‘Eskiden karpuz idik, şimdi döndük biz hıyara’

04:006/04/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

AKP'li fırıldaklarla “
kripto cemaatçiler
” sağda solda
Türkiye
'nin eskiden çok demokrat, çok özgürlükçü, velhasıl, çok kuşatıcı olduğunu ama şimdi her şeyin mahvolduğunu söylüyorlar.


ABD

ve

AB

'yle eskiden yağ baldık, şimdi en hafif tabirle, limoni olduk…



Bölge ülkeleriyle eskiden gül gibi geçiniyorduk, arkamızı kollar hale geldik…



Hele içerde, eskiden adeta her gün bayramdı; birbirimizi sevmelere doyamıyorduk ama artık öyle mi ya, çok kutuplaştık, nerdeyse birbirimizi yiyeceğiz...



Üç aşağı beş yukarı böyle diyorlar.



Peki, “

eskiden

” dedikleri nedir, dahası ne kadar eskidir; başka bir ifadeyle, Türkiye hangi tarihten itibaren kötüye gitmeye başlamıştır?



Herhangi bir tarih vermiyorlar.



Halbuki, benzer eleştirileri dillendiren

Ahmet Altan

veya

Cemal Hasan

familyası gayet net bir şekilde tarih veriyor, 2011'den sonrasını işaret ediyorlardı.



Peki, 2011'den sonra ne oldu?



Ne oldu da,

Ahmet Altan

'ın, “

onun gibi bir lider var mı dünyada

” diyerek yere göğe sığdırmadığı

Erdoğan

, birden bire otoriterleşti?



Ne oldu da Türkiye demokrasiden uzaklaştı, çağdaş dünyadan koptu, komşularıyla arası bozuldu?



Olan şudur: 12 Eylül referandumuyla “

teknik nakavt

” aşamasına gelen “

Paralel Devlet Örgütü

'nün (PDY) tekerine Erdoğan çomak sokmuştur.



İlk çomağı, 7

Ş
ub
at 2012 MiT krizindeki

duruşuyla, ikinci çomağı

Gezi tertibine

teslim olmamakla, üçüncü çomağı

dershaneleri kapatma

kararıyla, dördüncü çomağı da

17- 25 Aralık ihanet darbe girişimi

ni deşifre etmekle sokmuş oldu.



AKP'li fırıldaklar ve “

kripto cemaatçiler

” ezik oldukları için

Cemal Hasangiller

gibi net tarih vermiyorlar; lakin, söylem benzerliğinden aynı tarihi işaret ettikleri sonucunu çıkartmak mümkün.



Daha açık konuşalım: Bu muhteremlerin övdükleri ve haliyle özlemini duydukları dönem AK Parti ile “The Cemaat”in yan yana olduğu dönemdir.



Fakire soracak olursanız, AK Parti'nin “The Cemaat” ile ilişkisinin 2011'den itibaren neden koptuğu değil, 2011'e kadar neden ve nasıl birlikte oldukları sorgulanabilir, ama konumuz bu değildir.



Şu kadarını söyleyelim: Türkiye'nin verilmiş sadakası varmış da, gazeteci

Fehmi Koru

'nun mektuplu “

uzlaşma

” girişiminden bir sonuç çıkmamış.



Yoksa halimiz nice olurdu?!



Gerçi halimizin nice olacağını AKP'li fırıldakların “eskiden” diyerek övdükleri o döneme bakarak tahmin etmek zor değil.



İsterseniz şöyle bir bakalım o dönemde neler oluyordu; huzur ve esenlikten geçilmiyor muydu?



TSK

'ya operasyon üstüne operasyon yapılıyor, “

kozmik odalara

” giriliyor, casusluk kumpasıyla “

mülâanecilerin

” önü açılıyordu. “

Otonom yapı

” istediğine istediği kulpu takıyor; kulüp yöneticileri terör örgütü üyeliğinden,

dinler arası diyaloga

karşı çıkan “

din adamını

” seks tacirliğinden, kendilerini deşifre eden sağcı emniyetçiyi komünist örgütü mensubu olmaktan,

genelkurmay başkanını silahlı terör örgütü kurmaktan

içeri tıkıyordu.



