“Sirette sureti görmek”

04:001/12/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ömer Lekesiz

Meridyen Derneği,FSMVÜ Edebiyat Fakültesi,İÜ Edebiyat Fakültesi,MÜ İlahiyat Fakültesi,İMÜ Edebiyat Fakültesi’nin işbirliğiyle düzenlenen,Sirette Sureti Görmek - Hz. Peygamber’i Kurmaca Dünyada Yazmakkonulu sempozyum geçtiğimiz Çarşamba günü yapıldı.FSMVÜ Edebiyat Fakültesi’nde, RektörMusa DumanHocamızın açılış konuşmasıyla başlayan sempozyumda, oturum sırasına göreM. Fatih Andı,Ahmet Murat Özel,Ömer Lekesiz,Güray Süngü,Necip Tosun,Ebru Burcu Yılmaz,Esra Fahriye Poyraz,Mustafa Özel,Zeynep K. Danış,Mesut

M
eridyen Derneği
,
FSMVÜ Edebiyat Fakültesi
,
İÜ Edebiyat Fakültesi
,
MÜ İlahiyat Fakültesi
,
İMÜ Edebiyat Fakültesi
’nin işbirliğiyle düzenlenen,
Sirette Sureti Görmek - Hz. Peygamber’i Kurmaca Dünyada Yazmak
konulu sempozyum geçtiğimiz Çarşamba günü yapıldı.

FSMVÜ Edebiyat Fakültesi’nde, Rektör
Musa Duman
Hocamızın açılış konuşmasıyla başlayan sempozyumda, oturum sırasına göre
M. Fatih Andı
,
Ahmet Murat Özel
,
Ömer Lekesiz
,
Güray Süngü
,
Necip Tosun
,
Ebru Burcu Yılmaz
,
Esra Fahriye Poyraz
,
Mustafa Özel
,
Zeynep K. Danış
,
Mesut Koçak
,
Şaban Sağlık
,
Turgay Anar
,
Bedia Koçakoğlu
ve
Ertan Örgen
tebliğini sundu,
Mehmet Narlı
,
Şerif Eskin
,
Alaattin Karaca
,
Cemal Şakar
,
Yılmaz Daşçıoğlu
ve
Özlem Fedai
de müzakereleriyle yer aldı.

Bu sempozyumla ilgili öncelikle kendi kanaatimi net olarak ifade edecek olursam: daha önce de katıldığım Siyer temalı muhtelif sempozyumlar içinde en fazla bilgilendiğim, içeriğinden, fikri teatilerinden en fazla mutmain olduğum sempozyum bu olmuştur.

Bunu, ilgili nazariyat ile pratiğin dengeli bir şekilde aynı sempozyum içinde buluşturulmasından kaynaklandığını sanıyorum; Siyer’in bugünkü kendi iç sorunlarıyla,
roman içi siyer tarzında bir düzeysizlik fenomeni olarak icra edilen
suretlendirme sorunlarının aynı ortamda konuşulması bende bu etkiyi üretmiş olmalı.
Roman, onu doğuran zihniyetin inanç kökü (şeriat farkı) nedeniyle benim çokça mesafeli durduğum bir edebiyat türüdür. Aynı nedene bağlı olarak bir Müslüman’ın roman yaz(a)mayacağı, ancak bizim toplumumuzdan Batıcılaşmada karar kılmış birilerinin roman yazabileceklerini düşünüyor ve
Peyami Safa
,
Ahmet Hamdi Tanpınar
,
Orhan Pamuk
ile
İhsan Oktay Anar
’ın romanlarını bunun iyi örnekleri olarak değerlendiriyorum.
Ayrıca, örneğin
Servantes
,
Dostoyevsky
,
Tolstoy
,
Proust
,
D.H. Lawrence
,
Dos Passos
,
Marquez
,
Hendke
,
Saramago
vb. yazarların romanlarının kendi (Batılı) gerçeklikleri içinde okumasının gerekliliğini göz ardı etmiyorum. Fakat bu ilgilinin edebiyat planında
orada ne olup bittiğine dair bilgilenme ihtiyacından öte
, benzer düzeyde bir yazma etkisine, taklidine bitişmesini de son derece gereksiz bir çaba olarak görüyorum. Zaten, bunun mebzul miktardaki örnekleri beni gülmekten acımaya doğru yöneltiyor hep.
M. Fatih Andı
Hocamız, bir edebiyat akademisyeni olarak, roman türünün varlığına ve bu türde yazma çabasına karşı çıkmıyor, fakat vurguladığım zihniyeti de gözeterek, Siyer’in (Hz. Peygamber’in hayatının) romanlaştırılmasına, son derece tutarlı gerekçelerle asla müsamaha göstermiyor. Çünkü ona göre Roman’ı roman yapan unsurlar (başta trajedi olmak üzere) Siyer’in hakikatiyle ve Müslümanların ona olan ihtiyacıyla bütünleşmiyor. Öte yandan, sayıları giderek artan pespaye örnekler de onun bu tutumundaki haklılığı teyit ediyor.
Yeni kuşağın en iyi yazarlarından olan
Güray Süngü
ile
Ahmet Murat
’ın
yansız bir tutumla
, romanın tekniğine ve anlatım tarzına dair
içeriden
verdikleri örnekler de yine son tahlilde Andı Hocanın yaklaşımını haklı kılıyor.
Öykücü
Cemal Şakar
ise, modern dünyada ve modern bir dil (anlatım) içinde yaşıyor olma gerçeğimizin ıskalanmaması tahtında bu görüşe karşı çıkıyor; kalemlerimizi kıramayacağımıza göre, Hz. Peygamber’i edebiyat türleriyle de doğru anlatmanın bir yolunu bulmak zorunda olduğumuzu; bunun da ancak denemekle mümkün olabileceğini söylüyor.
Roman çözümlemeleriyle de maruf bir iktisatçı olan
Mustafa Özel
Üstadımızın romanı
yüceltmeden sevme
ve sevdirme gayreti ise ayrı bir yazıda ele alınmayı gerektiriyor.
Hz. Peygamber’in pak hanımlarının anlatılması üzerinden, (mevcut toplumsal şartlar açısından çok haklı da olabilecek) bir
feminen sıkışmayı
aşma talebine, pespaye roman örneklerinin ifşasına, İsevi anlatılardaki bolluğun nedenlerine kadar daha birçok hususun dile getirildiği bu sempozyum, yukarıda da belirttiğim gibi gerçekten benim için nazariyat ve pratik planında son derece verimli oldu.

Hülasa olarak, kendi tebliğimin sonunda yer alan Hadis’i ve final cümlemi burada da tekrarlamak ihtiyacındayım:

“(K)albine danış. İyilik ve iyi olan şey, gönlünün razı olduğu, kalbinin sükûnetle karşıladığı şeydir. Günah ise, kalbi tırmalayıp, rahatsız eden ve gönlüne huzursuzluk veren şeydir. Başkaları sana ne kadar fetva verirlerse versinler, sen yine de kendi kalbine sor.”

Bu emrin, konu edindiğimiz
sirette sureti görme niyeti
planında,
mümin olma ve Müslüman kalma
şartını zorunlu kıldığını ise asla unutma!

#Sirette Sureti Görmek
#İslamiyet
#Hz. Peygamber