Fetullah Gülen’in özel yetiştirdiği 3 kişiden biriymiş

04:0025/01/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Salih Tuna

Hasan Öztürk
kardeşim dünkü köşesinde “
poker suratlıların
” nasıl yalancı olduklarına dair
Ali Ünal
'ı örnek gösterdi.


Ali Ünal

kim mi?



Dumanlı Zaman'ı

”nın köşe yazarı; efkarı umumiye onu “

Gülen'in sesi

” olarak bilirdi.



Halen

FETÖ

'den tutuklu ama geçenlerde “

Etkin Pişmanlık Yasası

”ndan yararlanmak istedi.



Lakin,

Hasan Öztürk

kardeşimin demesine bakacak olursak, “

pişmanlık

” konusunda korkunç bir “vukuatı” var.



Zira, yazdığı kitabı (Kur'ân'da Temel Kavramlar) bile inkar etmişti. Yine,

15 Temmuz

öncesi,

Fetullah Gülen

'in “masun” yani, hatadan münezzeh olduğuna dair Kur'ân'dan (hâşâ) delil getirmişti.



Şimdi “pişman” olmuş, Gülen'den “

lanetullahi aleyh

” kıvamında söz ediyor.



Demek ki, şartlar müsait olduğunda “pişmanlıktan” da pişman olmaya gayet müsait kişiliği var.



Zaten onun için “pişmanım” demek yetmiyor ya; “

tüm ilişki biçimlerinle hele anlat bakalım, neden nasıl pişmansın?

” deniliyor.



Pişmanım

” demek yetseydi,

Nazlı Ilıcak'ların

, “

Bu yapılanmanın bir örgüt olduğunu 15 Temmuz'da gördüm. Daha önce bilseydim, ne orada yazardım ne de orada bulunurdum…

” şeklindeki ifadeleri de yeterdi.



Gelgelelim, samimi bir şekilde pişman olmak, domuzuna kulağının üzerine yatmaktan bin kat yeğdir.



Mücrimin pişman / nadim olmasını sadece “örgütler” istemez. Bunun için de hem tehdit ederler, hem de “itirafçı” diye itibarsızlaştırmaya çalışırlar.



Ali Ünal

söz konusu “ifşaatında,”

Adil Öksüz

'le nasıl tanıştığından

Fetullah Gülen

'in ABD'ye nasıl gittiğine kadar anlatmış.



Diyor ki: “

28 Şubat sürecinde, 13 ya da 14 Haziran 1997 günü gazeteci Ali Bayramoğlu, Fethullah Gülen'e haber göndererek ülkede o yıl darbe olacağını söylemiş. Bunun üzerine Gülen, haziranda ABD'ye gitti...



Çok tuhaf tabii…



Gülen

'in istihbaratta ve orduda o kadar adamı var ama darbe olacağı haberini

Ali Bayramoğlu

'ndan almış. Neyse, geçelim…



Pensilvanya

'da bizzat tanıklık ettiği bir olaydan hareketle de

FETÖ

'nün “

TSK imamını

” şöyle açıklamış: “

Hamdullah Öztürk isimli bir şahıs, benim çalışmış olduğum bir bilgisayara bir CD takarak çıktı aldı. Bu çıktıda hatırladığım kadarıyla liste halinde asker isimleri yazıyordu. Bu listeyi alarak Gülen'e götürdü (…) Listede yazan isimleri göremedim. Ancak Hamdullah Öztürk'ün askerlerden sorumlu imam olduğunu düşünüyorum…



Gülen

'in A takımından olduğunu

Fetullahçı bebelerin

dahi bildiği zat hakkında “

Hamdullah Öztürk isimli bir şahıs

” ifadesini kullanması oldukça manidar. Neyse, bunu da geçelim.



Kitap tahsisi için

Pensilvanya

'ya gittiğinde karşılaştığı özel ziyaretçileri anlatmayı da ihmal etmemiş.



Kendisinden dinleyelim: “

AK Parti'nin kurulma aşamasında Sayın Abdullah Gül, Nazlı Ilıcak ve Akif Beki'nin bir yemek yiyip gittiklerini hatırlıyorum (…) Daha sonra kampa ziyaret için gelen (…) Enis Berberoğlu ve Avrupa Parlamentosu'ndan birçok Türk milletvekili gördüm. Michael Rubin'in Gülen'i ziyaret ettiğine tanık oldum…



İşte burada duralım.



