FETÖ’nün en büyük kumpası hâlâ sürüyor ama!

04:0027/07/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

Artık her şeyi baştan sona açık seçik konuşmanın vakti gelmiştir;
Uludere
(Roboski) katliamı bir
FETÖ
operasyonudur.


Hani,

28 Aralık 2011

akşamı

Şırnak

'ın Uludere'sine

F 16 savaş uçaklarıyla

bombardıman yapılmış,

34 Kürt vatandaşımız

katledilmişti ya, onu diyorum.



Uludere

'ye atılan bombalar

Türkiye

'nin birliğine, demokratik siyasi iradesine ve özellikle de dönemin başbakanının (Erdoğan'ın) Kürt sokağındaki etkinliğine, karizmasına atılmıştır.



Fethullah'ın kapatma aydınları

” Uludere üzerinden az sörf yapmadılar, unutmuş olamazsınız.



Şu kesindir: Şayet Uludere yüzünden “

bölge insanıyla duygusal kopuş

” yaşanmasaydı,

HDP Eşbaşkanı

, 6-8 Ekim

Kobani provokasyonunu

kolayından gerçekleştiremezdi.



Diyeceksiniz ki, madem Uludere kumpası bu kadar mühimdi, demokratik siyasi irade neden bunu açığa çıkartmadı?



Söyler misiniz, nasıl çıkartacaktı?



Dikkat isterim, yıl 2011'di.

FETÖ

henüz

7 Şubat 2012'de MİT'e

ihanet operasyonuna bile girişmemişti.



Demokratik siyasi irade veya dönemin başbakanı Erdoğan hangi bilgiyle bu kumpası deşifre edilecekti.



MİT

'ten edineceği belge/ bilgiyle mi?



Lafın düzünü edelim:

15 Temmuz 2016

akşamı

MİT

'in ne yaptığını çözemedik ki,

28 Aralık 2011

'de ne yaptığını çözelim.



Kaldı ki kimseciklerin de günahını almayalım. Kumpas bilinseydi, yani, belge/ bilgi dermeyan edilseydi ne olacaktı ki?!



Bakınız; yıllar sonra, 27 Haziran 2014'te

Akşam

gazetesi, “

Karargahta 40 Paralel Paşa

” manşetini attı diye dönemin genelkurmay başkanı

Org. Necdet Özel

kıyameti kopartmış, haberi yapan muhabir

Ahmet Dinç

de kovulmuştu. Daha sonraları da (2016'nın Nisan'ında)

Sabah gazetesi

yazarı

Rasim Ozan

F 16 pilotlarının

en az yüzde 50'sinin

paralelci olduğunu iddia ettiği için

Genelkurmay

tarafından hesaba çekilmiş, Genelkurmay'ın bu tavrını eleştiren

Star yazarı Cem Küçük

'ün de yazılarına son verilmişti.



Rus uçaklarının vurulması da bir

FETÖ

operasyonudur.



Bu düşüncemi de “

” ( 28 Kasım 2015, Yeni Şafak) başlığıyla dile getirmiştim, şimdi ayrıntıya girmeyeceğim.



Kıymet hükmümüz şudur: Dönemin başbakanı

Davutoğlu

her ne kadar “

emri ben verdim

” demiş olsa da, Rus uçaklarının vurulması Türkiye'yi yalnızlaştırma operasyonuydu.



Olan oldu; (2011'den itibaren Batı kamuoyunda şeytanlaştırılmaya çalışılan) Erdoğan, Rusya tarafından da hedefe oturtuldu.



Uzun lafın kısası,

Suriye

'nin kuzeyinde,

ABD

'nin, “

kara kuvvetlerimiz

” dediği terör örgütüyle kurmaya çalıştığı kukla devlete karşı Türkiye'nin manevra kabiliyeti kadük hale getirilmişti.



Biz bu köşecikte Rusya ile behemehal uçak krizini sona erdirmeliyiz derken, ne kadarı istihbaratçı (ve hatta FETÖ mensubu) ne kadarı “İslamcıdan” müteşekkil olduğunu bilemediğimiz örgütler tarafından hedefe koyulmuştuk.



