Ford’dan Tesla’ya dünyanın dönüşü

04:0026/05/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Özlem Albayrak

Geçtiğimiz günlerde radyo dinlerken, Ford'un CEO'sunun değiştiği haberine rastladım. Habere göre, bu değişikliğin sebebi 3 yıldır elde edilen düşük kârlılık, hisselerin Wall Street'te yüzde 40 oranında gerilemesi ve elektrikli araç üreten Tesla'nın değerinin yılların efsanesi Ford'u geride bıkramış olmasıydı.



Doğrusu, haber ilgimi çekti. Silikon Vadisi'nde daha 20 yıl önce kurulmuş bir şirket olan ve geçtiğimiz yıl 80 binden daha az araç satan Tesla'nın, geçen yıl 6.7 milyon araç satan ve asırlık bir marka olan Ford'u geride bırakmasını açıklamak, radyoda konuşan yorumcunun dediği gibi zor muydu? Aslında değildi. Zira, biraz yakından bakınca anlaşılıyor; Tesla sadece elektrikli araç üretiyor, Ford'un ise ilk uzun menzilli elektrikli aracını piyasaya sürmesine daha üç yıl var, Tesla'nın sürücüsüz otomobil konusunda uygulamaları var; Ford ise, bu konuda da rakiplerini geriden takip ediyor.



Oysa, endüstriyalizmin, modernizmin, sanayileşmenin tarihidir Ford. Daha doğrusu bunlardan bahsederken Ford markasını anmadan geçmek konuyu eksik bırakmak anlamına gelir. Nitekim Frederick W. Taylor tarafından 1911'de “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” başlığı altında ortaya konulan ve sonradan “Taylorizm” olarak adlandırılacak çalışma ilkelerinin uygulandığı ilk işletme Ford otomobillerinin üretildiği fabrikalar olmuştur. Taylor iş hayatı için, işbölümü, uzmanlaşma, verimlilik, uyumluluk, standartlaşma, denetim ve ücret sistemlerinin değiştirilmesi olarak özetlenebilecek yeni bir sistem öneriyordu ve Ford bu öneriyi alıp fabrikasına uyarladı. Sistem öyle başarılı oldu ki, seri üretimin atası anlamına gelecek uygulama Fordizm olarak adlandırıldı.



Ford fabrikalarında, kapitalist endüstriyel üretim sürecindeki teknikler uygulandı. Bu yöntemde emek sürecinin örgütlenmesi Taylorizm ilkelerine ve hızla akan montaj hattına dayanmaktaydı. İşçiler araçları kullanmaktan ziyade kendileri makinelerin bir parçası haline gelmişler, emek sadece dayanıklılığa, çıktıya ve tekrarlanan hareketler döngüsüne dayanmış, monotonlaşma ve işçilerin kendilerine yabancılaşması bu üretim sürecinin sonuçları olarak sonradan ortaya çıkmıştır. Henry Ford, işçilere maaşlarından kesilmek üzere yıllara yayılan taksitli Ford otomobiller sattığı için de, hem işçiler fabrikada uzun süreli çalışmak zorunda kalmışlar, hem de seri tüketim ve taksitli alışverişin yaygınlaşması bu şekilde ortaya çıkmıştır. Sonuçta, Fordizm sayesinde, kitlesel üretimin ve kitlesel tüketimin ve elbette bu ikisinin hastalıklarının görünürlüğü ilk olarak Ford otomobillerinin üretim aşamasında ortaya çıkmıştır.



Gelgelelim dünya ağır sanayi devrini geride bırakalı çok uzun bir zaman oldu. Ve buna ayak uyduramamak bu devirde yok olmakla eşdeğer bir anlama sahip. Facebook ve Twitter gibi somut şekilde varolmayan, sadece internet ağları üzerinde gözükebilen markaların piyasa değerlerinin koca koca ülkelerin bütçelerini ikiye, üç katladığı bir dönemi yaşıyoruz. Yüzlerce milyon dolarlık piyasa değeriyle dünyanın en değerli markaları Apple, Google, Microsoft, Facebook, Twitter gibi internet ağları. Yani, ağır sanayi bitti ve çağımızın birinci anahtar kelimesi artık elektronik.



Gerçi ulaşım ve özel araçla ulaşım gibi gereksinimler, dün de insanların ihtiyacıydı, bugün de öyle. Bundan vazgeçmek elbette düşünülemez, ama artık dünyada markaları satabilmek için o markalara birer kimlik kazandırmak gerekiyor. “Bir otomobile nasıl kimlik kazandırılabilir, Tesla ne yaptı da bir kimlik sahibi oldu?” sorusunun cevabı ise, çağımızın kültürel değerlerinde ve toplumun kurumlar üzerindeki etkilerinde bulunabilir.



Artık dünyadaki yükselen değer, daha doğrusu sonunda insanın kafasına doğa tarafından –istese de, istemese de- çakılan şey, çevre bilinci. Amerikalıların yüzde 80'i, Avrupalıların da üçte ikisi kendini çevreci olarak tanımlıyor. Türkiye'de de sorulsa bu oran yüzde 50'nin altına düşmeyecektir. Zira çevrecilik, artık insanoğlunun kendi yarattığı doğa sorunlarıyla başa çıkmak üzere ortaya koyduğu bir tavır ve popüler bir kimlik. Tesla markasının yaptığı da, yüksek oranda karbon içeren fosil yakıtları kullanmak yerine elektrikli araba üreterek, sözkonusu kimliği taşımak. İmaj satmak. Sonuçta, Tesla'yı tercih eden müşteri sadece araba almıyor, doğaya saygılı sorumlu bir birey kimliğini de satın almış oluyor.



Zaten artık seri üretilmiş ürünlerden ziyade, az olan dikkat çekiyor ve tercih ediliyor. Markaların değerini belirleyen somut kıstaslar bile tersine dönmüş durumda. Tesla'nın 20 bin aracıyla, 6.7 milyon araç satan Ford'u sollamasının nedeni biraz da bu.


#Ford
#Tesla
#Fabrika