|
‘Korkuluk’…

Dün sabah saatlerinde İran-İsfahan’da gerçekleşen ‘3 cisim’ saldırısı, günlerdir ‘alarm’ halinde yaşayan küresel medya tarafından, ‘işte oluyor’ refleksiyle ‘savaşa’ yükseltildiğinde, ‘cılız’ gerçekler hayal kırıklığı yarattı…

Sonuçta ortaya çıkan en tepe kabul, ‘İsrail’in arkasında’ olduğu bir iç unsurun, MOSSAD casusları ve/veya işbirlikçileri tarafından gerçekleştirildiği oldu…

The Jerusalem Post’un öğle saatlerinde paylaştığı haber-yoruma bakarsanız; “İsrail, İsfahan’daki
nükleer tesise ‘yanı başından’
saldırarak İran’a açık bir mesaj gönderdi”…

3 kuş/mini İHA bu mesajı taşıyacak güçte midir ayrı ama bölgenin cayır cayır yanması zaten yeterince mesaj olmalıydı…

İsfahan anomalisinden sadece bir gün önce başat İsrail medya organları, “Netanyahu, Biden ile görüştükten sonra İran’ın gerçekleştirdiği saldırıya karşı hazırladığı misilleme planlarını rafa kaldırdı”ğını duyurmuştu. (‘PM shelved pre-approved plans for immediate Iran reprisal after Biden call’, 18/04, The Times of İsrael.) Yetmedi, İsrail devlet kanalı da, “Yanıt artık planlandığı gibi olmayacak. Politik hassasiyetler ağır basıyor.
Bir yanıt verilecek ama planlanandan farklı olacak”
demişti! (18/04, KAN.)
Uzatmayalım, 3 cisim saldırısından kısa süre sonra İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in tek kelimelik sosyal medya paylaşımı en açıklayıcı ‘mesaj’ olabilir;
‘Korkuluk’!
‘Korkuluk’? Basit;
Zarar vermeden korkutan!

‘3 cisim problemi’nin çözümü bu. Misilleme değildir! Misileme beklentisi/arayışı bu vakaya karşılık gelmez. İçeriden, kalbine en yakın yerden ve en tehlikeli enerji/nükleer/silah üzerinden ‘korkutmak’. İran’ın atacağı herhangi adımın-ki, Tahran bundan sonra denklemi, ‘bire-bir/yüz-yüze’, aracısız kuracağını söylemişti-İsrail tarafından nasıl ele alınacağını anlatıyor…

Bir anlamıyla da, İran’ın gerçekleştirdiği saldırıdan sonra İran’ın BM Daimi Temsilcisi ağzından, ‘bizim için mesele kapandı’ mesajına yazılan mektuba benziyor!


ELE GÜNE KARŞI…

Tabii bunlar ‘tehlikenin geçtiği’ anlamına gelmez. Hem de hiç. Çünkü bölgedeki komplikasyonlar İsrail-İran veya Filistin açmazlarından kaynaklanmıyor. ‘Küresel Araf’tan geliyor…

Tahran-Tel Aviv özelinde ne İran’ın yüzlerce İHA/füze ile yaptığı saldırının bilmem-kaç oranında engellendiği tespitinin önemi vardır ne de İsrail’in sadece 3 cisimle atağa kalkmasının, ikisinde de herhangi bir hasar olmamasının…

Somut gerçek şudur;
İsrail, İran’la tek başına baş-etmesinin mümkün olmadığını bilmesidir.
Üç cismin verdiği mesaj da kimseyi korkutmaz. İstisnası, ABD’nin doğrudan müdehale etmesidir ki, o da ayrı bahistir ve bir diğer açıdan Başkanlık seçimleriyle ilintilidir. Biden’ın sandık korkusundan iyice çılgın bir deneye girişmesi artık başka seviyedir, olası görünmüyor, olursa bakılır…
İsrail’in korkutmanın üzerinde hakkınca bir misillemeye davranmamasının nedeni, yüzleştiği diğer gerçeklik,
ABD’nin İran saldırısını uluslararası bir kınamaya dönüştürme girişiminin uğradığı hayal kırıklığıdır!