“The Cemaate” dokunan gazeteciler yanarken,

Dumanlı Ekrem

gibiler de “ayar” veriyordu: “

Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık... psikolojik harbin birer parçası mıydı… bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil… Karanlık odakların, belli bir amaca yönelik dikte ettirdiği kitaplar tabii ki örgütlü bir suç (…) Bu suça ortak olmak gazetecilikse, yerin dibine girsin böyle gazetecilik anlayışı!”
(7 Mart 2011, Zaman)


Akademisyenlerden

Büşra Ersanlı

içeri atılıyor,

Ferhat Kentel

mahpus damına düşmemek için naçar “

kontak

” kurmaya çalışıyordu.



Paralel örgüt enva-i çeşit şantaj ve tehditlerle hedefe koyduklarını tarassut altında tutuyor, bir gün işimize yarar düşüncesiyle de herkesi dinliyordu.


Telefonla konuşmaya bile korkuyorduk. Bu
vahim durumu ironik bir şekilde dile getirmek için o
dönemde kaleme aldığım bir yazıyı şöyle nihayete
erdirmiştim: “
Bu yazıda anlattıklarımı telefonda
konuşur muydum, inanın pek emin değilim.



Dış politikaya gelince:

İ
ran

şeytanlaştırılıyor, dağdaki çobanlar

İ
ran ajanı

ilan ediliyor;

Suriye

'ye girilsin diye de dönemin Zaman gazetesi lansman faaliyeti yürütüyordu.



Evvela Suriye'ye girmemizi istediler daha sonra da Erdoğan'ın Suriye ile savaşmak için can attığı yalanını ürettiler.



Oysa,

Wikileaks belgeleri

ortaya çıkardı ki, onca tazyike rağmen Suriye'ye savaş açmaya direnen

Erdoğan

'dı.



AB

ile ilişkiler derseniz, zaten 50 yıldır kapısında bekletilmiyor muyuz? En azından şimdi vizesiz seyahat aşamasına gelindi. Efendim, “

mülteci sorunu

” sayesinde olmuş bu. Yahu olsun, zaten menfaati olmasa Avrupa'nın yaralı parmağa işediği görülmüş şey mi?



Terör sorunu derseniz, buyrun emniyet eski müdürlerinden

Hanefi Avcıya

kulak verelim: “

1984-1992 yılları arasında bölgede görev yaptım. O dönemde de PKK'nın elinde aynı silahlar vardı. Örgütün herhangi özel bir

yığınak yapmasına gerek yoktu (…)

Paralel Yapı, bölgedeki terör, istihbarat ve kaçakçılık birimlerini kendilerine bağladı. Türkiye'de devlet yapısını bozdular. Devletin tüm istihbaratını kendi ellerine geçirip, devletten çok kendilerine çalışır hale getirdiler. Şimdi bu konuda oldukça zahmetli ve sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Bunların hepsi onların bıraktığı kötü mirasın eserleridir. Devlet halen bunların enkazını kaldırmaya çalışıyor...



Demem o ki, AKP'li fırıldaklar ve “kripto cemaatçiler” boşuna çenelerini yormasınlar.



Bu saatten sonra onlara kimsecikler inanmaz.



Zaten” kriptoların” derdi ne demokrasi, ne basın özgürlüğü, ne şu ne bu.



The Cemaat'in önü açılsın, Türkiye'yi anında özgürlükler ülkesi ilan ederler.



“Fırıldaklara” gelince, bize maval okumasınlar. Devrin sefasını süren de onlar, ballı emekli maaşı alanlar da.



Bir sabah kalktım ki muhalif oldum

” halleri yeterince trajikomik, daha fazla zorlamasınlar.



Ya (bir gazetenin haber müdürüne) “

Sen o haberi yapmasaydın, belki ben hâlâ
bakandım
!

” diyen AKP'li Kültür eski Bakanı

Ertuğrul Günay

kadar açık sözlü olsunlar.



Ya da merhum

Cem Karaca

'nın, “

Eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara

” şarkısını terennüm etsinler.



Öyle müstağni ayaklarına yatıp da daha fazla kendilerini iptizale uğratmasınlar.




#kripto cemaatçiler
#Paralel Yapı
#pkk
#Hanefi Avcı
#Ferhat Kentel
#Büşra Ersanlı
#kozmik odalar