Bazı haysiyetsiz şebekler de FETÖ'nün kumpaslarını sıklıkla dile getirmemizden rahatsız olmuşlardı.



Kardeşlerim, FETÖ'nün her kumpası (Uludere, Askeri casusluk davası, Balyoz ve 17-25 Aralık, ila ahir) deşifre edilmiştir, bir tanesi hariç:



Gezi

kumpası!..



FETÖ'nün 15 Temmuz'daki savaş uçakları ve tanklarla yaptığı saldırı bile püskürtüldü ama Gezi kumpasının zihinlerde açtığı yaralar devam ediyor hâlâ?



Uludere

'yle (Roboski) Kürt sokağıyla “duygusal kopuş” hedeflenmişti, bu kumpasla da iç savaşın duygusal zemini oluşturulmak istendi.



Esasında, 15 Temmuz teröristleri de, (Erdoğan düşmanlığıyla malul) bu zemin üzerinden toplumsal destek bulacaklarını zannederek Ankara'yı bombalamışlar, tanklarla vatandaşlarımızı katletmişlerdi.



Erdoğan düşmanlığı

” (bir kez daha söyleyelim: eleştiri değil, düşmanlık) yapmaya devam edenlerin hangi saldırıların “

kullanışlı aptalları

” olduklarının fark etmemelerinin nedeni de

Gezi'deki psikolojik kopuştur

.



“Psikolojik körlüğe” dönüşerek devam eden bir yırtılmadır bu!



Müstevlilerin,

Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan

'ı darbe veya suikastla neden devreden çıkartmak istediklerini, bu isteğin Türkiye'nin beka sorunuyla nasıl örtüştüğünü bir kez olsun sormamaktan daha büyük körlük ne olabilir?



Zaten

Nurşen Mazıcı

gibiler de bu körlükten aldıkları cesaretle bu kadar küstahlaşabiliyorlar ya!



Şükür ki şükür Gezicilerin bir kısmı bu körlükten kurtulmuş, 15 Temmuz gecesinden beri meydanlarda, vatan savunmasında yerlerini almışlardır.



Ne ki yeterli değildir.



Toplumsal barışın kalıcı olarak sağlanması için FETÖ marifeti bu en sinsi kumpas bütünüyle deşifre edilmelidir.



Gezi'de çadırları kimlerin yaktığı, kimlerin emir verdiği bellidir. Kolluk kuvvetlerinin muvazaalı davranışı da artık tartışılmazdır.



Dönemin amir konumundaki tüm emniyetçileri de FETÖ mensubu olmaktan ya tutuklanmış ya da tasfiye edilmişlerdir.



Peki dönemin valisi

Hüseyin Avni Mutlu

ne olmuştur?



Dün gözaltına alınmıştır.



FETÖ çözüldükçe
Gezi kumpası da çözülecektir

, güneşli günler göreceğiz, göreceksiniz.



NOT 1:

Gazeteciler.com yazarı

Fehmi Bey

, “

Nazlı Ilıcak

'darbe'

ile ilintilendirilebilecek bir karakter midir

?” diye soruyor. Fehmi Bey, mesele karakter meselesiyse,

Fethullah Gülen

'in darbeyle ilişkilendirilecek karakter analizini bi zahmet yapar mısınız acaba? Bu arada,

Kılıçdaroğlu

bile

FETÖ

dedi, siz de başarabilirsiniz Fehmi Bey, yeter ki etrafında dönmeyi bırakın.



NOT 2

:

Ali Bulaç

ve

Ahmet Turan Alkan

ikilisi “

The Cemaat

”ten acayip şekvacılarmış. Dahası, haklarını helal etmiyorlarmış. Bizim hakkımızı nasıl ödeyecekler peki? Onca feryat ettik duymadılar; FETÖ'ye hizmet ettiler. Hem, “

NATO Türkiye'ye müdahale etsin

” dememiş miydiniz; FETÖ de etti işte, sorun nedir? Yoksa sorun müdahalenin başarısız olması mı?


#Roboski
#Ali Bulaç
#FETÖ
#The Cemaat