Düzeltilebilir kader, bilinebilir gelecek…

04:0023/10/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Özlem Albayrak

Geçtiğimiz günlerde TV'de yayınlanan ve iki saat boyunca nasıl olup da daha önce izlemediğime şaşırdığım Forrest Gump filmi, yönetmeni Robert Zemeckis'i tekrar hayırla yadetmeme vesile oldu. Tekrar diyorum çünkü Zemeckis'in Forrest Gump'ını benim gibi kaçırmış olanlar vardır; ama herhalde bu yazıyı okuyanlar arasında yönetmenin, gelmiş geçmiş en ünlü bilim kurgu filmi sayılan Geleceğe Dönüş'ünü izlemeyen kimse yoktur.Gözüm Forrest Gump'ta, aklım Geleceğe Dönüş'teyken, serinin 2. bölümünde 1985 yılından

Geçtiğimiz günlerde TV'de yayınlanan ve iki saat boyunca nasıl olup da daha önce izlemediğime şaşırdığım Forrest Gump filmi, yönetmeni Robert Zemeckis'i tekrar hayırla yadetmeme vesile oldu. Tekrar diyorum çünkü Zemeckis'in Forrest Gump'ını benim gibi kaçırmış olanlar vardır; ama herhalde bu yazıyı okuyanlar arasında yönetmenin, gelmiş geçmiş en ünlü bilim kurgu filmi sayılan Geleceğe Dönüş'ünü izlemeyen kimse yoktur.

Gözüm Forrest Gump'ta, aklım Geleceğe Dönüş'teyken, serinin 2. bölümünde 1985 yılından geleceğe giden kahramanların birtakım teknolojik yeniliklerle karşılaştığını hatırladım; Marty ve Doktor, zaman makinesiyle 1985'ten 2015'e gitmişlerdi -ya da gelmişlerdi-. Tam tarih ise 21 Ekim 2015'miş. Önceki gün sosyal medyada #backtothefuture hashtagini “Bugün, Geleceğe Dönüş'teki gelecek” diyenleri, “Nerede benim uçan arabam?” serzenişlerini görünce hatırladım.

Evet önceki gün takvim 21 Ekim 2015'i gösteriyordu ve bildiğimiz kadarıyla piyasada uçan arabalar, kaykaylar, kendi kendini kurulayan montlar, bağcıkları kendi kendine bağlanan ayakkabılar filan yoktu. Gerçi, yönetmenin dokunmatik teknoloji ile dijital kamera kehanetleri doğrulanmıştı; -ki bunlar bile Zemeckis'in benzersiz hayal gücünü ve kafa çalışma biçiminin biricikliğini gösteren emareler-; ama işte twitter'daki “nerede benim uçan arabam?” cümlesi de, inanmışların samimi soruları gibiydi; kırıcı olmayan bir cevabı hak ederdi…

Geleceğe Dönüş'ün ciddi ciddi test edilmeye çalışılması; ciddi yorumların şaka gibi söylenmesi; meseleyi bir parça ironik kılsa ve sanal-gerçeklik, gerçek-sanallık kıyılarına sürüklese de; yönetmenin benzersizliğine asla halel getirmiyor.

Çünkü, tıpkı yönetmenin takıntılı bir şekilde üstünde durduğu “kader” kavramı gibi, gelecek de kavranamaz bir şey; yakalanmayan; tahmin edilemeyen bir öteki… Kehanetlerin hepsinin gerçekleşmiş ya da hiçbirinin gerçekleşmemiş oluşu önemli değildi yani; önemli olan her iki durumun da, o film serisinin izleyenlerine sürpriz olacak olmasıydı -ki öyle de oldu…

Çünkü insan gelecekle ve kaderle ilgili; olasılıkları ve imkansızlıkları tasavvur edebilir. Ama aynı gelecekte imkansız olanın mümkün olabildiği, olası olanın asla olmayabildiği ve hepsinden önemlisi yeni ve hiç düşünülmemiş gerçekliklerin ortaya çıkabildiği de doğru. Yani; öngörüldüğü halde mümkün olmayan, öngörülmediği halde mümkün olan; hiç hesapta yokken sözkonusu olabilendir gelecek…

Yönetmenin yaptığı ise henüz-olmayan hakkında bir imaj yaratmaktı, daha 1985 yılından 2015'e bir imaj giydirmekti, ona bir potansiyel biçmekti; Zemeckis 2015'te olabilecekleri 1985 yılından ipotek altına aldı, üstelik bunu geniş bir hayal gücünün yardımıyla yaptı. Geleceği kavranabilir, yakalanabilir, kıyaslanabilir kıldı. Gelecek umut-korku olmaktan çıktı, imkan/potansiyele dönüştü. Üzerinde şaka yapılabilecek denli sıradanlaştı…

Gelecek gibi kader de Zemeckis'in elinde tuhaflaşıyor, komedi yapılabilecek denli kavranabilir oluyor: Normalde kaderle ilgili konuşmalar şu üçlü seçenekten biri temeline oturur: Kaderi Tanrı yazar, kaderi biz yazarız; kaderi biz yazarız ama Tanrı kaderi Kalu beladan beri bilmekte olduğu için aslında O yazmıştır; irademiz vardır ama o da kader dahilindedir…

Hepsi doğru, ama aynı zamanda hepsi ihtimaldir. Oysa Zemeckis'in hikayesi bir delikanlının kazara 1985 yılından 1955 yılına gitmesi sonrasında lisede okuyan anne ve babası ile tanışması ve kazara ikisinin birbirine aşık olmasının önüne geçmesi; dolayısıyla hatasını telafi etmesi için, 1985 yılına geri dönmek zorunda olmasını anlatıyor.

Lineer yani düzçizgisel bir tarih ve kader anlayışı bu… Bu yüzden Zemeckis'in gelecek kavramı gibi kader mefhumu da üzerine tahmin, espri, kıyas yapılabilir bir seyirlik haline geliyor…

Ama işte sonuçta sözettiğimiz bir sinema filmi ve izlediğinize iman etmek zorunda da değilsiniz. Arkanıza yaslanıp eşsiz bir hayal gücünden ilham ve keyif almak da bir seçenek… Üstelik harika bir seçenek… Sinema dediğin biraz da budur…
#Forrest Gump
#kader
#alınyazısı