Zihniyet

03:0011/05/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Mustafa Kutlu

Adamın epeyce bir arazisi var, ortasından su geçiyor. Ancak köylü köyü terketmiş, kimse tarımla uğraşmıyor, “zor” diyorlar “zor”, masrafını kurtarmıyor.



Adamın akrabaları, kendi çocukları şehre göçmüş, bir gecekonduda oturuyorlar, kadın temizliğe gidiyor, oğlan bir daireye müstahdem olmuş, köyle alakalarını kesmişler.



Adam küçük oğlunu okutmuş, devlet kapısında bir iyi iş bulsun cümlemizi kurtarsın diye düşünüyormuş.



Oğlan okumuş ziraat mühendisi olmuş. Şimdi bu çocuğun önünde hakim zihniyet olarak tek yol var. Devlette bir iş bulup memur olmak.


Oysa hektar hektar arazi ortasından geçen su ile onu bekliyor.



“Baba ben memuriyete girmeyeceğim, kendi arazimizi ekeceğim, bir yandan da süt sığırcılığı yapacağım” deyince başta babası-anası olmak üzere tüm akrabaları şunu söylüyor:



– Biz seni boşuna mı okuttuk?



– Ne için okuttunuz?



– Devlette memur ol, sonra müdür ol, yeğenlerini, akrabalarını işe al. Şanın yürüsün.



– Devlette iş yok baba, hele müdürlük hiç yok.



– Adamını bulacaksın oğlum adamını.



– Ya bu arazi.



– Biz seni ırgat olasın diye mi okuttuk.



Bu zihniyetin temelinde köylünün “iyi tarım” yapamadığı, ancak karnını doyurabildiği, yıllar yılı fukaralıktan kurtulamadığı, çoluk-çocuk mektepten, hastaneden, yoldan mahrum kaldığı, çareyi şehre göçmekte bulduğu yatmaktadır.


Köydeki hayatın değişmesi için genç ziraat mühendisine yardım gerekiyor. Para-âlet-bilgi-çalışacak adam-ürünü pazarlaması, köyünde çoluk-çocuğunu okutacak ve onları da kendi kadrosuna katacak imkânları yakalaması; zorlukları yenmesi “iyi tarım” yapması ve köylüye parmak ısırtacak bir gelir elde etmesi lazımdır.



Bizim köylü gözüyle görmediği başarıya inanmaz. Yılların kökleşmiş zihniyeti kolay değişmez.



Çiftçilik çokluk hava şartlarına da bağlı olduğundan “Hele bakalım üç-beş yıl sonra bu çiftlik kuruyacak mı, yoksa gelişecek mi” diye işi sağlama alırlar.



Genç mühendise gelince. “Durmak yok, yola devam” demesi lazım, tüm itirazlara göğüs germesi, başarısızlık karşısında moralini bozmaması lazımdır.



Bozkır'ın ortasında tek bir adam.


Onun elinden tutmak bir zihniyet değişiminin tohumunu atmak lazım. Ki onun çocukları da babalarının yanında yetişsin, üç-dört nesil bu çiftliği çekip çevirsin.


Bu mümkün mü?


Türk tarımı imkansızı mümküne çevirmek zorundadır. Boş yatan vatan topraklarını yeşertmek zorundadır. Konya'nın yarısı kadar olan Hollanda tüm dünyaya gıda pazarlıyor. Ama bu hâle kaç nesil ile gelmiş.


Zafer biraz da hasar ister.


Eğer o ziraat mühendisi başarılı olursa hinterlandındaki tüm köylüler toprağa döner.



Bilemeyiz.



Belki asırlardır buğday-arpa ekilen tarlalarda lavanta veya çiçek yetişecek.



Bir yanda ihracata dönük kiraz, öte yanda evladiyelik ceviz ormanları olacak.



Irmağın karşı kıyısında otomasyon-modernizasyon çerçevesinde her unsuru yerinde olan bir süt sığırcılığı tesisi var. Onun ilerisinde çiftliğe yetecek kadar yem üreten bir fabrika vesaire.



Eğer çiftliği daha görkemli hale getirmek istiyorsanız. O pırıl pırıl suyun yanına bir çiftlik evi kurar, bahçesinde sebze yetiştirirsiniz.



Bu bir ham hayal midir?



Ne demiş adam “Hulyası olmayınca hayatın ne mânası var”.



Türkiye'de tarım devriminin temel unsuru bu zihniyet değişikliğidir. Ziraat tahsil etmiş köylü çocuklarının topraklarını işlemesi şarttır.


Bunun paralelinde pamukçuların tekstil, madencilerin çıkardıkları madeni en azından yarı-mamul hâle getirip öyle satması, en önemlisi de yurt içi veya yurt dışında ince iş sayılan (elektronik-bilgisayar vb.) alanlarda tahsil görenlerin bir yenilik, bir buluş, bir verimli üretim biçimi geliştirmeleridir.



Markaya değil imzaya ihtiyacımız var. En önemli meseleyi unuttuk. Bu çocuk parayı nereden bulacak? “Genç çiftçilere hibe desteği” öncü olacak gibi gözüküyor.

#Zihniyet
#Köylülük
#Türk tarımı