Hürriyet'in attığı “Karargah rahatsız” manşetini gördüğümde, aklıma 28 Şubat günleri geldi. O kadar eski püskü bir ifade, o kadar arkaik bir niyet beyanıydı ki; ister istemez başörtüsü çekilip, saçlarından sürüklenenleri, haksız yere hapse atılanları, pantolonunda namaz izleri var diye kapı önüne konulanları, tehlikeli bir suç örgütünün mensuplarıymış gibi davranılanları, her fırsatta hakaret edilip tartaklananları, telin ve tedip edilenleri, giderek kriminalleştirilenleri hatırladım.
Askerin başörtüsü serbestisinden rahatsızlığını anlatan “Karargah rahatsız” manşetini görünce, başörtülü ilk vekil Merve Kavakçı hakkında Hürriyet'in manşetlerini hatırladım: “Cumhuriyet'e yakışmıyor”, “Meydan okunacak yer değil”, “Dışarı… Dışarı…”, “Taktik Nazlı''dan”, “Ajan provokatör” başlıklarını.. Hürriyet'in günlerce durmamasını, bir kadına mermi yağdırır gibi günlerce manşet yağdırmasını hatırladım: “Kadınların İsyanı”, “Merve''ye jet soruşturma”, “CHP: Merve istifa”.
“Karargah Rahatsız” manşetini görünce hatırladıklarım arasında sadece başörtüsüyle ilgili manşetler yoktu, başkaları da vardı: Mesela, “411 El Kaosa Kalktı”, “Hükümeti ben kurar ben yıkarım”, “Siyasi hayatı bitti”, “Diktatörlere ibret olsun”, “Özal sivil diktatör”, “Beceremediniz artık bırakın”, “Özal'ın tek adam olma hevesi”, “Gerekirse silah bile kullanırız”, “Vay şerefsiz”, “Tayyip'e şok ceza”, “Asker daha demokrat”, “Askerden RP'ye şok suçlamalar”, “Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin”, “Askerin 20 şartı” gibi…
Sonra, Türkiye'nin ne kadar değiştiğini anladım. O kadar değiştik ki, üstünden sadece 20 yıl geçmesine rağmen uzak bir tevatür gibi geliyor o yıllar… Oysa biz ne kadar “değiştik” desek de, eskimiyor, kaybolmuyor, hiçbir yere de gitmiyor o kafa işte, bir yerlerden mutlaka başını çıkartıyor.
Muhtıra isteyenler, darbe dönemlerini özleyenler, askerin tekrar sahaya inmesinden medet umanlar, asker sahaya inmediğinde ona “kağıttan kaplan” diye bozuk atanlar, Kemalist elitizm düzeninin sürgit devam etmesini hayal edenler, Anayasa Mahkemesi'nin siyasi partiler gibi “tehlikeli unsurları” bertaraf etmesini bekleyenler, olmadı Yargıtay'ın Danıştay'ın devreye girmesini isteyenler…
Hepsi birden hala buradalar, sadece seslerini kısmış ve kamufle olmuş biçimde duruyorlar, puslu havayı bekliyorlar. Demokrasinin az da olsa tökezlemesini, toplumun kafasının bir parça olsun karışmasını gözlüyorlar. Fırsat bulur bulmaz saldıracak yırtıcılar gibi pusudalar. 15 Temmuz'da yüzlerce insanın üstüne uzaktan kumandalı askerleriyle ateş yağdıran kafa da, bundan biçimsel olarak belki, ama özde farklı değildi. Onlar da “punduna getirip” demokrasiyi alaşağı etmeyi denedi.
Hayır bu kafa değişmiyor, yarasalar gibi eskinin karanlık dehlizlerinde baş aşağı sarkarak bekliyor ve havanın değişeceğini umuyorlar. Havalar değişti aslında, ama onların umduğu yönde değil. Bu millet sokağa çıkmayı, ailesini, mahallesini, şehrini, ülkesini, bağımsızlığını ve devletini korumayı, savunmayı onyıllar sonra ilk kez olarak denedi ve başardı. Bu toplum 15 Temmuz gecesi, ipten alamadığı Menderes için de, karşı çıkamadığı tüm darbeler için de, engel olamadığı tüm haksızlıklar için de, kanını dökerek canını ortaya koyarak sokağa indi. Bu millet çıplak elle darbe durdurdu. Vatan sathında bir kahramanlık destanı yazdı.
Bundan sonra, ister asker çıksın karşısına, ister çapulcular; ne darbe olur artık ne de işgal; olacak olan iç savaştır. Dolayısıyla, çanlar sizin için çalıyor, “manşetlerle” ayar verme devrinin sonuna gelindi.
Bu bakış açısının miadı doldu yani. Demokratik yöntemlerle devrilemeyene karşı şark kurnazlıklarıyla oyun oynamanın, askeri yardıma çağırmanın, terör örgütleri ya da onların temsilcileriyle iş tutmanın, “dışarıdan” medet ummanın, demokrasiye balans yapmak üzere tasarlanmış kurumları öne sürmenin, Müslümanlara karşı cadı avı yapmanın, iç savaş planlamanın vakti geçti.
Pijamayla Başbakan karşılamanın, şantajla hükümet kurup yıkmanın, korku pompalamanın, dindar kesimlerin tamamını töhmet altında bırakan haber görünümlü iftiralar atmanın, proje isimlerle iktidar değiştirmenin de son kullanım tarihi geçti. Aslında bunu anlamamakta ısrar eden, ayak direyen, köhne laflarla aleme nizamat verebileceğini zanneden Doğan Medya da tarih oldu.
Sadece onlar henüz bunu bilmiyor!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.