Bu yazıyı 18 yaşını doldurmayanlar okumasın

04:0019/10/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

Akşam gazetesinin değerli yazarlarıGülay GöktürkveEtyen Mahçupyankısa süre önce entelektüel düzey veya kalite üzerindenAK Parti'ye çok önemli eleştiri getirmişlerdi.Ne ki, üzerinde durulmadı.Halbuki,paralelcilerinamiral gemisinde tandem oynayan iki köşe yazarının mevsimlik “İslamcılık” tartışmasından daha fazla tartışılmayı hak ediyordu.Olmadı.Bunda da son zamanlarda bütün bir gündemi işgal eden terör saldırılarının etkisi var elbette. Gündemin seylaplarına kapılmamak mümkün mü?Evet, AK Parti'de

Akşam gazetesinin değerli yazarları
Gülay Göktürk
ve
Etyen Mahçupyan
kısa süre önce entelektüel düzey veya kalite üzerinden
AK Parti'
ye çok önemli eleştiri getirmişlerdi.

Ne ki, üzerinde durulmadı.

Halbuki,
paralelcilerin
amiral gemisinde tandem oynayan iki köşe yazarının mevsimlik “İslamcılık” tartışmasından daha fazla tartışılmayı hak ediyordu.

Olmadı.

Bunda da son zamanlarda bütün bir gündemi işgal eden terör saldırılarının etkisi var elbette. Gündemin seylaplarına kapılmamak mümkün mü?

Evet, AK Parti'de kalite sorunu var, bu çok doğru. Mezkur eleştirinin, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en entelektüel siyaset adamının (Davutoğlu) AK Parti Genel Başkanı olduğu döneme denk düşmesi de ayrıca ironik.

Neyse, sağlık olsun, lafı uzatmadan,
Etyen Bey'
in ilgili yazılarından birinde AK Partililere ne dediğini hatırlatalım: “
Sizden başka hiçbir siyasi özneye reva görülmeyen bir davranışla karşı karşıyasınız… Ama bundan daha doğal ne olabilir? Bunca yıl iktidarda kalarak muhaliflerinizin özgüvenini ve hayal dünyasını yıkmış durumdasınız. Bu karşı cepheden adil ve ahlaklı bir mücadele çıkması epeyce büyük bir lüks olurdu. Türkiye öyle bir olgunluğa sahip değil ve hiçbir zaman da olmadı. Dolayısıyla AKP karşıtlarının düzeysizliği son derece normal… Mesele AKP'nin onlarla aynı seviyeye düşmeyecek bir düzey yakalayıp yakalayamayacağı…”

Mümkün mü bu?

Yani, algı yönetimine dayalı psikolojik savaş düzeyinde bir “
kapışma
” matine - suare devam ederken “
muhataplarınızdan
” veya “
muarızlarınızdan
” bağımsız bir “düzeyin” ilanihaye sürdürülmesi nihayetinde “
iletişimsizliğe
” neden olmaz mı?

Sağlıklı bir iletişim (ve etkileşim) olsaydı…

Sadece Etyen Bey'in yazılarını fehmeden
AK Parti
karşıtı cepheye mensup tek bir insan evladı, “
Arkadaş nedir bu bizim entelektüel sefaletimiz
” diye sorgulamaz mıydı?

Hayır,
Sözcü gazetesinin
yazarlarından bahsetmiyorum.

Daha düne kadar “
kale
” mesabesinde değerlendirilen
Cemal Hasangiller
virane
”sinden bahsediyorum.

Ortalama zekâ sahibi bir lise son talebesini alın, üç-beş makale okutun ve “
Senin görevin evladım, Tayyip gitmelidir, demekten ibarettir. Yazılarının sonuna nokta koymayı unutma sakın…
” deyin, yeminle söylüyorum,
Cemal Hasan
'ı aratmaz.