ABD ve Washington’a iliştirilmiş bir seri ülkenin karşılığında dünyanın çok önemli bir bölümü, kıtalar çapında ülkeler bu metne-Türkiye dahil-imza atmaktan imtina ettiler, reddettiler.

Öyle veya böyle, eğer tamamen kör olmadıysa İsrail bunu görüyor olmalıdır. Yine bir gün önce Tel Aviv’e giden Almanya ve İngiltere Dışişleri bakanlarının İran’a yapılacak muhtemel bir saldırının sonuçları içinde bölgesel bir yangının bulunabileceği, ellerinden gelenin iyice azalacağı ikazı da tam budur…


KAPIDA ASILI CEKET GECELEYİN ÖCÜ GÖRÜNÜR…

Gelelim Türkiye…

Ankara’nın kaygısı da aynıdır ve-dahi Isfahan’dan sonra yaptığı açıklamada, “kalıcı savaş ve yayılma riski” vurgusunu tekrarlaması durduğu yeri tekrar tekrar anlatıyor. Fakat gelişmeler, Ankara’nın Irak’ın kuzeyine yapacağı bir harekât arifesinde ve Bağdat ziyareti evvelinde tartması, yanıtlaması gereken daha çok sorunun ortaya çıkmasına neden oluyor…

Bölgede İran’ın daha şümullü ele alınması ikazından hareketle Türkiye’nin ABD-NATO-AB çizgisine yakınlaşması “tavsiyeleri” daha sık duyulmaya başlandı…

Beteri, yine Türkiye’nin kısa süre önce gerçekleştirdiği yerel seçim sonuçları ile ekonomik zorluklarını bu tabloya ekleyerek aynı “teşvikin” yapıldığı görülüyor.

Bu derdin anlaşılmadığı anlamına gelir.
“Ayrı bahis” dediğimiz budur! Yani sorun bölgedeki açmazlardan hareketle birbirinin üzerine vaziyet eden ülkeler hikayesi midir yoksa yerküre jeopolitiğindeki kaymalar nedeniyle karşılaşılan ciddi arazlar mıdır? Mesele,
Batı üzerinden ilerleyelim diyerek fark etmeden/kandırılarak/zımnî olarak İsrail’e mi yakın düşmektir yoksa global eşiğin üstünde durarak fırsatlara daha soğukkanlı bakmak mıdır?

Ağır imtihandır ve Türkiye’nin 2030 yılına kadar tamamlaması gereken ulusal güvenlik sorunlarını bitirme hedefine ulaşıp-ulaşamayacağı sorularını yanıtlayacaktır…

Belki, Türkiye’nin en yetkili ağızından İsrail-Filistin özelinde dillendirilen şu sözler, ‘dikkatli okunduğunda’ ipucu, içeridekiler kadar dışarıdakilerin bu akıllarına ‘meydan okuma’ sayılabilir…

“Filistin davası lideri İsmail Haniye
misafirim
olacak. Dertleşeceğiz. En zor zamanlarında yanında olduk. Türkiye’deki Kuvayı Milleye ne ise Hamas da işte odur. Bunu söylemenin de
bir bedeli olduğunun farkındayız.
Saldırılarına, algı oyunlarınıza boyun eğmeyeceğiz. Tayyip Erdoğan olarak, tek başıma kalsam da Allah ömür verdikçe Filistin davasını savunacağım. 14 bin çocuğu öldürdüler. Bunlar
Hitler
’i çoktan geçtiler. Bizim hassasiyetimizi sorgulayanlar rezil olacak!”
#İsrail
#İran
#saldırı
#nükleer
13 days ago
‘Korkuluk’…
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon