

" olmak da var “

Belhum Adal

" olmak da!



Bozulan bozulduğunu fark etmez. “

O
mâhîler
ki deryâ icredür deryayı
bilmezler
"
misali.


Maazallah öyle bir bozulmaya duçar olur ki insan, içgüdüleri bile değişir,

laçkalaşır.



Artık çıkış yoktur.



Nietzsche

'ye sorsanız,

dekadans yozlaşmış içgüdüdür

, diyecektir.



Haksız mıdır?



*



Gitmiş dolaşmışsın, yıllar yılı her menfaate diz kırmışsın, sana atılan her ekmeği havada kapmışsın.



Yüzünden, “

Zaten hep yeşildi fındık dalları

" türküsü akıyor nerdeyse. Elin ayağın ayrı oynuyor, omurgasızın önde gidenisin.



Velhasıl, müptezelsin.



Nasıl yapmışsan artık kapağı buralara atmışsın.



Gelgelelim, ne halde olduğun veya ne hale geldiğinin ayırdında değilsin.



Sadra şifa tek cümlen yok.



Mizahtan, ironiden anlamazsın. Asaletten zerre miskal nasibin yok, bir de utanmadan millete ayar vermeye kalkışıyorsun.



Dün bir bugün iki, hele bir soluklan yiğidim, sen kim millete ayar vermek kim! Sana şırınga ile seviye zerk edilse bünyende durmaz.



“İslamcılığın" da yalan, her şeyin gibi.



Yalancısın.



Yalan söylemek öyle ontolojik bir suçtur ki, içgüdüyü de bozar. İçgüdüsü bozulan insanda asaletin kırıntısını bile beklemek beyhudedir.



*



Dedem (Hasan Baba derlerdi) rahmetli çok saygıdeğer alimdi; hâlâ kimi fetvalarına göre amel edenler var bizim oralarda.



Muhacirlik döneminde insanlar ekmeği zor bulup yerlerdi, kaldı ki köpekler bulacak.



Bulsa havada yer öyle yere inerlerdi.



Remzi Ağa adında çok geniş bir sülaleyi temsil eden çok tanınmış bir ağa vardı.



Muhacirlik döneminde bir gün dedemin köpeğinin önüne ekmek atmış, lakin, köpek atılan ekmeğe dönüp bakmamış, dedemin yanında yoluna devam etmiş.



O gün bu gündür bizim oralarda şu söz söylenir: “

Remzi Ağa'nın ekmeğini Hasan Baba'nın köpeği yemedi.

"



Asalet önemlidir.




#Platon
#Nietzsche