Demirtaş’ın bağlamaları!

04:0022/07/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Özlem Albayrak

Önceki gün, Suruç'ta canlı bombanın patlaması sonucu, 30'un üstünde insanımız hayatını kaybetti, 100 civarında kişi yaralandı. Ölenlere rahmet, kalanlara şifa dilerim.Ama herkes rahmet ve şifa dileyip, daha fazlasını söylemek için detayların ortaya çıkmasını beklemedi. Selahattin Demirtaş sözgelimi, hadise vuku bulur bulmaz, “Halkımız ve bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini geliştirmelidir” diye bir açıklama yaptı. Bu, neredeyse “silahlanın” demekti ve 52 kişinin öldürüldüğü Kobani

Önceki gün, Suruç'ta canlı bombanın patlaması sonucu, 30'un üstünde insanımız hayatını kaybetti, 100 civarında kişi yaralandı. Ölenlere rahmet, kalanlara şifa dilerim.

Ama herkes rahmet ve şifa dileyip, daha fazlasını söylemek için detayların ortaya çıkmasını beklemedi. Selahattin Demirtaş sözgelimi, hadise vuku bulur bulmaz, “Halkımız ve bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini geliştirmelidir” diye bir açıklama yaptı. Bu, neredeyse “silahlanın” demekti ve 52 kişinin öldürüldüğü Kobani olaylarını tetikleyen çağrıya benzer bir konuşmaydı. Demek ki Demirtaş, o 52 kişinin ölümünden dolayı hiçbir vicdan azabı, üzüntü, pişmanlık duymamıştı; zira sorumluluk hissetseydi, yine benzer bir kritik zamanda, “silahlanın” demek yerine sükunet tavsiye ederdi.

Ardından HDP'nin diğer Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, Suruç'taki katliamı “siyasete hükmedenler”e yıkmayı başardı: “Bugün bu saldırının faillerini çok uzakta aramaya gerek yok. Bu katliamın failleri bugün siyasete hükmedenlerden. Bu saldırının tetikçisi ve gerçekleştiricisi elbetteki IŞİD çeteleri ve uzantılarıdır. Bu çeteler Türkiye'de siyasi iktidarın oluşturduğu iklim ve topraktan beslendiler… Biz siyasi iktidarı IŞİD'e karşı mücadelede uyardık...” Figen Yüksekdağ, ayrıca “Türkiye'de hiçbir güç Şanlıurfa-Suruç hattında MİT ve devletin istihbari birimlerinin bilgisi olmadan hareket edemez” dedi.

Oysa, Türkiye'nin yaşadığı Reyhanlı tecrübesi Yüksekdağ'ı yalanlıyordu. 2013 yılında, 52 kişinin ölümüyle, 146 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan ve ülke çapında büyük bir infial uyandıran Reyhanlı patlamasının üzerinden aylar geçtikten sonra ortaya çıkmıştı ki, faturası o dönemki hükümete kesilen olayın asıl sorumlusu hükümet değil, MİT'in defalarca uyarmasına rağmen herhangi bir işlem başlatmayan savcılıktı.

Kaldı ki önceki gün Suruç'ta patlayan bomba, sadece Kobani nedeniyle PYD'yi ve Kürtleri hedeflememişti. Eylemin Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşmesi, -kanaatimce- hem IŞİD'in Türkiye'nin Rojava-Kobani politikasından rahatsız olduğunu gösteriyor, hem de Türkiye içinde son dönemlerde giderek yoğunlaşan IŞİD karşıtı güvenlik önlemlerine bir tepki-tehdit mahiyeti taşıyordu. Yani IŞİD sadece Kürtler'den Kobani'nin intikamını almadı; sınır içi eylemiyle aslında Türkiye'ye de gözdağı verdi.

Terör örgütleri kullanışlı birer maniveladır. Genellikle karar verici güçlerin manipülasyonlarına çeşitli gerekçelerle açıktır. IŞİD de bölgedeki henüz uykuya bile dalmamış mezhepçiliği, bu kez Şia lehine yeniden uyandırmak isteyen ulus-üstü güçlerin maymuncuğudur. IŞİD, Sünniliğin selefilikle ve hatta giderek terörle özdeşleştirilmesinin sembolüdür. IŞİD, bölgedeki şia hattını güçlendirmek isteyen oyun kurucuların, başvuracağı her –güya- ön alıcı eylemin meşrulaştırıcısı ve bahanesidir; sözgelimi İran'la ABD'nin arasındaki onyıllık buzların ışık hızıyla erimesi hatta birdenbire nükleer barışın filan yapılması, IŞİD'in de piyonlarından biri olduğu bölge dengelerinden bağımsız değildir. IŞİD, İran'ın destekleyerek Lübnan Hizbullah'ıyla birlikte bölgede bir trio oluşturduğu katil Esed rejiminin de hayat öpücüğüdür. IŞİD, Saddam döneminden

sonra artık bölgede Şia'ya oynandığının resmidir.

Bütün bunlar bal gibi ortadayken; sırf işine öylesi geliyor diye Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği şayiasından ekmek çıkarmanın; her kritik zaman ve olayda, -hele de çözüm süreci lafını ağzından düşürmüyorsan-, kalkıp algı çarpıtması yapmanın ahlaki zemini sorgulanır. Suruç patlamasında, Selahattin Demirtaş'ın “silahlanın” demesi, Figen Yüksekdağ'ın ise patlamanın sorumluluğunu anında siyasilere yıkması; yanlışın doğru, doğrunun da yanlış gibi görünmesini sağlamıştır. Bu açıklamaların olayın ardından Türkiye'nin dört bir yanında başlayan tedhiş eylemlerinde de az ya da çok payı vardır.

Kimse kusura bakmasın, ama bunun adı provokatörlüktür. Ve ilk değildir. Çözüm süreci demeye devam edenin bunu yapmaması, bunu yapanın çözüm süreci demeye devam etmemesi gerekir. Nokta.
#suruç saldırısı
#Figen Yüksekdağ
#Kobani
#Esed rejimi
#Demirtaş