Birer badire olarak: Gezi ve darbe

04:002/06/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Özlem Albayrak

Birkaç gün önce sosyal medyada İlyas Salman'ın torununa Gezi adını koyduğu haberine rastlayınca yüzümden bir tebessüm geçti doğrusu. Aynı günlerde twitterda açılan #GeziyiUnutma ve #Gezi4Yaşında tagleri ise tt listesinde birinciliği kimselere bırakmıyordu. Gezi'nin 'kırmızı fularlı kız'ı olarak tanınan ve olayların üzerinden çok geçmeden terör örgütü PKK'ya katıldığı haberi gelen Ayşe Deniz Karacagil'in, YPG saflarında Rakka'da savaşırken öldürülmesi de gezinin yıldönümüne denk gelince, gezicilerde duygular coştu herhalde. Güzellemeler, ağıtlar, iç çekmeler alıp başını gitti.


Sosyal medyada birkaç kez meydanlarda toplanma teklifleri yapıldı, ama kimse oralı olmadı. Birkaç kişi de zeytinliklerden bahsetti; bundan yeni bir Gezi çıkabilirdi, hatta bir şarkıcı bu konuda tweet attı, hatta birkaç köşe yazısı da çıktı; ama hükümetin zeytinlikleri koruyan kararı almasıyla bu girişim de atıl kaldı. Sonuçta, eylem ateşlenemedi; ama bol bol Gezi romantizmi yapıldı; bol bol duygusallaşıldı.



Benimse, bütün bunlara bakıp yüzümden acı bir tebessüm geçti sahiden. Zira geçen yıl bu ülkenin başına örülmek istenen çorabı hatırladım. “Polis gaz sıktı" diye dünyayı ayağa kaldıran gezicilerin; tembellikle, korkaklıkla ve bilumum aşağılama sıfatlarıyla küçümsedikleri halkın; Türkiye'yi canıyla kanıyla nasıl koruduğunu hatırladım. O insanların, bırakın biber gazını, üstlerine yağan kurşunların üstüne üstüne giderek dünyanın en cesur insanları olarak öldükleri geldi aklıma, bazı Gezici duyar pıtırcıklarının memleket elden giderken ve insanlar bu kez gazla değil, sahici ölüm kurşunlarıyla karşı karşıya gelirken ATM kuyruklarına koşmaları geldi gözümün önüne. Aradan 4 yıl geçtikten sonra bile, Gezi'nin nasıl bir ortak akıl kaçması olduğu bütün sisler dağılıp manzara ortaya çıktıktan sonra bile, hala Gezi güzellemeleri yapılıyordu işte. Oysa Gezi'den sonra, bu ülkede suların bir daha durulmamasından dolayı bile, Gezi'nin proje olduğu anlaşılabilirdi.



“Kırmızı Fularlı Kız" ve benzeri güzel figürlerinin tüm dünya medyasında haftalarca bayraklaştırıldığı Gezi'nin; dış destekli bir operasyon olduğunu; 4 yıl sonra bile anlamayanlar ya da anlamak kendilerini inkar olacağı için anlamamış gibi yapanlar olabilir. Gezi döneminde “her şey para değil" diyerek ortalığı yakıp yıkan bu insanlar, Gezi'nin bedelini umursamayacak kadar bencil de olabilir ama biz yine de söyleyelim:



Gezi, artan borçlanma maliyetlerinden piyasa değeri düşen Türk şirketlerine, olaylarda güvenliği sağlamak adına kullanılan kaynaklardan ülkeye gelmekten vazgeçen kalıcı yatırımlara kadar birçok konuda ülkeye zarar ettirdi. Bu yılın verilerine ulaşamadım ama geçtiğimiz yıl bile Gezi'nin her vatandaşa 1560 dolar maliyeti olduğu söyleniyordu, Gezi ve 17-25 olmasa kişi başı gelirin bugün 15 bin doların çok üstüne çıkacağı konuşuluyor; 2013 Mayıs'ında yüzde 8'e kadar düşen işsizlik yüzdesinin ise bir daha asla yüzde 10'un altına düşmediği biliniyor. Faiz rakamlarını söylemiyorum bile…



Durum buyken, geçtiğimiz Temmuz ayında FETÖcülerin kalkıştığı bir darbe atlatmışken; darbe gecesinde köprüde, belediyede, Çengelköy'de, Ankara'da ve İstanbul'da daha pek çok yerde çoğu ölmüş insanların kanlarının birleşmesiyle oluşan küçük dereler akmışken, hala kalkıp 4. Yılında Gezi filan diye tagler açılması sadece bana mı tuhaf geliyor bilmiyorum. Ancak bu ülkenin atlattığı iki badire olarak değerlendirilebilecek iki olayı karşılaştırmak niyetinde de değilim elbette.



Ancak şunu bilmek şart. Gezi olayları da 15 Şubat darbe girişimi de Türkiye üzerine hazırlanmış bir mühendislik çalışmasının ürünü olan iki kalkışmaydı. Farkı şu ki; bu ülkenin muhalif, seküler tabanı, sonuçlarını ama bilerek ama bilmeden ilkine destek verdi; memleketin muhafazakar, darbe karşıtı tabanı da canını kanını ortaya koyarak ikincisinin önüne geçti. Geziden bir kutsallık, ilahiyat çıkarıldı ve adına direniş denildi ama Gezi süreci boyunca muhalif eylem adına yapılan sadece vandallık, ortaya çıkan da sadece kaostu. 15 Temmuz'da ise darbeciler, karanlığı, kaosu, korkuyu ve ölümü üretirken, sivil ve sıradan vatandaş sokağa çıkarak bunu elleriyle durdurdu.



Bir fark daha; Gezi ideolojik bir sınıfın amaçlarına hizmet etmekle halktan kopuk değilmiş gibi gözükmesine rağmen halktan kopuk bir eylemdi. Nitekim amacın çevre duyarlılığından çok milyonlarca oy alarak iktidara gelmiş, üyelerinin çoğu muhafazakar kimlikleriyle tanınan hükümeti devirmekti. 15 Temmuz'da ise hükümetin silahla devrilmesi ihtimaline karşı halkın bizzat kendisi, ilk kez şahlandı. Gezi'de patlayan iyilik, güzellik, yardımseverlik değildi, nefretti. 15 Temmuz'da halk kötülüğü, nefreti alaşağı etti. Gezi seçilmiş hükümeti devirmeyi amaçlıyordu, dolayısıyla demokratik bir eylem değildi, 15 Temmuz'da ise insanlar demokrasiyi korumak için can verdi.



Gezi'yi yani, o kadar da abartmasak, romantize etmesek, hatta mümkünse unutsak daha iyi olabilir kanaatindeyim…


#15 Temmuz
#FETÖ
#Gezi olayları