Gülenistler: Cemaatten suç örgütüne

04:0012/08/2016, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Özlem Albayrak

Darbenin üstünden bir aya yakın bir zaman geçti. Bu eylemin neden ve kim tarafından yaptırıldığı, olayda kimin maşa olarak kullanıldığı konularında herhalde kafalarda şüphe kalmadı. Ama FETÖ'nün Türkiye'deki tabanını oluşturan, onbinlerce, belki yüzbinlerce insanın nasıl olup da bu kadar kolay ve derin kandırılabildiği bir kez daha üzerinde konuşmaya değer diye düşünmekteyim.



Çünkü terör eylemlerine bizzat bulaşmadığı halde hala Fetullah Gülen'in söylediklerine inanan, Fetullah'ı savunabilmek adına darbeyi bile gerekçelendirebilen bir taban, -çözülmelere rağmen- var. İşin kötüsü bu inanmışlık, hocalarının CIA'in maşası olduğunun neredeyse kanıtlarıyla ortaya çıkmasına, eline kan bulaştığı ortada olmasına rağmen var. Bu ölümüne inanç da, tuhaf olduğu kadar sosyolojik de bir olgu.



Mesele şu: Seküler ya da dini her cemaatin bir değerler sistemi vardır ve bu sistemin ilkeleri o cemaatin lideri ya da önde gelenleri tarafından belirlenir. Cemaatin çatısı altında biraraya gelen insanların da, o ahlaki düzenin kurucusu ve taşıyıcısı oldukları varsayılır. Daha önce de yazmıştım; bu ahlaki düzen, bağlılarının tamamına onur sağlar, dayanışma getirir ve kolektif davranma yetisi verir. Bu, o cemaat üyelerinin kendilerini ve eylemlerini meşrulaştırmanın da yoludur.



Ahlaki düzen çerçevesinde kurulan bu kimliğin bazı kırmızı noktaları vardır ama, İslam'a uygunluk gibi, millet-vatan-bayrak sevgisi gibi… Şeyh ya da Hoca İslam çerçevesiyle kendini sınırlar; bu çerçeve dışına çıkmamayı en başta kendisi vaat eder.



Fetullah Gülen'in ise böyle bir sınırlaması hiç olmadı. Diğer cemaatler “ümmet”in derdiyle dertlenirken FETÖ'cülerin grup çıkarları dışında bir derdi olmadı. Görmezden gelmeye çalıştık, üstünden atlayıp geçtik ama daha 90'ların sonunda Kur'an'ın apaçık emrine muhalefet ederek öğrencilere baş açtırtması, içki içirtmesi sapıklığının ve ona inananların haşhaşiliğinin deliliydi. Fetullah Gülen'in kendinden başka kutsalı hiç olmadı, ağzından çıkanlar ise müntesipler için kutsal kitabın ayetlerinin önüne geçti. Fetullah, Türkiye'de yaşayan ve normal şartlarda hepimiz kadar vatansever olmaları beklenen takipçilerindeki vatan-millet-devlet sadakatini, cemaatlerinin sadece Türkiye'yi değil dünyayı kapsayacağı, dönüştüreceği yolunda kutsal mitler oluşturarak ve grup çıkarını her şeyin önüne geçirerek parçaladı. Elbette Gülen'in bile meşruiyete ve bağlılarını bir arada tutma motivasyonuna ihtiyacı vardı. Bunu da her lüzum ettiğinde, Allah'la görüşüp Peygamber'le oturup kalktığı söylemlerini iç halkası vasıtasıyla duyurarak sağladı.



Bu yüzden 15 Temmuz'da sokağa çıkan ve sosyal medyadan bazılarının kendilerince alay ettiği, sarıklı cübbeli tarikat üyeleri Fetullah'ın bağlılarından hem daha modern, hem daha bireysel, hem de daha rasyoneldir. Çünkü onların içinde bulunduğu grubun –beğeniriz, beğenmeyiz- en azından bir değerler sistemi vardır. Cumhuriyet tarihine damga vuran şekilciliğin; bize yaptığı ilk oyun, ilk göz yanılması değil bu…



Hayatım boyunca herhangi bir cemaate dahil olmamakla birlikte; boğucu ve yalnızlaştırıcı kent hayatının sarmalında kaybolup gitmek istemeyen insanların, Allah rızasını kazanmak, ihtiyaç sahibi Müslümanlara ulaşabilecek ve onlarla ilgilenebilecek bir ağa katılmak ve benzer gerekçelerle cemaatlere girmesini hiç yadırgamadım. Bu yardımlaşma ve koruma çeperinin içinde güven duygusunu hissetmenin, Allah yolunda, uhreviyat peşinde olan insanlara iyi geleceğini bile düşündüm. Sırf Gülenistler, darbe isteyen küresel egemenlerin maşası çıktı diye diğer cemaatlerin cendereye sıkıştırılması fikri ise hem adaletsiz geliyor, hem de 28 Şubat manzaralarını hatırlatıyor…



Ancak, cemaatlerin bireyin seçme özgürlüğünü kısıtlama, tutum ve davranışlarını irrasyonel hale getirme, insanı insanlıktan çıkarma gibi bir potansiyeli olduğu da artık herhalde devlet sırrı değildir.



Sözün özü, eğer cemaatler içi grup dayanışması devletteki kadrolaşmada liyakatin önüne geçiyorsa, orada sorun var demektir. Eğer cemaatin başındaki ben-i ademin sözleri; hata ve kusurdan münezzeh kabul ediliyor, Allah Kelamı'nın önüne geçiyorsa, müntesiplerin de, o yapıya kol kanat geren unsurların da bir durup düşünme vakti gelmiştir artık…



Aksi takdirde, sosyolojik bir dini grup olmaktan suç örgütüne dönüşme arasındaki mesafeyi hızla kat etmek işten bile değildir. Şekil 1-A'da görüldüğü gibi…


#Gülenistler
#FETÖ