Barzaniler, Siyonizm ve Filistin

00:0021/01/2012, Cumartesi
G: 5/09/2019, Perşembe
Müfit Yüksel

Son 20-25 yılda İsrail-Kürt ilişkileri konusunda çok şeyler yazılıp çizildi. Bir kısım Stalinist kökenli, Kürt intelijansiyasının, salt Kürt halkını Ümmet-i Muhammed''in (SAV) diğer unsurlarından koparmaya, ateistleştirmeye yönelik bir proje ile, Kürtlerle İsrailliler arasında sıcak ilişki ve bağlar kurmaya yönelik çabaları yoğun bir şekilde sürmektedir. Bu çerçevede, konu çok daha ilerilere götürülerek, Kürt-Yahudî akrabalığına kadar varan iddia ve tezler ortaya konuldu.Özelllikle, Kürtlerin yaşadığı

Son 20-25 yılda İsrail-Kürt ilişkileri konusunda çok şeyler yazılıp çizildi. Bir kısım Stalinist kökenli, Kürt intelijansiyasının, salt Kürt halkını Ümmet-i Muhammed''in (SAV) diğer unsurlarından koparmaya, ateistleştirmeye yönelik bir proje ile, Kürtlerle İsrailliler arasında sıcak ilişki ve bağlar kurmaya yönelik çabaları yoğun bir şekilde sürmektedir. Bu çerçevede, konu çok daha ilerilere götürülerek, Kürt-Yahudî akrabalığına kadar varan iddia ve tezler ortaya konuldu.

Özelllikle, Kürtlerin yaşadığı bölgelerden, Kürdistan''dan İsrail''e göç etmiş olan Museviler bu ilişkinin bir köprüsü haline getirilerek adımlar atılmaya çalışıldı. Buna ilişkin, spekülasyonlar "Kürt Yahudisi, Kürt Yahudileri" gibi adlandırmalarla; Kürtler arasında, Hazarlar benzeri tarihte Museviliği kabul etmiş topluluklar varmış gibi yansıtıldı. Yanısıra, Kürtlerle Museviler arasında mazlumiyet bağı dahi kuruldu. (Yahudilerle Kürtlerin aynı mazlumiyet kaderini paylaştıkları,bu anlamda benzer ve paydaş özelliklere sahip oldukları iddiasıyla; aralarında ciddi soy bağları olabileceği tezleri yüksek sesle dillendirildi).

Bundan yaklaşık on yıl önce basın-yayın organlarında Irak Kürdistan''ının Barzan mıntıkasındaki Yahudi toplulukları ve hahamları (Sallum Barzanî gibi) referans alınarak, Barzanî ailesinin Yahudî-Musevî asıllı olduğu iddia edilmişti.

Kürtlerle İsrail arasındaki ilk siyasi ilişkiler, Molla Mustafa Barzanî''nin, Iraktaki Baas rejiminin zıddına, bu ülkeyle kurduğu ilişkilerle başladı. Molla Mustafa''nın bu tutumu her ne kadar, sırf tepkiselliğe dayanan pragmatik-politik bir ilişki ise de, zamanla İsrail faktörünün Kürt sorunu içine sızıp yer bulmasının önünü açmıştır.

Hele ki, Barzani ailesi ile ilgili olarak, Barzan bölgesinde Yahudilerin de yaşamış olması kullanılarak, Yahudi kökenli bir aile olarak nitelendirilip adeta suçlanması,- Barzani ailesinin de, Siirt /Şirvan''dan göç etmiş ve Arap kökenli bir aile olmalarına rağmen- sadece İsrail ile olan siyasi ilişkileri ve Baas karşıtlığına dayanarak bu iddiayı açık bir dille reddetmemeleri, bunun ötesinde bu aileye akraba Baki Barzani''nin "Kurdish-Israil Affinity" başlıklı makaleleri olayı çok daha vahim bir hale sokmaktadır.

Barzanî ailesi aslen Siirt''in Şirvan kazasından Arap asıllı bir aile olup1, 18. Yüzyıl sonlarında, göç ederek Irak Kürdistanı''nın İmadiye kazası yakınlarında Barzan bölgesine yerleşmişlerdir. Bu aileden ilk bilinen şahıs Şeyh Tacuddin diyen anılan kimsedir. Ancak aile daha çok I. Şeyh Abdüsselâm zamanında şöhret bulmuştur. Şeyh Abdüsselâm, Nakşibendiliğin Halidiyye kolunun kurucusu ünlü Mevlâna Hâlid Eş-Şehrezorî El-Bağdâdî''nin (Vefatı:1242/1827) hulefasından Seyyid Taha En-Nehrî El-Hakkârî''ye (Vefatı:1269/1853) intisap eder. Ve pîrdaşı Şeyh Muhammed Kemaleddin ile birlikte ondan halifelik alır.

