Ölü çocuklar bile dünyayı utandıramıyor

04:007/04/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Özlem Albayrak

Suriye'de yine insanlık öldü. Esed rejiminin kimyasal silahla vurduğu İdlib'de onlarca çocuk ve kadının aralarında bulunduğu 100'den fazla insan korkunç bir şekilde can verdi, yüzlercesi de yaralandı. İdlib'den getirilen 3 cesede Adana'da yapılan otopsi ise, bu insanların kimyasal silahla katledildiğini kanıtladı.



Gerçi olay yerinden ulaşan, insanların vücutlarında hiçbir açık yara bulunmamasına rağmen çırpına çırpına can verdiğini gösteren görüntüler, onların kimyasal silaha maruz kaldığı konusunda otopsi raporuna filan mahal bırakmıyordu. Ama, dünyanın geri kalanı yaşanan vahşet konusunda şüphe etmesin diye, Dünya Sağlık Örgütü'nün de katılımıyla, gerekli otopsi prosedürü tamamlandı.



Savaşta insanlık kadar gerçeklik de yok olabilir çünkü. Nitekim olayın hemen ardından bazı yabancı yayın organlarında bu eylemin “isyancılara” yaradığı ve Esed'i kınamak için acele edilmemesi gerektiğini söyleyen haberler yer aldı. Ayrıca, katliamdan hemen sonra, Suriye Dış İşleri Bakanlığı'nın kimyasal silah kullanımını kınaması, komik olmayan bir şaka değilse, olsa olsa bu işin sorumluluğundan kurtulma çabasıyla açıklanabilirdi.



Esed'in halkını zehirli gazlarla öldürdüğü daha önce defalarca kanıtlanmasına rağmen, açıklamada, Suriye Ordusu'nun halkına ve teröristlere karşı kimyasal silah kullanmadığı ve kullanmayacağı bildiriliyor, Nusra Cephesi ve DAEŞ hedef gösteriliyor, bu iki terör örgütünün kimyasal silah depoladığı iddia ediliyordu. Bu, tam olarak cambaza bak metoduydu. Zira, sadece DAEŞ'le savaşılarak Suriye'de masumların ölümünün önüne geçilemeyeceği şu ana dek anlaşılmış olmalıydı. Nitekim BM rakamları Suriye Savaşı'nın başladığı 2011 yılından bu yana, bölgede 500 binin üstünde insanın öldüğünü gösteriyor.



İşin kötü yanı, DAEŞ yok edilirse bölgede barış sağlanacağını varsayan ve dünyanın tüm dikkatini 500 bin kişiyi öldüren Esed'e değil, DAEŞ'e yönlendiren Obama yönetimi, DAEŞ'i yok edemediği gibi, Esed konusundaki eylemsizlik politikasıyla bölgeyi kan gölüne çeviren, dolaylı olarak İran ve Rusya'ya açan gelişmelerin de mimarı oldu.



Bugün artık Suriye'de barışı sağlamak için adım atmak isteyen aktörler, Rusya ve İran'ı karşısına almak zorunda. Ve üçüncü dünya savaşını tetikleme ihtimalini de içinde taşıyabilecek bu oldukça riskli adımı atmak, kimsenin kolay kolay cesaret edebileceği bir eylem değil. 500 bin kişinin ölümünden dolaylı olarak sorumlu Obama, hayatının bundan sonrasını ABD'nin Batı sahillerinde golf oynayarak geçirecek olabilir, kimse O'na hesap sormayacak da olabilir, ama bu O'nun elindeki Suriyeli kanını temizlemeye yetmeyecek.



Mevcut durumda Rusya, açıktan Esed yönetimine destek veriyor ve Esed'in insanlık suçlarına ortak oluyor. Daha ötesi, İdlib'de 100'den fazla sivili katleden kimyasal silahın, Rusya'da gerçekleşen terör eylemlerine karşılık gözdağı amacıyla patlatıldığını düşünenler bile var. Zaten Rusya olayın ardından, ne BM'den yükselen tepkileri ciddiye aldı; ne de kimyasal silahın Şam tarafından kullanıldığını kabul etti. Konu hakkında BM'den çıkması öngörülen karar tasarısını veto edeceği ise kesin gibi...



ABD'ye gelince, Putin dünyaya iyilik, güzellik, insanlık vadetmediği gibi, Trump da en başından bu yana Amerikalı olmayanlara karşı yaptığı ayrımcılıklarla ondan daha iyi bir profil çizmiyor. Dünyayı –en azından kendi ülkesini- Amerikalı olanlar ve olmayanlar olarak bölen, ayrıştıran politikalarıyla, Putin'e karşı, dünyanın ihtiyacı olan barışçıl lider görüntüsü vermekten hayli uzakta duruyor… Evet, Trump, Suriye'de yaşanan insanlık dramının boyutlarının ortaya çıkmasının ardından “harekete geçme sorumluluğum var” dedi demesine, ama bu ve benzeri yatıştırıcı lafları vakti zamanında Obama'dan da çok duymuştuk, değil mi?



Sadece Rusya mı, İran mı, Avrupa mı, ABD mi? Türkiye'de bile tüm olanlar karşısında hala “Suriyeliler gelmesin ülkemize, kendi vatanlarında kalıp neden savaşmıyorlar ki, biz olsak öyle yapardık” şeklindeki savaş görmemişlere özgü o tuzu kurulukla, ulusalcı şımarıklığıyla düşmanlık çoğaltanlar, ayrımcılık körükleyenler var.



Yeryüzünün hali bu minvaldeyken, günün sonunda, Suriye adlı satranç tahtası üzerinde hesaplar ve planlar iğrenç bir soğukkanlılıkla yapılmaya devam ederken; gıdasızlıktan hayatını kaybeden, bombalar altında parçalanan, zehirlenerek çırpına çırpına ölen çocuk bedenleri yan yana diziliyor. Üstelik bu durum, 7 yıldır sürüyor.



Dünyada utanacak yüz yok oysa…



Utanacak yüzü olanlar, çocuk ölüleri karşısında kalbinde bir yerleri sızlayanlar da; bir şeyleri değiştirememenin üzüntüsüyle, kederiyle, kahrıyla yaşayıp gidiyor…


#Suriye
#Esed rejimi
#ABD
#Donald Trump