Ben sizin Kılıçdaroğlu’nuzum aha da diplomam

04:0013/06/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

Bugünkü yazı yolcuğumuz biraz kısa olacak. Çünkü dün gece gördüğüm rüyanın etkisinden hala kurtulabilmiş değilim.



Dehşetti.



Allah düşmanımın başına vermesin.



Ne mi gördüm?



Aslında rüya anlatmayı da dinlemeyi de hiç sevmem ama belki anlata anlata etkisinden kurtulurum, ne bileyim…



Dün gece her zamanki gibi sahurumu yaptım, sabah namazından sonra da yattım.



Aha yine tüylerim diken diken oldu. Gerçekten dehşetti. Böyle rüya olmaz olsun.



Hayır, ortada “bilinçaltı”lık bir durum yoktu.



Zira rüyada gördüğümle alakalı herhangi bir mevzuyu gün boyu konuşmadım.



Rüyamda son derece alakasız konular düşünmüştüm.



Mesela, toplumsal barış adına ne yapılabilir diye aklımdan geçirdim. Sözgelimi

Soner Yalçın

'ın papyonunu

Cübbeli Ahmet

taksa, Cübbeli Ahmet'in de cübbesini Soner Yalçın giyse diye hayal ettim. Lakin üzerinde durmadım, güldüm geçtim.



Hülasa, bilinçaltımda herhangi bir sorun yoktu.



Bir iki filme baktım, ne ki ikisini de yarıda bıraktım, birkaç öyküye de göz gezdirdim. Ama hepsi de kasvetten uzak, neşeli şeylerdi.



Yaklaşık otuz yıl evvel okuduğumda acayip etkilendiğim

Franz Kafka

'nın “

Dönüşüm

”ünü okusaydım hadi neyse.



Mezkur öykünün kahramanı

Gregor Samsa

bir sabah uyandığında kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur ya yatağında, ben de o misal, kendimi rüyamda “

dönüşüme

” uğramış olarak buldum.



Dehşet dediğim de buydu zaten.



Ne ki ben dev bir böceğe değil de

Kemal Kılıçdaroğlu

'na dönüşmüştüm.



Evet, bildiğiniz Kılıçdaroğlu.



Başta ben de inanamadım. Koştum aynaya baktım; “

Ana a ana a ana a…

” Bıyığım, gözlüğüm, her bir şeyim tam Kılıçdaroğlu.



Lan kim soktu beni bu hale

” diye bağırdım, ama sesim çıkmadı. Tıpkı karabasan gibi!



Hava alırsam belki eski halime dönerim düşüncesiyle can havliyle kendimi dışarı attım. Kimse bu halde beni görmesin diye de yüzümü iyice bir kapattım.



Rüya bu ya, dışarı çıktığımı sandım; kendimi

CHP grup toplantısında

buldum.



Salon tıklım tıklım doluydu ama müthiş bir sessizlik vardı.



Neden sonra içlerinden biri (Gürsel Tekin'di galiba) “

Bu sahte Kılıçdaroğlu, gerçek değil

” diye ünledi.



Ardından bütün grup “

yuh

” sesleri içinde beni yumurta yağmuruna tuttu. Yumurtalar bitmek bilmiyordu, sanki bir yandan yumurtluyorlar bir yandan da atıyorlardı.



Güçlükle, “

Yoldaşlarım!

” diye haykırdım; “

Kanımızı akıtmadan anayasa yapamazlar…



İşe yaradı.



Önce yumurta yağmuru dindi, sonra salona yeniden sessizlik hakim oldu.



Yetmezdi. Kendimi garantiye almak için alkış tufanı da istiyordum. Bunun için de kaptırıp gittim.



Bunların her şeyi sahte

” dedim,”

Uzun Adam diyorlar ya yalan. Recep Bey gerçekte çok kısa biri. Boyunu sonradan uzattılar. Madem gerçekten de uzun hadi belgesini göstersinler…



Herhalde fazla kaptırmış olacağım ki yüzünü seçemediğim biri, “

Bu gerçek Kılıçdaroğlu değil

” diye bağırdı.



Birden bütün grup bir önceki haline avdet etti; kafaya koymuşlardı sanki, beni linç edeceklerdi.



Yumurta darbelerinden iyice sersemleşmiştim. Ayakta zor duruyordum. Son bir gayretle, “

Yoldaşlarım. Ben sizin Kılıçdaroğlu'nuzum aha da diplomam

” dedim.



Diploma diye de CHP'nin kozmik odasındaki kasadan aldığım kaseti (Baykal'ın malum kasetini) gösterdim.



Ardından da “

CHP Über Alles

” diye haykırdım.



Alkış tufanı koptu.



Omuzlara alındım.



Omuzlardaydım ama yerin dibine geçmiş gibi hissediyordum.




#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP