Erdoğan’ı destekleyen CHP’liler yüzde kaç arttı?

04:0018/01/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

Sabah erkenden kalktı. Muhtemelen yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, tıraşını oldu, kahvaltısını yaptı.



Evden çıkmadan evvel son bir kez aynaya baktı. “

Bugün de CHP genel başkanıyım

” diye içinden geçirdi.



Sevindi.



Muhalefete hazırdı. Makamına geçti ve danışmanlarına sordu:



Bugün ne dedi?!



“Hendek kazanlara teröristler diyerek ateş püskürdü efendim..”



Madem o terörist dedi, ben 'arkadaşlar' diye hitap edeceğim…



Dediği gibi de yaptı.

Diyarbakır Barosu

ziyaretinde, “

hendek kazan arkadaşla

r” deyiverdi.



Ne ki, “

arkadaşlar

” hitabı elinde patladı.



O kadar ki, her yerde ona “

hendek kazan arkadaşları

” soruldu.



Haliyle kıvrandı, en sonunda da dayanamadı, kıvırdı: “

Diyarbakır'a gitmiştim. PKK'nın halkı esir aldığını ve halkı evlerinden çıkmaması için tehdit ettiğini söylemiştim. PKK'nın zorla hendek kazdırdığını söylemiştim. Ben orada örgüt tarafından zorla hendek kazdırılanları kastettim. Partimizin teröre karşı duruşundan kimsenin şüphesi olmasın…”


Doğrusu güzel kıvırmıştı. Tevekkeli adı

Çarkçı
Kemal

'e çıkmamıştı.



Yazık ki yazık, tarz-ı muhalefeti otomatikti.



Sayın Erdoğan

neye karşı çıkıyorsa sahiplenecek, neye sahip çıkıyorsa da karşı çıkacaktı.



Bu tarzı yüzünden dış politikada

Esetçi

oldu,

Sisici

oldu. Ve, Türkiye'yi uluslararası toplumda terörü destekleyen ülkeymiş gibi göstermek için yırtınan kumpasçılarla kol kola girdi.



Bir ara,

Merkel

'e mektup yazıp kendi ülkesinin seçilmiş siyasi iktidarını şikayet bile etti.



Aynı siyaset tarzı yüzünden iç politikada da orduya “kumpas” kuranların avukatlığına soyundu.



Çok netameli konular gelip çatmıştı.



Bu sefer iç savaş çıkartmak isteyen “

terör örgütü

” söz konusuydu. Ki, bu terör örgütünün liderlerinden

Murat Karayılan

geçenlerde özyönetim ilanının 3 ille sınırlı olmadığını, 30 ilde özerklik ilan edildiğini söylemişti.



İlan edilen “özerklik” için hendekler kazılmış, mühimmat yerleştirilmişti.



Dış kamuoyuna yönelik o şebelek bildiri de silah zoruyla “özerklik” elde etmek isteyenlere, bu hendeklere asker ve polis şehit edenlere, 2 yaşındaki Ecrin'leri, 4 yaşındaki İrem'leri katleden teröristlere tek kelime etmeyip, Türkiye Cumhuriyeti devletini halkları sürgün etmekle, katletmekle suçladı.



Malumunuz, Türkiye Cumhuriyetinin seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan bu şebelek bildiriye çok sert tepki gösterdi.



Türkiye Cumhuriyeti'nin ana muhalefet partisi lideri

Kılıçdaroğlu

ne yaptı peki?



Ne yapacak, otomatik muhalefete devam etme belasına, mahut bildiriyi savundu.



Sonuç itibariyle, hendek kazanları, yani iç savaş çıkartmak isteyenleri arkaladı.



Halbuki, çok kısa süre önce, “

hendek kazan arkadaşlar

” ifadesini tevil etmek için,

“PKK'nın halkı esir aldığını ve halkı evlerinden çıkmaması için tehdit ettiğini”

söyleyen de kendisiydi.



Hiçbir ülkede gizli saklı bile olmayan bu ülkede gündüz gözüyle oluyordu: Bu ülkenin ana muhalefet partisi lideri halkı, halkları esir alanları değil de Mehmetçiği şehid eden teröristlerin sözcülüğüne soyunan o şebelek bildiriyi savunuyordu.



Nasıl oluyordu bu?



CHP'ye nasıl genel başkan olduysa öyle oluyordu galiba.



İşte bu ana muhalefet partisi lideri, fecaat boyutundaki bu muhalefet tarzını ve 6 seçim mağlubiyetini “Erdoğan nefretiyle” örtmeye çalıştığı partisinin kurultayında yeniden genel başkan seçildi.



Uzun lafın kısası, “nefret örtüsüyle” kendisini bir süre daha gizlemeyi başardı.



Fakat kurultayda kazansa da tabanda kaybetmeye devam edecektir.



Bir anket yapılsın,

“paralel
örgüt
ve PKK'ya karşı
mücadelede
Erdoğan'ı mı Kılıçdaroğlunu mu destekliyorsunuz”

sorusu CHP'li tabana sorulsun.



Şayet…



CHP'li tabanda, Erdoğan'ı destekleyenlerin yüzdesi Kılıçdaroğlu'nu destekleyenleri katlamayacaksa ben bir şey bilmiyorum.





#erdoğan
#chp
#merkel