Vefatından sonra yerine oğlu Şeyh Muhammed postnişîn olur, Şeyh Muhammed ayrıca, Dohuk''ta ünlü Kadirî şeyhi Şeyh Nureddin El-Brifkânî''nin yeğeni ve halifesi Şeyh Abdülhamîd El Brifkânî ''den Kâdirîyye Tarikatı icâzeti de alır. Şeyh Abdülhamîd El-Brifkânî aynı zamanda Menemen olaylarının ardından idama mahküm edilen ünlü Erbilli Şeyh Esad Efendi''nin de şeyhiydi. Sultan II. Abdülhamid devrinde anlaşmazlık içine düştüğü Bradost aşireti mensuplarının saldırılarından korunması için, Bitlis ve Van''da belli bir süre ikamete tabi tutulur. Sonra memleketine, Barzan''a geri gönderilir. Şeyh Muhammed 1907''de vefat eder. Ailenin başına oğlu, Nakşibendi-Hâlidî şeyhi Şeyh II. Şeyh Abdüsselam geçer. Şeyh Abdüsselam kısa zamanda bölgede şöhret ve güç kazanır. Çevresinde birçok aşiret toplanır. Şeyh Abdüsselam 1912 (H.14 Ramazan 1331)''de, Balkan savaşı esnasındaki desteği dikkate alınarak dördüncü rütbeden Osmânî nişanı verilerek taltif edilir. Ancak ertesi sene, Diyarbekirli Küçük Said Paşa''nın oğlu ünlü edebiyatçı Süleyman Nazif''in Musul valisi olmasının ardından aleyhinde raporlar hazırlanır. Süleyman Nazif ve diğer vilayet idarecilerinin aşiretlerden ordu topluyor, eşkiyalık yapıyor, sağa sola baskın düzenliyor şeklinde iddiaları içeren aleyhteki raporlar sonucunda H.7 Muharrem 1333/ 25 Kasım 1914''te çıkan irade-i seniyye üzerine 5 arkadaşı ile birlikte Musul''da idam edilir.

Şeyh Abdüsselam''dan sonra ise kardeşi Şeyh Ahmed ailede etkin hale gelir. 1930''larda ise, diğer kardeş Molla Mustafa ön plana geçer. Şeyh Ahmed''in mehdiyet benzeri bazı fikirleri ve bazı fıkhi konularda Ehl-i Sünnet ve Şafilikle ters düşen görüşleri dolayısıyle -kuvvetli bir medrese tahsiline sahip olan- Molla Mustafa ile arası açılır. 1940''lara gelindiğinde Molla Mustafa daha çok milliyetçilik merkezli hareketlere yönelir. 1945''te, İran Kürdistanı''nın merkezi olan Mahâbad( Eski adı Savucbulağ)''da Kadı Muhammed ile birlikte bir cumhuriyet kurma denemesine girişir. Ancak İkinci Dünya Savaşı''nın sona erip Şah Rıza Pehlevî''nin İran ''da otoriteyi yeniden tesis etmesi üzerine bu deneme başarısız olur. Mola Mustafa aşiretlerden kurduğu Peşgerme güçleri ile, İran ve Irak''ı terk ederek kendine kucak açan Sovyetlere sığınır.

Bu esnada aile içinde -İttihatçı idare tarafından idam edilen Şeyh Abdüsselâm''ın oğlu- Şeyh İsmail ön plana çıkar, Şeyh İsmail, Irak''ta bulunan Şerifler idaresinde vazife de alır. Şeyh İsmail bu sıralarda Filistin sorunu ile ciddi olarak ilgilenir ve İsrail''e karşı Filistinlilerle dayanışma içinde olur. Tam bu dönemde Şeyh İsmail Barzânî Siyonizme karşı Filistinlilere destek sağlamak için 1956''da Türkiye''ye, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başvekil Adnan Menderes''e olmak üzere biri Arapça diğeri Osmanlıca iki mektup yazar.

Şeyh İsmail Barzanî''nin Adnan Menderes''e Yazdığı Arapça mektubun tercümesi şu şekildedir :

" Fehamet Sahibi Türkiye Başbakanı Beyefendi Hazretlerine,

Allah Taâla, bir mahluku yarattığında, ona, düşmanlarının saldırısından korunmak için mutlaka nefsini müdafaa gücünü de bahşeder.

