Yanlışlar toplamındaki isim: Ahmet Kekeç!

04:002/06/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Ömer Lekesiz

Ramazan'a dört gün kala vefat eden
Akif Emre
'yi hüsnü şehadetle ahirete yolcu ettik. Dostları, arkadaşları, meslektaşları olarak onun şahsiyetine, hizmetine, gayretine mahsus güzel kayıtları hak ettiği şekilde düştük.


Akif Emre,

Mehmet Akif
soyundan bir İslamcıydı

. Yaşadığı zorluklar onunkiyle aynı formda değildi ama neticede aynı öz'dendi. Bu nedenle de tasvire gelmezdi.



Tıpkı, Fuzuli'nin,



'Harâb-ı câm-ı ışkem nergis-i mestün bilür hâlüm


Harâbat ehlinün ahvalini hammâr olandan sor'


deyişindeki gibi ancak hissedilebilir, ancak belli yönleriyle paylaşılabilir veya Kerküklü Nevruzi'nin,



'

İy Muhammed gussa-ı devrân elinden çekme gâm


Ehl-i irfan olanın bil hatırı virân gerek'


deyişindeki gibi, ilgili vakıalar, sonuçlar her işin kendisine döneceği Allah'a havale edilerek, Akif Emre adının etrafında şu ya da bu nedenle bir darlığa düşen gönüllerin rahatlatılmasına meyledilebilirdi.



Sanırım eli kalem tutan herkes bu niyetle hareket etti, bu manada herkes güzel gördü, güzel söyledi, güzel eyledi; Rabbimiz cümlesinden razı olsun.



Ama her ne olduysa biri yine duramadı, Akif Emre'yi kendisine siper edinerek,

büvelek tutmuş manda öfkesiyle

mahalleye dalıverdi.



Neydi derdi?



Bundan beş ay önce, kimliği, grubu meçhul birilerinin

Akif Emre

,

Mahmud Erol Kılıç

ve

Salih Tuna

'ya “Şia terörü ve Safevi yayılmacılığı meselesinde sünnet ehlinin yanında yer" almadıkları müddetçe “birer pislikmiş" gibi davranacaklarını söyledikleri menfur bildirisinden bahisle, bunu

“RT"

ederek geniş kesimlere ulaştıran birtakım heyecanlı

'İslamcılar'ın da
utanmadan

Akif Emre'yi güzelleme yarışına girmelerini dert edinmişti.



Ancak gerekli tahrip hızına tam ulaşamadığını düşünmüş olmalı ki, aynı menfur bildiride yer alan “Albayrak Medya'ya sesleniyoruz (...) Bu isimler medya organlarınızda yer aldığı sürece televizyon kanalınızı izlemeyeceğiz, dergilerinizi almayacağız, gazetelerinizi okumayacağız, etkinliklerinize katılmayacağız ve çalışmalarınızı takip etmeyeceğiz" şeklindeki tehditlere baka baka, “Bir çift söz de, Akif Emre, Salih Tuna ve Mahmut Erol Kılıç linç edilirken susan 'yayın sorumlusu'na" vurgusuyla, Albayrak Medya'nın yayın yetkililerine laf sokmaya kalkıştı.



Akif Emre ile Salih Tuna'nın

Albayrak Medya

tarafından feda edildiklerine hükmederek, sözü asıl

maslahatçılık suçlamasıyla

birlikte Mahmut Erol Kılıç'ı koruyun talimatına bağladı.



“Kim bu?" diye sorduğunuzun farkındayım. Hayır, hayır, Akif Emre için güzelleme yaparken aba altından sopa gösteren

Soner Yalçın

değil bu. Daha yakından, çok yakından biri, kırk yıllık dost

Ahmet Kekeç

!



O halde, Kekeç'i, sıkıntıya düşüren asıl şey nedir diye sormanın yeridir.



Merhum

Akif Emre olamaz

, çünkü bu bahiste Kekeç'in başkalarına atacağı her taş “zıp" diye kendisine döner. Madem Akif Emre'nin 23 yıldır yazdığı gazete ile sorunları vardı, sen de bunları biliyordun, neden kendi kullandığın imkânlardan onu da yararlandırarak çözüm bulmadın diye sorarlar.



Mahmut Erol Kılıç'la ilgili de olamaz

, çünkü Kekeç'in meslek ve meşrep olarak onunla bir bağı olmadığı gibi, her fırsatta kendisinin İslamcı olmadığını söylemesi bakımından da Kılıç'la bir ünsiyeti, yoğun ilgisine mazhar olacak(!) bir aidiyeti de bulunmamaktadır.



Peki

Salih Tuna
ile ilgili olabilir mi?


Bu mümkün. Fakat Salih Tuna yakın zamanda

Yeni Şafak

'taki yazılarına

kendi arzusuyla

son verdi. Eğer bununla ilgili bir sorunu varsa kendisi halen dile getirebilir, oluşmuşsa hakkını doğrudan arayabilir. Şunca yılın

ucu hep açık olan kalemi

olarak Salih Tuna'nın kimsenin yardımına, desteğine, savunmasına ihtiyacı olmaz ve olamaz.



Hasılı neresinden bakarsak bakalım yanlış bir zamanda, yanlış bir zeminde, yanlış bir bağlamda, yanlış bir içerikte, yanlış bir adamın hezeyanına tanıklık ettiğimizi söylemek zorundayız.



Öyle ki,



*Akif Emre'nin vefatının arkasına saklanarak, kendi karın ağrısını, hadi daha açık söyleyelim içinde

cik cik öten vicdan kuşunu

faş etmekle yanlış yaptı.



*Akif Emre hakkındaki samimi şehadetlere gölge düşürerek yanlış yaptı.



*

İslamcı

kavramının istismarına çanak tutarak yanlış yaptı.



*Menfur bildiriyi eksik okuyarak, Albayrak Medya'ya yöneltilen tehditleri es geçerek yanlış yaptı.



*Kendisinin de yıllarca yazı yazdığı, Türkiye'nin birikimini temsil eden ve ilgili her temsilciyi bünyesinde tutan medya kuruluşunun

sofrasına tükürmeye

yeltenmekle yanlış yaptı.



*Salih Tuna'yı savunacağım derken, onu aciz, savunmasız bir yazar pozisyonuna düşürmekle yanlış yaptı.



*“Hangi maslahatı gözetiyordunuz?" sorusunun “üç yazarıyla birlikte Albayrak Medya linç edilmek istenirken, senin elin armut mu topluyordu" sorusuyla birlikte “sen hangi maslahatı gözetiyorsun" şeklinde kendisine döneceğini düşünmediği için yanlış yaptı.



*“Çatısı camdan olan, komşusunun penceresine taş atmamalı" atasözünü ıskalamakla yanlış yaptı.



Ve Kekeç, bunca yanlışın toplam yerine kendi adını yazarak külliyen yanlış yaptı.



Şimdi umulur ki,

mah-ı gufran

hürmetine olsun kırk yıllık dostluğun hakkına göre davranır ve vebalini yüklendiği kişilerden ve kurumdan özür diler.



Çünkü

dostluk, yanlış zamanda ve yerde atılan bir gülü bile taş eyleyecek kadar nazik bir haldir; çekmeye, çekiştirmeye, zorlamaya hiç gelmez

.


#Akif Emre
#Ahmet Kekeç
#Ramazan ayı