Ankara’daki terör ve nedenleri

04:0016/03/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Özlem Albayrak

Ankara'ya son 1 ay içinde 2, son 5 ay içinde 3 saldırı yapıldı. Bir kez daha hepimizin içi yandı; bir kez daha canımız acıdı; bir kez daha kalbimiz kedere kesti…



Elbette bu saldırıların PKK'nın Güneydoğu'da sürdürdüğü Hendek Savaşları'ndan umduğunu bulamamasıyla, eylemlerini büyük şehirlere özellikle başkente taşımasıyla bir ilgisi var; ama uzun bir süre sivilleri öldürmekten imtina eden PKK'nın artık küresel çapta meşruiyet arayışı gibi bir derdinin kalmamasıyla, artık bu konuda takiyye bile yapmaya gerek duymamasıyla da ilgisi var.



Evet, artık PKK'nın meşruiyet derdi yok, çünkü PYD'nin IŞİD'le savaşıyor gerekçesiyle küresel güçler nezdinde bulduğu meşruiyet ve sempati, O'nun ikiz kardeşi PKK'yı temize çekmese bile, en azından gerçekleştirdiği vahşi terör eylemlerinin küresel bazda eskisi kadar ciddi tepkiler çekmemesine, neredeyse göz ardı edilmesine neden oluyor.



Zira bakınız, İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Ankara'daki terör saldırısını gerçekleştiren Seher Çağla Demir 2013 yılından itibaren PKK'nın içinde yer alıyordu, Seher Çağla Demir daha sonra Suriye'ye geçti ve YPG içerisinde terör eğitimi aldı.



Bu bilginin gösterdiği ise şu: PKK ile YPG terör örgütleri; isimleri ve konuşlandıkları coğrafyalar farklı olsa bile aynı sözümona ilkeler ve aynı amaçlar için ortaya çıkmış yapılar. Zaten bunu görebilmek için PYD'nin tüzüğüne bakmak yeterli; metinde Abdullah Öcalan'ın lider olarak KCK ve Kongra-Gel'e önderlik ettiği kabul edilmekte, ardından PYD-YPG'nin PKK ile birlikte KCK'nın bir alt yapılanması olduğu söylenmekte… Zaten en başından bu yana özyönetimden eşbaşkanlık sistemine dek, tüm uygulamalar PYD ve PKK'da aynı şekilde yürütülmekte…



Dolayısıyla, PKK'nın bu aşamaya gelmesinde;



1- Türkiye'nin Güney sınırındaki hepimizin bildiği hareketlilik, yani PYD'nin IŞİD'le savaşıyor görüntüsüyle önce küresel bir sempati, ardından bölgede devlet olmayan silahlı bir aktör olarak belirmesi ve teritoryal bir güç elde etmesinin PKK'ya aşıladığı özgüven var. Bu aşırı şişirilmiş özgüven, PKK'nın meşruiyet kaygısı gütmekten vazgeçmesini, Ankara'ya 5 ayda 3 büyük saldırı yapmasını ve Cemil Bayık'ın Times'a “Erdoğan'ı devirmek istiyoruz” mesajını verebilmesine neden oldu.



2- PKK'nın Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur'da başlattığı ama Kürt halkından gerekli desteği bulamadığı Hendek Savaşları'ndan umudu kesmesi var. Bu durum, örgütü eylemlerin türünü ve biçimini değiştirmeye, ses getiren, toplumu dehşete düşürmeye, korkutmaya yönelik olarak tasarlanan intihar saldırılarına yöneltti.



3- Siyasi iradenin hendek terörü örneklerinde görüldüğü üzere, terör örgütü ile olan mücadelede son derece kararlı ve sert davranırken, Güneydoğu'daki vatandaşın tek birinin bile burnunun kanamaması için ciddi bir çaba sarfetmesi var. Güneydoğu halkının sempatisini kazanmaya başlamış, onların yıkılmış evini barkını tekrar inşa ederek, Güneydoğulu Kürt vatandaşa vermeye hazırlanan “şefkatli devlet” fikrinden PKK'nın pek de memnun olmadığı açık. PKK, Ankara saldırıları gibi vahşet ya da katliam denebilecek büyüklükte terör eylemleri yaparak ve uluslararası yayınlara meydan okuyan açıklamalarda bulunarak, siyasi iradeyi “makuliyet” sınırları dışına çıkarmaya ve 90'lara döndürmeye çalışıyor…



Ancak bilmedikleri şu; bu toplum boyun eğmez; devlet acze düşmez; bu ülkeyi seven ve kendini topraklara ait hisseden hiç kimse de terörü haklı görmez, göremez…



Şahsen, yeryüzünde sivilleri, silahsızları, masumları katletmeyi haklı ya da meşru kılacak herhangi bir “kutsal dava” olduğuna inanmıyorum. Bunu yapanlar gibi, bu fikre inananları da her kim olursa olsun lanetliyorum.



Kızılay saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Sadece saldırıda kaybettiğimiz insanlarımızın yakınlarının değil, tüm Türkiye'nin başı sağolsun…


#pkk
#terör olayları
#kck