Sözcü Gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “550 yerli ve milli milletvekili istiyorum” sözünü eleştireceğim derken, baltayı taşa vurmuş.
Oysa uzun süredir sureti haktan gözüküyorlardı. Sözgelimi, Gezi sürecinde polis aracı devirerek üstüne çıkan; sokaklara barikat kuran eylemci gençleri destekleyerek hepimizi insan sevgisine davet edip, ağaçlara, doğaya duyarlı “çevreci” pozlarına bürünüyor; yeri geliyor renkli merdivenlerden bir devrim ve başkaldırı çıkaracak denli nahifleşiyor, kimi zaman yer altındaki fareler ölmesin diye ODTÜ'den yol geçmesine karşı çıkacak denli hayvan sevgisiyle doluyorlardı.
AK Parti iktidarı döneminde; Sözcü ve benzeri zihniyete sahip olanlardaki insan ve doğa sevgisi inanılmazdı. Yer yer bizleri, yani doğayı ve insanı yeterince sevmeyenleri; PKK'nın “yere izmarit atılmasına bile müsaade etmeyen bir çevreci örgüt” olduğuna inandırmaya çalıştılar. PKK'nın kanlı eylemlerinden sonra; devletin demir yumruğu teöristlerin başına inmeye başladığında PKK'yı değil, “barışı” bozduğu gerekçesiyle Erdoğan'ı suçladılar.
AK Parti iktidarı döneminde insan hakları duyarlılıkları da gelişti, hatta birer aktiviste dönüştüler. Tutukluluk koşullarını eleştirmekten tutun; molotof atanlara, yüzü örtülü biçimde eylem yapanlara yönelik yeni hukuki yaptırımları eleştirmeye dek pek çok alanda ilerleme kaydettiler. Hatta açılan davalar nedeniyle Erdoğan'a yeteri kadar hakaret edememelerini “basın özgürlüğü”nün kısıtlanması paketine sararak sattılar.
Yani, eskisi gibi, gözaltında kayıpları, işkenceyi hasıraltı etmiyor; devlete isyan edenlerin başının ezilmesini Hayata Dönüş Operasyonları sırasında attıkları gibi “Devlet Girdi” manşetleriyle desteklemiyor; açıktan açığa Kürtlere “Vay Şerefsiz”, “Dağ Türkü” ya da “Kart Kurt”, kendileri gibi Sünni olan ama kendileri kadar Batıcı olmayan dindarlara “Ajan-Provokatör” ya da “Suudi Arabistan'a gitsinler” demiyor; azınlıklara karşı gerçekleştirilen toplu ırkçı saldırının yıldönümü olan 6-7 Eylül'lerde suskunları oynamıyor; bu ülkenin kurucu elitlerinin torunları olarak yetiştirildikleri için hep içlerinde taşıdıkları o üstünlük kompleksinden yavaş yavaş kurtuluyorlardı.
İnsan hakları, eşitlik, adalet kavramları semtlerine uğramaya başlıyordu nihayet.
Hatta AK Parti'yi yeterince çoğulcu ve demokrat olmamakla, tektipçilikle, otoriterlikle suçluyorlar; insan haklarına ve özgürlüklere duyarsızlıkla itham ediyorlardı.
Ama işte; Sözcü, Erdoğan'ı kendi sözüyle vurmak isterken; yerlilik ve millilik anlayışını öyle kaba ve ham bir ırkçılıkla deşifre etti ki; bizzat kendini vurmuş oldu; baltayı taşa vurmak deyimi hafif kalır, eski hamam eski tas sözü bile durumun vehametini göstermeye kifayet etmeyebilir, zira genellikle “istikrar” sözüyle hafifleştirilir, ama yerinde durmak geriye gitmektir.
Sözcü'ye göre, Kürt olan; Kuvayi Milliye sınırları dışında doğmuş olan; Türkiye içinde doğmuş olsa bile Türk ırkından olmayan ve hatta Müslüman olmayanlar yerli ve milli olamazdı. Erdoğan'a bu özellikleri taşıyan sözgelimi Kürt olan ya da Ermeni olan vekilleri işaret ederek “yerlilik ve millilik diyorsun ama bak bu kişiler yerli ve milli değil” diyerek aslında kendi zavallı ırkçılığını, farkında olmadan afişe ediyordu.
Bu kafaya göre Türk-Müslüman-Sünni olmak da yeterli değildir üstelik; dininiz sadece nüfus cüzdanınızda kalmalıdır; Batıya hayranlık duymalısınızdır; demokratlığınızın halkın tercihlerinden hoşlanmamak ve seçim sonuçlarını yer yer darbenin haklı gerekçesi olarak görme noktasına dek gerilemesi gerekir; Türk olmayanın “sadece hizmetçilik hakkı” bulunduğuna; Kürtlerin de, “fazla dindar”ların da başının ezilmesi gereken iç düşmanlar olduğuna inanmalısınızdır. Etnik, dini ve kültürel bütün farklılıkları ötekileştiren ırkçı milliyetçiliğinizin, nasyonel sosyalizme evrilmesi için arada sadece bir adım bulunmalıdır.
Sonra da kalkıp, dindar olması nedeniyle “meşru” görmediğiniz, dünyanın da görmemesi için elinizden geleni yaptığınız seçilmişleri; tektiplilikle, özgürlük düşmanlığıyla, demokrat olmamakla, insana ve doğaya saygısızlıkla suçlamalısınızdır.
Neden? Ulusalcı yerlilik ve millilik anlayışı bunu gerektirir de, ondan...
Not: Kurban Bayramınızı tebrik ederim, kardeşliğe, barışa, esenliğe vesile olmasını dilerim.