Ben kimim Asuman nedir?

04:0029/04/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
Salih Tuna

Oldukça saf biriyim, hiç “uyanık” sayılmam. Zaten uyanık olsaydım bu yazıyı yazmazdım.



Lakin “salak” da sayılmam!



Yüksek matematiğim 100'dü. Hiç durmadan en az üç saat konferans verebilirim “

Kuantum fiziği

” hakkında.



Yine de alışveriş yaparken bir çocuk bile rahatlıkla “kazıklar” beni.



Yeteneklerim çok sınırlı. Mesela, hiçbir espriye düşünürken gülemem.



Bir yaprağın düşüşünü 20 farklı şekilde anlatan usta yazarlar vardır, ben anlatamam.



Yaprak düşer; ben en fazla ağlarım!



Hiç cesur değilim.



Şimşek çaksa hâlâ rahmetli anamın kucağını ararım! Köpek fobim dillere destan! Şayet yayan yürürsem, ceplerimi taş doldurmadan geceleyin eve varamam.



Uçakla seyahatten hiç hazzetmem.

Dostoyevski

'nin,

Budala

romanında

Prens Mişkin

'e söylettiklerini, “

giyotin

” yerine “

uçak

” koyarak düşünürüm. Herkes seyahat eder ben giyotine kellemi uzatırım.



Cesur değilim dedimse, yanlış anlaşılmasın.



İnandığım davada, bütün bir yeryüzü bir olup giyotinleriyle, azgın köpekleriyle üzerime gelse, milim sapmam.



İdare-i maslahatçılıktan nefret ederim! Pire için yorgan yakmaktır hayat görüşüm.



Biliyorum; hayat görüşüm, hayatta pek işe yaramaz.



Türküm ama Türkçe bilmediği için öğretmenine tuvalet ihtiyacını söyleyemeyip altını ıslatan bir

Kürt kız çocuğunun

dramını okuduğumda, doğup büyüdüğüm

Karadeniz

'in bütün dalgaları beni öyle boğdu ki, Kürt oldum!



Zulme maruz kalan mazlumun sıfatına, sınıfına, etnisitesine, mezhebine, meşrebine, coğrafyasına bakmam.



Zalimin olduğu her yerde mazlumun taa kendisiyim.



Grupçulukla, klikçilikle, hizipçilikle hiç işim olmaz. Şucu bucu da olmadım ömr ü hayatımda.



Kıymet hükmüm, teknesinde yoğrulduğum

Büyük Doğu

'nun ölçüsüdür: “

Kim pazarlıksız olarak Allah ve Rasulü diyorsa o bizdendir ve biz de ondanız.



Bu ölçü dolayımında, mütefekkir yazar

Salih Mirzabeyoğlu'n

dan “

Bisikletli yazar

” dediğim

S. E. Çakırgil

'e kadar tüm mazlumları dilim döndüğünce savundum.



Çıkardığım bir dergi 80'li yılların başında

DGM

tarafından kapatıldı.

Brecht

'ten “

uyarladığım

” bir oyun nedeniyle de, aynı anda 141-142 ve 163'den yargılandım.

28 Şubat

'tan önce yazdığım bir film senaryosu nedeniyle

Genelkurmay

muhtıra verecekti nerdeyse!



İlk oyunum, 21 yaşımda,

Dünya Yayınları

'nı kurup

Fizilal

yayınladığımız dönemde sahnelendi.



Aç susuz

Fatih Camii

avlusunda yattığımız günlerde alimlerden kitaplar çevirip bastık; “

Ederi üzerinde satılamaz

” diyerek, maliyet fiyatına.



Sonra, “

Şubat ayı şehit ayıdır

” diyerek

Malcolm X

'den

Metin Yüksel

'e kadar “

Şubat Destanı

”nı yazdım 80'li yılların başında…



Böyle başladı destan… Böyle başladık her yıl Şubat ayında şehitleri anmaya…



Ve, o vakit aldım şehitlerden adımı.



Ne idüğü belirsiz

“tekfirci müfteriler

” geçen hafta

İHH

'nın bir toplantısını sabote ederek, “

Salih Tuna Müslümanlara hesap verecek

” diyecek kadar tozuttular.(Neyin hesabı mı? Siyaset hırsızlarına karşı her dâim Erdoğan'ın yanında durmanın hesabı, başka ne olacak!)



Siyaset hırsızlarının

” gölgesinde yürüyenler

DEAŞ'ı çağrıştıran bu tekfirciliğe

sesini çıkarmadı.



Gelgelelim, “

Kırk yıllık dava arkadaşımız Salih Tuna'nın yanında durmak boynumuzun borcudur

” diyen

Fatih Akıncıları

kendine yakışır şekilde tepkisini ortaya koydu: “

Salih Tuna, şehidimiz Salih Kara'dan 'Salih', şehidimiz Erdoğan Tuna'dan 'Tuna'yı almıştır. Bilmeyen varsa öğretmiş olalım.



Aynı şekilde,

İHH yöneticilerinden Osman Atalay

'dan

Dünya Yayınları

'nın sahibi

İlyas Dönmez

'e kadar birçok eş dost mahut edepsizliğe isyan etti.



Hal-i pür melalim…



Rahmetli babamın tüm şiirlerini ezberden okuduğu

Niyâzî-i Mısrî

'nin “

Her taraftan yıkılıp vîran olan anlar bizi

” ifadesidir.



Fakiri tanıyan herkes bilir, burnum yere düşse almam; makam mevki, şan şöhret, para pul umrumda olmaz.



FETÖ

'nün ilk mağduru benim ailemdir.

Fetullah Gülen

'e tee

1999

'dan beri “

kardinal

” diyen abimi 2008'de alıp tam 1 yıl hücrede işkence yaptılar. Fakiri de

2009

'da karakola çektiler. Yaptıklarını bu köşecikte anlattığımda, “fitne çıkartma” dediler... Hülasa, günümüz “

Aslan Asker Şvayk

”ları o günlerde, “

Kuşçubası Eşref

” muamelesi yapıyordu

Fetullah

'a.



Sayın Erdoğan

, FETÖ'ye karşı harekete geçinceye kadar “maslahat” gereği yutkunduk. Bugün “

AKP'li kimi siyasi figürlere

” neden nasıl yutkunuyorsak aynen öyle. Yoksa 90'lı yılların ortasına gerek

İmza dergisinde

gerek

Selam gazetesinde
Fetullah Gülen

'e nasıl baktığımız herkesin malumudur.



Uzun lafın kısası, başıboş hareket etmedik; adımlarımızı Erdoğan'a uydurduk.



Zira,

Erdoğan

bizim için sadece bir şahıs değildir. Zalime karşı mazlumun yanında duruşun ifadesidir. Yani soylu bir direnişin, yani bu toprakları “

ehl- i salib

”e çiğnetmeme azim ve kararlılığının…



Asuman

da sadece bir şahıs değildir.



Kurnazdır. Müraidir. Çemkirgendir. Sinsidir. Fırıldaktır. Hep hesap peşindedir. “Erdoğancıymış” gibi yapar ama Erdoğan'ın yanında duran kim varsa itibarsızlaştırmaya çalışır. İkiyüzlüdür. Fırsatçıdır. Menfaati için yapmayacağı alçaklık yoktur…



Ah Asuman!



Sen ne karaktersiz bir karaktersin.



NOT:

Bu yazının giriş bölümü 2010'da yazdığım bir yazının 2. baskısıdır.


#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#FETÖ
#AK Parti
#İHH