Sevgili Çandar
'ı geçiyorum. Mazurdur. “
Yüklenici
” firma gibidir. Görevini yapmak zorundadır. Yoksa daha düne kadar Suriye politikasını arkalamak için “
Reyhanlı maliyettir
” deyip de bugün Suriye üzerinden
Erdoğan
ve AK Parti'ye saldırmazdı.

Ya
Hrant Dink
ödüllü
Ahmet Altan
?

Paralel yapının
Dink cinayetindeki
fonksiyonu karaya vurduğu halde ağzını açıp tek kelime etmeyen bu güzel insan geçenlerde, “
oluk oluk kan akacak, bu iktidar yerinde kalırsa,
” dedi.

Ondan evvel de Cemal Hasan (Suruç katliamından hemen sonra) “Erken seçim, kan gölü demektir!” ifadesine yer vermişti.

Hepsinden evvel de
CIA ajanı Henri Barkey, “HDP Meclis'e girmezse bombalar patlar”
demişti

Washington merkezli
Woodrow Wilson'ın Orta Doğu Programı Direktörü
aynı eleman son günlerde de “
Ya seçimlerden aynı sonuç çıkacak ya da HDP Meclis'e giremeyecek ve şehirler havaya uçacak
” şeklinde racon kesmişti.

HDP'ye oy vermezseniz musluklardan kan akacak
” diyen bir belediyeye mensup bir partiyi yine “kan” ve “bomba” üzerinden arkalayanların düzeyini görüyor musunuz?

Erdoğan nefretiyle meczup hale gelenlerden Ömer Laçiner'e bakıyorsunuz, “
AK Parti yüzde 40'ı geçerse, demokrasi dışında mücadele edilmelidir
” diyebiliyor.

Özünde dünyalar tatlısı, halim selim bir insan, adı lazım değil bir profesör de aklını yele vermişçesine, “
Anlaşılan AKP düzgün bir biçimde iktidarı bırakmayacak. Bu durumda yeni ve yaratıcı eylem biçimleri bularak bu partiyi alaşağı etmek gerek
.” dedi. (Düzgün dediği, sandık marifetiyle elbette.)

Çalışkan Koray veya
Gürsel Kadri
gibileri hiç sormayın. İçlerinden biri (hangisi olduğunun artık önemi kalmadı)
Letonya
beraberliğini bile
Tayyip Erdoğan
'a bağlamıştı;
Türkiye direkt Fransa'ya gidince
mevzuyu “
Saray gladyosu
”na mı bağladı, doğrusu bilemiyorum.

Düzey bu!

Etyen Bey,
“karşı cepheden adil ve ahlaklı bir mücadele çıkması epeyce büyük bir lüks olurdu
” diyor ya, haklı.

Ahlaksız mücadele derken sanırım, gündüz gözüyle hakikatleri çarpıtmak, bel altı vurmak, iftira atmak, tezvirat yapmak, algı yönetimine soyunmak, psikolojik harp vermek falan kastedilmiştir.

Bugünkü yazımızın başlığındaki “
uyarıya
” neden olan şu fecaati Etyen Bey sanırım tahmin bile edemezdi.

CHP
'nin kanalı
Halk TV
'de,
Yaşar Nuri Öztürk
adlı ilahiyatçı bir profesör, “
a….koyacağız
” diye açık seçik küfrediyor; Müjdat Gezen adlı duayen tiyatrocumuz da, “
benim yerime de koy
” diye destek veriyor; beyefendi imajıyla bilinen
Uğur Dündar
da katıla katıla gülüyor.

Yetmezmiş gibi salondaki izleyiciler de bu rezaleti coşkuyla alkışlıyor.

AKP karşıtlarının düzeysizliği son derece normal
”, evet, ama bu düzeysizlikten öte bir şey…

Ne diyelim, ahlak ve terbiye önemlidir.
#Etyen Mahçupyan
#gündem
#seçimler
#partiler