Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Azerbaycan-Hırvatistan gezisi sürerken Türkiye'de gündemin yine havalandığını öğrendik. Meclis Başkanı İsmail Kahraman anayasanın konuşulduğu bir toplantıda “yeni anayasada laiklik olmamalı” demiş ve büyük bir tartışma kopmuştu.
Cumhurbaşkanı bu sözleri, Hırvat mevkidaşı ile birlikte yaptığı basın toplantısında kısaca “bu açıklamaların Kahraman'ın kendi düşünceleri olduğunu ve devletin bütün inanç gruplarına eşit mesafede olduğunu” söyleyerek yorumlamıştı. Erdoğan, kendisini takip eden biz gazetecilerin laiklik tartışmasını tekrar sormamız üzerine ise, tamamını
şöyle bir açıklama yaparak konuyu noktaladı:
Söylenenler doğru; laiklik tartışması eski Türkiye için anlamlıydı, bugün değil; çünkü Türkiye'de artık herhangi bir dine mensup hiçbir dindar birey, dindar olmaklığından ötürü haksızlığa uğramıyor. Bu ülkede artık insanlar dini pratiklerini yerine getirebilmek için kamusal alanda bulunma hakkından, yani hayatlarından vazgeçmek zorunda bırakılmıyor. Devlet için laiklik, artık dindarlara uygulanacak cezalandırma işlemlerinin meşrulaştırıcısı değil. Laiklik, devletin bütün dinlere karşı eşit mesafede durmasının teminatı olarak gerçek işlevine dönmüş durumda sadece. Bu durumda neden anayasadan kaldırılsın ki?
Bu ve benzeri argümanları kullanabilir ve TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a karşı çıkabiliriz. Gelgelelim, İsmail Kahraman'ın kişisel fikirlerine gelen tepkilere baktığınızda; yıllardır Türkiye'de ifade hürriyeti olmadığından yakınan muhaliflerin, gerçekten bu insanlar mı olduğuna inanamıyorsunuz.
Yargılanan gazeteciler için basın özgürlüğü isteyenler de orada; kendine hakaret edenlere dava açtığı için Erdoğan'ın farklı fikirlere ve eleştirilere tahammülü olmadığını iddia eden hak savunucuları da. Ağza alınmayacak laflar eden anlı şanlı yazarlardan tutun, Cumhuriyet'in ilk yıllarından idam görüntülerini sosyal medyada yayınlayanlara dek, çeşitli yollarla laikliği anayasadan kaldırmak isteyenleri ya asmakla tehdit ediyorlar; ya savaşa hazırlanır gibi konuşuyorlar, ya da ağız dolusu küfrediyorlar…
Hani herkes için fikir özgürlüğüne ihtiyaç vardı? N'oldu?
Bir dinsel cemaat olduğu iddiasındaki paralel yapıyla kolkola yürüdüğü halde laik yapısına zarar gelmeyen CHP de “laikliği yedirmeyiz” diye gürlüyor; sırtını PKK'ya yaslamış hendekçiler de…
Belli ki, laiklik bu ülkede hala bir tabu; seküler bir totem ve hala bir inanç nesnesi…
Evet 28 Şubat'tan sonra köprülerin altından çok sular aktı. Dindarlar; laiklik tartışmasından da; dindarlıklarının deney masasına yatırılmış bir kobay gibi delik deşik edilmesinden de; niyetlerinin sürekli sorgulanmasından da; daima defans pozisyonunda bırakılmaktan da gerçekten sıkıldı. Laiklik tartışmasının yeniden ve gereksiz bir şekilde açılmasının çoğumuzda yarattığı o bıkkınlık ve ikrah hissinin sebebi biraz da bu.
Üstelik kimsenin laiklikle bir sorunu da yok. Devletin din düşmanlığına ve dindar avcılığına manivela kılınmadığı müddetçe kimse anayasada laiklik maddesinin bulunmasıyla ilgilenmiyor. Bilakis, tüm dinlere ve mezheplere eşit mesafede duran bir devlet algısı güvence olarak görülüyor neredeyse…
Laiklik savunularına ve savunucularına baktığımızda aynı değişimi göremiyoruz maalesef. Seküler tabular duruyor, hatta içten içe katmerlenmiş, büyütülmüş. Tahammülsüzlüğün; üsttenciliğin, tehditkarlığın ve saldırganlığın ise dozu arttırılmış. Kendileri için sonsuz özgürlük isteyenler, kendileri gibi düşünmeyenlerin tek bir cümlesini duymak istemiyor…
Ne yapalım, burası da böyle bir ülke diyelim ve bu tatsız konuyu kapatalım…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.