Erdoğan da onu yapmayacaktı ama nerde kaldı dava

04:0030/05/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

MOSSAD ajanı Livni
,
İsrail'e tavır koymanın bedeli Erdoğan'a Gezi'de gösterildi
, demişti.


Tuhaftı çok tuhaf.



Altan Biraderler

ölesiye karşı çıktıkları “

ulusolcu korteje

” bir günde kaynak yapmış,

Sırrı Süreyya Önder'ler Ertuğrul Özkök'lerine
kavuşmuş

,

Emin Çölaşan'lar

sabah akşam liboş dediği

Cemal Hasangillerle

kaynaşmıştı.



Hülasa, Erdoğan'a bedel ödetme gayreti acayip bir “ittifaka” neden olmuştu.



Doğan medyanın “çiçek çocukları” da yakıp yıkıyor, polis araçlarını ateşe veriyordu.



Basın özgürlüğünü dilinden düşürmeyen

Can Dündar'lar

da kaput hale getirdikleri canlı yayın araçlarının önünde zafer kazanmış komutan edasıyla poz veriyorlardı.



Uzun lafın kısası,

CNN

'den

BBC

'ye kadar “müstevlilerin” kahramanı olmuşlardı.



Taha Akyol

'ların “

Y Kuşağı

” diye pohpohladığı, doğuştan “

humour

”la yoğrulmuş bu “kullanışlı elemanlar” da başbakanlık ofisini yakmaya çalışıyor, ağıza alınmayacak küfürlerle “

dönenim başbakanının

” eşine küfrediyor,

Erdoğan

'ın kimi “

refikleri

” de “

mesaj alındı

” diyorlardı.



İnsan gerçekten de hayret ediyordu.



İsrail'in eski Dışişleri Bakanı
Lieberman

da “

Gezi'de olanlara ilişkin mutluluğumu gizleyemiyorum…

.



Mutluluğunu gizleyemeyenlerden biri de

Pensilvanya

'ydı. “

Nemrut, Firavun…

” diye hakaret ediyor,

Aydın Doğan'ın amiral gemisi

de bu hakaretleri büyük bir zevkle manşetten görüyordu.



Mavi Marmara

üzerine, “

İsrail'in onayı olmadan hareket etmek otoriteye başkaldırıdır

” diyen Pensilvanya, “

Gezi başkaldırısına

” işte böyle omuz veriyordu.



Sizin anlayacağınız,

MOSSAD ajanı
Livni

'nin dediği gibi

Erdoğan

'a gününü göstermek için yan yana gelmişlerdi.



O ki “

one minute

” çekmişti, bedelini ödeyecekti. Park, ağaç elbette bahaneydi.



Davos

'taki o çıkış işaret fişeği mesabesindeydi.

Irkçı Siyonizm

'in merkez üssü kararını vermişti: Erdoğan kontrol edilemez bir kişilikti, alaşağı edilecekti.



Taşeronlarını devreye soktular.



17 Aralık - 25 Aralık

'ta “

teknik nakavt

” yapacaklardı, başaramadılar. Fakat vazgeçmediler.



Cumhurbaşkanlığı seçiminde, “

iman-ı
ekmel
, ihsân-ı
ekmel
, ihlas-ı
ekmel

” diyerek

Ekmeleddin İhsanoğlu

'nu “

çatı adayı

” olarak öne sürdüler, yine kaybettiler.



Umutlarını

7 Haziran

seçimlerine bağladılar. Bunun için de,

PKK

'nın siyasi kanadı (HDP) barajı aşması gerekti. Malumunuz, sazlı sözlü,

Ahmet Hakan'lı

görülmemiş bir kampanya başlattılar.



The Cemaat

”in kripto Sözcü'sünden

Emin Çölaşan

ve (Kürtlerin şivesiyle dalga geçen)

Bekir Coşkun

HDP'ye adeta oy dilendi.



Bu iş bitti diye

7 Haziran

'da havalara uçtular. (Müstevliler de Erdoğan için, “

” şeklinde manşetler atmıştı.)



Ağızlarından düşürmedikleri “

restorasyon

” hokkabazlığıyla AK Parti'yi ruhundan yani

Erdoğan

'dan kopartacaklardı.



Yine başaramadılar;

1 Kasım

'da milletten Osmanlı tokadı yemiş kadar oldular.



Lakin yine vazgeçmediler, hiçbir zaman da vazgeçmeyecekler.



Son günlerde suret-i haktan görünmek için olmadık yerlere sızıp çatallı dilleriyle fitne fesat çıkarmaya başladılar.



Kapattıkları aydınlara matine-suare “

otoriter, diktatör

” dedirttiler, yemedi. Şimdi de Müslümanların hassasiyetlerini kaşıyıp,

Erdoğan

'ı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.



Efendim, kongrede Erdoğan'ın mesajı neden ayakta dinlenmişmiş. Bu “

muhafazakar Kemalizm

” değil miymiş, Erdoğan neden izin vermişmiş buna, dava nerde kalmışmış, ila ahir...



Tamam, o görüntü “

siyasi hırsızlığa

” bir tepkinin sonucu da olsa, yanlıştı. Fakat, şuncağızı da unutmayalım: herkes oradaydı. (Ne demek istediğim anlaşılmıştır değil mi?!)



Kaldı ki, sanal medyada mahut algıyı oluşturmaya çalışan paralelcilerin maksadı bir yanlışın sorgulanması değil, çatallı dilleriyle “bünyede” açabildikleri çatlaklara tahtakurularının yerleşmesini sağlamaktır.



Müstekbirler veya “

çok uluslu ebu Cehiller

” veya “

Irkçı Siyonist network

” Erdoğan'ı kendilerine boyun eğdirmeyi “

dava

” haline getirmişlerdir.



Erdoğan hâlâ boyun eğmediği için hâlâ fasılasız tehdit ediliyor, ve hâlâ hakarete uğruyor, ve hâlâ aşağılanıyor.



,

Bekir Coşkun

insanı (kripto “The Cemaat”in Sözcü'sünde)

Erdoğan

'ın şahsında neyi nasıl aşağılamaya çalışıyor: “

Hâlâ hurma ile cennete gitmeyi düşünüyorsun… / Hâlâ bir canlıyı kesip, üzerine binerek sırat köprüsünü geçeceğini sanıyorsun… / Hâlâ çocukları uzaya gitmeye değil, cennete gitmeye hazırlıyorsun… / Hâlâ şeriat diyorsun… / Hâlâ ümmetçisin… / Hâlâ yobazsın… / Çölde devesin…




#Gezi Parkı
#Recep Tayyip Erdoğan