Burada, dediğim,

Michael Rubin

'de. Malumunuz,

Evangelist- NeoCon

tayfasının azgın elemanlarından olan ve “

karanlıklar prensi

” olarak da bilinen Rubin, 15 Temmuz işgal saldırısını aylar öncesinden “tahmin etmişti.” Tahmin etmekle de kalmamış, 15 Temmuz saldırısını övmüştü.



Ne ki, “Rubin'i tanır mısın” diye Gülen'e sorsanız, “tanımam” diyeceği muhakkak. (Teknik olarak mümkün olsaydı, Rubin'in binde birini bile tanımam, derdi.)



Böyle de acayip halleri var.



FETÖ

'den tutuklu yargılanan

Fe'mi Bey

'in kankası

Alaeddin Kaya

da

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi

'nde devam eden

FETÖ çatı davasında

geçenlerde şöyle demişti: “

FETÖ ile hiçbir bağlantım yok ve Gülen'i tanımıyorum. Gülen'i tanıdığım ispatlansın suçumu kabul edeceğim…



Şaka gibi.



Kankan

Fe'mi Bey

, malum mektup “postacılığı” için

Pensilvanya

'ya gittiğinizi adı lazım değil kitabında dercetti ya muhterem.



Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür

dünkü yazısında,

Kafkasya Vakfı Başkanı Hayati Küçük

'ün mahkemeye sunduğu (fotoğraf dahil) belgelerle

Alaeddin Kaya

'nın Gülen'le irtibatını kanıtladığını dile getirdikten sonra şöyle devam etti: “

Bu bilgi karşısında daha önce 'ispatlarsan suçumu kabul ederim' diyen Kaya, bu kez sadece şunu söyleyebildi: “Susma hakkımı kullanıyorum.



Mahmut Övür

'ün demesine göre mezkur duruşmada “gariplikler” bununla da sınırlı değilmiş.



Okuyalım: “

Yıllar önce FETÖ yapılanmasından ayrıldığı bilinen Kemalettin Özdemir de Kaya ile ilgili şaşırtıcı bir ifade verdi. Özdemir, okul arkadaşım dediği Alaeddin Kaya'yı savunurken söyledikleri sadece mahkeme heyetini değil, dinleyenleri de şoke etti:

Örgütle bağlantısı yok. Kaya bütün cemaatlere karşı eşit mesafedeydi…



Lan, bu nedir?



Bunlar ne tuhaf insanlardır, derken,

dönemin Başbakanı Erdoğan'ın eski basın müşaviri Ahmet Tezcan

aradı.



Dünkü naçizane yazımda,

Bahçeli

'nin onca açıklamasına rağmen anayasa değişikliğine “

evet

” demesini

Erdoğan ve AK Parti

'ye “

kıyak

” olarak değerlendiren

Fe'mi Bey

'e asıl “kıyağın” ne olduğunu bir örnekle anlatmıştım.



Demiştim ki:

Fetullah Gülen

'in

Fe'mi Bey

'e bir ev hediye etmesi kıyaktır. Fe'mi Bey'in

Fetullah Gülen

'in ev iddiası karşısında, “

iftira atıyor bana, müfteri

” demek yerine, bu iddiayı bizzat Gülen'den duyup faş edene şarlaması daha büyük kıyaktır.



Bunun üzerine

Ahmet Tezcan

şöyle bir tweet attığını nakletti: “

Ev değil vefa! Özel yetiştirilen talebe vefası. Sabri Tekir'e sor, belki sana da anlatır…



Ahmet Tezcan, telefonla sohbetimizde, Gülen'in özel olarak yetiştirdiği 3 kişiden birinin

Sabri Tekir

, diğerinin de

Fe'mi Bey

olduğunu söyledi.



Peki, üçüncüsü kim, dedim.



Telefonda söylemedi. Ama hala aktif, hala cevvalmiş.



Acaba kim?


#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#AK Parti
#FETÖ
#Michael Rubin