Bu afra tafranızı çeker miyiz ülen

04:002/11/2016, Çarşamba
G: 16/09/2019, Pazartesi
Salih Tuna

Tevekkeli
Can'cık
demiyorlar. Son afra tafrası, heyheylenmesi mahut ismiyle tastamam müsemma.


Gerçekten de,

Cumhuriyet gazetesi

soruşturması üzerine öyle bir kaptırmış ki, olursa o kadar olur.



Yanılıyorsunuz

” demiş, “

Karşınızda bir talimatla görevden aldığınız Başbakanınız, yeterince biat etmedi diye Saray'dan kovduğunuz danışmanlarınız, bir telefonla susturduğunuz medya yöneticileriniz, maaşlı trolleriniz, goygoycularınız, ihbarcılarınız yok.



Can'cığın bu lakırdılarına bakan da soruşturmayı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı

değil,

Sayın Cumhurbaşkanı

yürütüyor sanır.



Hele o “

karşınızda biz varız

” demeye getirerek, “

yiğidim / aslanım

” ayaklarına yatması yok mu?



İyi de sen yoksun

Can'cık

. Neden yoksun?



Neden “

hizmete

” aldığın

Kadri Gürsel

veya

İbrahim Aydın Engin

gibi “

elemanları

” bırakıp kaçtın?



Ve, neden hep böyle yapıyorsun?



Gezi döneminde

de, “

Annelerin kucağından çocukları alıp TOMA'ların altına atıyorlar. Çocukları acımasızca eziyorlar. Ben de gidip bir TOMA'nın altına yatacağım

” demiştin.



Ne ki,

İstanbul

'daki tüm TOMA'ların altı aranmış ama bulunamamıştın. Neden sonra,

Akdeniz sahillerinde

ortaya çıktın. Hülasa, provokatör olduğunu bir kez daha kanıtladın.



Sonra…



FETÖ'nün servis ettiği malzemeler üzerinden, Türkiye'nin

IŞİD

'e silah gönderdiğini manşet yaptın.



Sayın Erdoğan

da

Türkiye

'yi uluslararası toplumda terörist ülkeymiş gibi gösterme gayretine tepki göstererek, “

Bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu

” dedi.



Sen ne yaptın?



Her zaman yaptığını; “

Erdoğan'ı öyle bırakmam

” diye kolpa attın, sonra da değil

Erdoğan

'ı, Türkiye'yi bile bırakıp kaçtın?



Sen busun, bu kadarsın!



FETÖ

tezgahı olan MİT TIR'larını manşet yapıp, “

Bu silahlar IŞİD'e gidiyor

” dedin.



Savcılık soruşturmasında “

belge

” sorulunca da, “

Silahların IŞİD'e gittiğine ilişkin bir belge yok elimde. Duyum üzerine o manşeti attım

” şeklinde kıvırdın.



Şimdi yoksun. Kaçtın.



Aslında, FETÖ'nün 17 Aralık darbe girişimi elebaşlarından kaçak savcı

Celal Kara

'nın ağzından “

1 Numara Erdoğan

” manşetini atacak kadar “

hizmete

” bağlanmakla zaten “Türkiye'den kaçış” yoluna girmiştin.



İlhan Selçuk

ve

Mustafa Balbay

'ı tutuklatan

FETÖ'cü Nazmi Ardıç

'la bu kaçış yolunda gizli toplantı yaparken de yakalandın.



Cumhuriyet gazetesinde “hizmete” uygun değişiklikler çoktan yapılmıştı.



Eski Cumhuriyet Vakfı Başkanvekili Alev Coşkun

'un delilleriyle birlikte mahkemeye taşıdığı üzre,

Cumhuriyet Vakfı

'nda yapılan hukuka aykırı seçimler sonucu

Atatürkçüler

gazeteden uzaklaştırılmış, “

hizmete

” uygun zemin oluşturulmuştu.



Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmeni olarak “hizmete” alınınca da gereğini yaptın.



Yani,

Dumanlı Zaman'ının

yokluğunu hiç hissettirmedin.



O kadar ki,

Ergenekon

sürecinde

İlhan Selçuk

'a demediğini bırakmayan elemanları köşe yazarı olarak “hizmete” çektin.



Böylece, Cumhuriyet'in eski yazarlarından

Ümit Zileli

'nin dünkü yazısında belirttiği gibi,

Cumhuriyet gazetesini cumhuriyetçilerin gazetesi olmaktan çıkartmış oldun

.



Uzun lafın kısası, verdiğin “hizmetler” sonucunda Atatürkçülerin Cumhuriyet'i gitmiş, yerine, FETÖ'den

PKK

'ya kadar bilumum terör örgütlerini arkalayan Cumhuriyet gelmişti.



Haliyle, Cumhuriyetin savcıları soruşturuyor: Cumhuriyet gazetesini kimler nerde hangi kirli ilişkiler neticesinde bu hallere düşürdü?



Demirtaş

'ın açıklamasından anlaşıldığına göre Kandil bu soruşturmadan felaket rahatsız.



Pensilvanya

zaten rahatsızdır.



Can'cıkla mahkeme koridorlarında selfie çektiren

İngiltere Başkonsolosu

hakeza.



Can'cık'ın oğluna “

senin baban bir kahramandı

” diyen

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden

da hiç kuşkusuz rahatsızdır.



Kahraman kaçak Can'cık

”ın Avrupalı dostları dünden rahatsızlar zaten.



Baksanıza,

AP Başkanı Schulz

, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız mahkemeleri tarafından yürütülen soruşturma üzerine, “

Türkiye kırmızı çizgiyi aştı

” diyecek kadar tozuttu.



Demek, “

seni öyle bırakmam

” diyerek Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına posta koyan

Can'cık

bu dostlarına güvenmişti.



Elinde viski kadehi, ayaklarını masaya uzatmış vaziyette, “

Alacaksanız beni alın, çocukları bırakın

” diye posta koyan

Altan'cık

da kuvvetle muhtemel bu dostlarına güvenmişti.



Bilumum

Can'cıkların

gözden kaçırdıkları bir şey var:



Türkiye o güvendiklerinizle bir süredir taşeronları üzerinden bölgede bilfiil çatışıyor zaten, sizin afra tafranızı çeker mi ülen.


#Cumhuriyet gazetesi
#FETÖ
#Kadri Gürsel
#İlhan Selçuk