Erdoğan-Putin görüşmesi ve TSK’daki o grubun tasfiyesi mümkün mü?

04:0010/08/2016, الأربعاء
G: 13/09/2019, الجمعة
Salih Tuna

Aslında 15 Temmuz, küresel sermaye ile milli / ulus devletlerin kapışmasından ibarettir.



Mahir Kaynak

aramızda olsaydı kuvvetle muhtemel böyle söylerdi.



Hatta işin içine

Putin – Erdoğan

görüşmesini de ekler, küresel sermayeye karşı ulus devletlerin manevrası minvalinde değerlendirirdi.



Fakire soracak olursanız,

FETÖ

'nün

Rusya

ile aramızı bozan kumpası bütünüyle sona ermiştir.



Mezkur görüşme sayesinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.



FETÖ

'yü sürekli yazdığım için rahatsız olan sözde “

İslamcı

” haysiyetsizler nasıl morardıysa,

Rusya

ile behemehal ilişkilerimizi düzeltmeliyiz dediğim için bana küfreden alçaklar da üzüleceklerdir.



Varsın “

NATO'cu İslamcılar

” üzülsün, nasılsa

Türkiye

kazanacak; bundan da hiç şüpheniz olmasın. Neyse…



Küresel sermaye/ ulus devletler kapışmasında (bütünüyle aynı olmasa da)

Mahir Kaynak

'la benzer şeyleri söyleyen başka biri var.



Kim mi?



Adil Düzen

”nin mimarı

Süleyman Karagülle

.



İlerlemiş yaşına (88) rağmen 15 Temmuz FETÖ saldırısını son derece sorgulayıcı bir şekilde ela alıyor. İlk günden beri de herkesten farklı şeyleri dile getiriyor

.



Mesela, çok ilginç sorular soruyor.



Diyor ki, “

tüm partiler nasıl oldu da iki saat içinde anlaştılar?



Bu soruya, “

tüm partileri çatısı altında toplayan Meclis neden bombalandı

” sorusunu da biz ekleyelim.



İmdi, partilerin tavırlarını sırasıyla teşrih masasına yatıralım.



HDP

'nin tutumunda anlaşılmayacak bir şey yok. Muazzam bir sosyolojik baskı vardı. Askeri darbe karşısında mırın kırın edemezlerdi. Yoksa Kürtlerin yüzüne nasıl bakacaklardı?



Hülasa, darbe karşıtı tavırlarını dermeyan etmeye elleri mahkumdu.



MHP

'nin tavrında da sosyolojinin belirleyiciliği söz konusuydu.

Erdoğan

'ı o gece havaalanında karşılayanların içinde “

ülkücüler

” de vardı.



Bir de, MHP'ye bir süredir

Akşener

üzerinden operasyon çekiliyordu.



Hedefin

Bahçeli

olduğu kadar, failin de FETÖ olduğu herkes tarafından biliniyordu. (Bahçeli'nin Yenikapı'daki konuşmasında ortaya koyduğu tarihi bilinç, neden hedef seçildiğinin de göstergesi gibiydi.)



Uzun lafın kısası,

Bahçeli

'nin mahut darbe kalkışmasına karşı çıkması gayet doğaldı?



Peki ya

CHP

?



Kılıçdaroğlu

'nun FETÖ kumpasıyla CHP genel başkanlığına getirilmesi,

17 -25 Aralık 2013

'ten beri FETÖ'nün malzemelerini tüketme tarzı, FETÖ soruşturmalarına adeta göğüs germesi,

Sarıgül

ve

Ekmeleddin İhsanoğlu

projelerinin altına yatması, hülasa, FETÖ ne istediyse yerine getirmesi nedeniyle 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasına CHP'nin net bir şekilde karşı çıkması beklenmiyordu.



Nasıl oldu da 12 Eylül hariç tüm darbeleri destekleyen CHP, 2013'ten beri açık seçik işbirliği içinde olduğu FETÖ'nün 15 Temmuz darbesine karşı çıkmıştı?



Süleyman Karagülle'nin kavline göre, sermaye, yarım asırlık faaliyet neticesinde orduyu bölecek düzeye erişen paralel ordunun, mahut darbeyi başarmasını istemedi.



Neden mi?



Kontrollerinden çıkacağından endişe etti.



Peki sermaye ne yapmak istedi?



Karagülle'ye kulak verelim: “

Önce FETÖ grubu ile Millî Ordu çatışacaktı. Yarım asırlık hazırlık yapılmıştır. FETÖ grubu adı altında Millî Orduya denk ordu oluşmuştu. İslâmcıların gelmemesi ve iç savaşın devam etmesi için Milliyetçileri Millî ordunun yanında bıraktı. Komutanlarını etkisiz hale getirdi. Darbeyi erken vakitte ortaya çıkardı (…) İkinci dalga gelecekti. ÇIKARCILAR Ordu'ya hâkim olacak ve Türkiye Devleti'nin taksimi yapılacaktı. / Önce İÇ SAVAŞ olacak, sonunda ÇIKARCILAR Türkiye'yi SEVR'den daha çok bölüşeceklerdi. İşte… BİTMEYEN TEHLİKE BUDUR. / ÇIKARCILAR hâlâ yerlerindedirler. SERMAYE bunlara her zaman emir verebilir. Millî Ordu fahiş bir hata yapmazsa, kazanma şansları yoktur

…”



Soru şudur:



Sermayenin emrine amade bu “ÇIKARCILAR” kimdir? Kimlerden müteşekkildir?




#FETÖ
#Küresel sermaye
#Rusya
#TSK