Yani, bilinçli bir şekilde kitleleri siyasetten uzaklaştırma politikası uygulandığı dile getirilirdi.
Gerçekten de öyleydi.
Zaten, 12 Eylül öncesinin kurtarılmış mahallelerinde etliye sütlüye karışmayanlar, “
” diyerek politikadan uzak durduklarını söyleyenler o tanklı 12 Eylül sabahının kazananları oldular.
Zira kovuşturmaya uğrayanlar, alıp götürülüp işkenceye yatırılanlar, bir daha haber alınamayanlar yoktu içlerinde.
Millet sağcı - solcu kamplara ayrılıp birbirini yerken, bunlar, sessiz ve derinden “malı götürme” gayreti içindeydiler.
Hani, diyorlar ya, 12 Eylül rejimi, “İslamcıların önünü açtı”; yalandır. Asıl bunların önünü açtı. Dahası, bunlar gibi olanların dışında kimseye şans bırakmadı.
Hedef (söz konusu depolitizasyon süreciyle) toplumu mankurtlaştırmaktı.
Bir toplum için bundan daha büyük felaket ne olabilirdi?
Kitlelerin politik hayvana (homo politicus) dönüşmesi mi?
, “
” derken, devlet yöntemine katılma statüsüne sahip olmayı kastetmişti. Köleler yönetime katılma hakkına sahip değildi.
Zaten mankurtlaştırma da sonuç itibariyle toplumu köleleştirmek demek değil miydi?
Tüm politik kanalların sonuna kadar açık olduğu toplumlar elbette en sağlıklı toplumlardır.
Politik tıkanmanın sonu ya çatışmaya ya da sindirmeye çıkar, felaha değil.
Sindirilmiş toplumlar da doğal olarak konuşamayan toplumlardır.
bu nedenle, “
” sloganıyla sahneye çıkmıştı. Lakin o konuşmuş önce başbakan, ardından cumhurbaşkanı olmuştu, millet konuşmaya kalkışınca 28 Şubat…
Kim ne derse desin, bu millet, 2002'den itibaren
'la konuşmaya başladı.
Millet konuşunca…
Kürdüm dediği için hakkında kovuşturma açılan
'nin adının havaalanına verilmesinden azınlık mallarının iade edilmesine, başörtüsü özgürlüğünden
'in vatandaşlığının iade edilmesinde kadar bir yığın “iyileştirme” gerçekleşti.
Millet özgürce konuşmayı sürdürdükçe, “
” yolunda yürüyecekti.
Bu yürüyüş sabote edilmek istendi.
Bunun için de bu yürüyüşün lideri hedefe oturtuldu.
Harici ve dahili hangi odakların nasıl devreye girdiğini biliyorsunuz, tekrara lüzum yok.
Erdoğan'ın kesintisiz iktidarı, sınıfsal imtiyazlarını yitiren çevreler başta olmak üzere muhalefetin nevrotik bir hal almasına neden oldu.
Bu bakımdan, geçen yaz tedavüle sokulmak istenen “restorasyona” değil ama tabiri caizse “
” felaket ihtiyaç var.
Sayın Erdoğan'ın, 13 yıllık süre içinde bir kez olsun sandıktan mağlup çıkmamakla, muhalefete çok büyük fenalık yaptığını artık inkâr edemeyiz.
En azından bir dönemcik de olsa muhalefete iktidar olma şansı verseydi, mesela, Kılıçdaroğlu'na 7 seçim yenilgisi tattırmasaydı iyiydi.
Ama olmadı.
Olmayınca muhalefette biriken “kötücül enerji” kendine akacak mecra aradı.
Gündüz gözüyle terörü desteklemenin bu mecra arayışının dramatik sonuçlarından olduğunu söylemek mümkün…
Bazen, keşke toplum bu kadar politikleşmeseydi, diyorum.
En azından bir köşe yazısını bile okuyup anlamaktan aciz olanlar politikadan uzak durmuş olurdu.
Hiç değilse küfür, linç ve kişilik katli bu denli yaygınlaşmazdı.
Felsefe hocamız Buud Hayri Bey olsaydı, bu tiplere, “
” derdi, biz ne desek bilmem ki.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.