Şüphesiz, her mü''min ilahi emirleri yerine getirmek için nefsinin, insanlığının şeref ve onurunu muhafaza etmelidir.

Her mü''min için nefsini Allah yolunda yönlendirmek ve sahih yol üzere kılmakla gereklidir.

Nitekim yet-i Kerîme''de " İnnellaheştera minelmü''minîne enfüsehum ve emvâlehum Bienne Lehumulcenne, Şüphesiz ki, Allah müminlerin nefislerini (canlarını) ve mallarını onlara, cennet karşılığında iştira (vaad) eylemiştir." buyurulmaktadır.

Muhterem Üstadım,

Eğer, düşmanların müminlerin beldelerinde, bu güzel beldelerde düşmanlığını müşahede edebilseydiniz, zira, görüyoruz ki, Siyonizm yaralı Filistin beldelerinin bir kısmını gaspetmiştir.

"Siyonistler ellerindeki, mücehhez silahlarla kurşun ve bombalar kullanarak Filistin insanının haremine tecavüz etmekte, çocukları katletmekte, ulemadan olan dostlarımızı ortadan kaldırmaktalar.

Kurdukları devlette, ellerindeki mücehhez, donanımlı kara,deniz ve hava silah ve güçleriyle bunlar güzelim köyleri bombalamakta ve vurmaktalar.

Biz bu şekilde, en derin saygılarımızla sizden buna ehemmiyet vermenizi ve Yahudilerin Filistin''den kovulması için gerekli tedbirlere başvurmanız için bunu arz ediyoruz. Ta ki burada gasbedilmiş topraklar üzerinde bir devlet tesis edemesinler. Yahudileri Filistin''den çıkarmak dinî bir vecibe''dir. Bu hususta cehd göstermemiz, tabiî ki, mücadele etmemiz Allah''ın (C.C) emirlerinden''dir.

Burada yazılan, Filistin''de var olan zulmü ortaya koymak içindir. Halbuki, bu şehir ve köyler daha 30-40 yıl önce, Osmanlı''ya aitti. Bu yüzden, bizden daha güçlü olan sizlerden bunu talep ediyoruz. Gerçek güç sahibi Allah''dır. (C.C.).

Bu vesile ile, Mübarek Ramazanızı tebrik ederim.''

17/4/1956

Muhlisiniz,

Eş-Şeyh İsmail

Cumhurbaşkanı Celal Bayar''a Gönderdiği Osmanlıca Mektup:

" Türkiye Cumhuriyeti Reisi Huzur-ı Alisine

Son derece,zât-ı âlinize ihlasımı takdim ettikten sonra,

Mukaddes Filistin müşkilesi halli hususunda, benden maada zât-ı âlinize hiçbirşey gizli değildir. Ben ve başka kimseler Filistin meselesinin eski olduğunu bilmekteyiz. Şimdiye kadar, şüheda için üç kere (cenaze) namazı kıldık. Bu ise bizim için çok müşkildir. Siyonistler ( bu toprakları) haksız yere İslam''dan gasbettiler. Ürdün hükümetinin, ''refahiyet bizim refahiyetimiz olur ''demesi çok çok ehemiyetli ve mühimdir. Zira böyle diyerek dünya ile o dünyayı değiştirip, ahret başka, dünya başka denmektedir. Filistin müşkilesinin halli hususu bağırmakla bitmez. Allah Taala (C.C.) bize mukaddes cihadı emretmiştir. Ve vacip kılmıştır. Dinimizin emri mucibince, her vakit cihad etmek, Siyonistleri , İslam arasındaki bu gasbına nihayet vermek, bizim en mühim vazifemizdir. .... 2

Müdafaa etmek vaciptir. ....Hz. Allah''dan (C.C) hayır, saadet ve sıhhatler temenni ediyorum.

14/5/1956

Şeyh Abdüsselâm Oğlu İsmail, Barzan Aşiretinden

Bendeniz"

1 Barzani ailesi kendilerine bağlı eski mürit aşiretlerine kendilerinin Seyyid-nesep olduklarını her vesile ile ifade etmektedirler. Hatta, bu ailenin Şemdinli, Uludere ve Yüksekova''daki akrabaları kendilerinin Şirvan aşiretinden ve aynı zamanda Seyyid olduklarını ifade etmektedirler. Barzan bölgesinde, Barzani ailesinin yerleşik olduğu mıntıka''ya Şirvan da denmektedir.

2 Bazı cümleler, bozuk bir imla ile yazıldığından ve bazılarıda bir hayli silinmiş olduğundan okunamadı.