Türkiye’nin Rusya’dan yüksek irtifa kapasitesine sahip uzun menzilli hava savunma sistemiS-400satın almasıyla ilgili Batı cephesindeki homurtular sürüyor. En sonNATO Askeri Komitesi Başkanı Orgeneral Petr Pavel’den“egemenlik ilkesi gereği ülkeler kendi savunma kararlarını almakta bağımsız ancak bu kararların sonuçlarıyla yüzleşmekte de bağımsız,” şeklinde bir açıklama geldi. Pavel,“S-400 füzelerinin Ankara’nın NATO müttefikleriyle herhangi bir savunma sisteminin parçası olmasını engelleyebileceğini”öne
Türkiye’nin Rusya’dan yüksek irtifa kapasitesine sahip uzun menzilli hava savunma sistemi
satın almasıyla ilgili Batı cephesindeki homurtular sürüyor. En son
NATO Askeri Komitesi Başkanı Orgeneral Petr Pavel
’den
“egemenlik ilkesi gereği ülkeler kendi savunma kararlarını almakta bağımsız ancak bu kararların sonuçlarıyla yüzleşmekte de bağımsız,
” şeklinde bir açıklama geldi. Pavel,
“S-400 füzelerinin Ankara’nın NATO müttefikleriyle herhangi bir savunma sisteminin parçası olmasını engelleyebileceğini”
öne sürerken
“NATO savunma sistemleri ile entegre olması bile bir ülke topraklarında S-400’lerin bulunmasının oraya potansiyel olarak konuşlandırılacak olan müttefik varlıkları için zorluklar çıkaracağını”
söyledi.
Ardından
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg
’e konuyla ilgili olarak bir kez daha mikrofon uzatılınca Stoltenberg daha önceki sözlerini yeniledi:
“NATO üyeleri hangi ekipmanı edineceklerine kendileri karar verir. Yeni hava savunma imkanlarına yatırım yapma kararı, bir ülkenin ulusal kararıdır.”
Petr Pavel’in
“sonuçlarıyla yüzleşirler”
şeklinde Türkiye medyasında yer bulan açıklamalarıyla Stoltenberg’in yüzeysel cevabı ardı ardına gelince, durum haberlere NATO Genel Sekreteri’nden Askeri Komite Başkanı’na bir düzeltme gelmiş gibi yansıdı. Oysa Stoltenberg daha önce de benzeri açıklamalar yaparken
“Halen hiçbir NATO müttefikinin S-400 kullanmadığını, S-400 sisteminin NATO hava savunma sistemine entegre edilmesiyle ilgili bir talep gelmediğini, bu yüzden konunun henüz masada olmadığını
” söylemişti. Yani Pavel entegrasyon konusunun masaya gelmesi durumunda NATO’nun Türkiye’nin önüne çıkarabileceği engelleri dile getirirken Stoltenberg bu ihtimal konusunda diplomatik bir üslupla sessiz kalmayı yeğliyor.
Türkiye kendine yönelik tehditlere karşı uzun süredir uzun menzilli hava savunma sistemi alımında teknoloji transferini de kapsayan bir kontrat imzalamak, bu sayede ileride kendisi de bu teknolojiyi üretebilir hale gelmek amacıyla hareket ediyordu. Bu nedenle çeşitli ülkelerle görüşmeler yapılmış, önce Çin’le bir ön anlaşma imzalanmış ancak tetkikler sonucu beklentilere cevap vermediği için Çin sisteminden vazgeçilmişti. Rusya’yla uzun soluklu görüşmeler sonucu
itibarıyla anlaşmaya varıldığı medyaya yansıdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da
dile getirerek teyit ettiği anlaşma sonrası, teknoloji transferi konusunda nasıl bir adım atılacağı, ilk sevkiyatın ne zaman gerçekleştirileceği merakla beklenirken NATO ülkelerinin bu gelişmelere nasıl tepki vereceği de yakından izleniyor.
Türkiye’nin Batılı müttefikleriyle yaşadığı anlaşmazlıklar Ankara’yı acil ihtiyaçlarını karşılama noktasında S-400’lerin satın alınmasına getirdi; ancak bu satın almanın beraberinde söz konusu siyasi anlaşmazlıkları artırabileceği muhakkak. Bunun Batı cephesindeki bahanesi de bir askeri ittifak olan NATO’nun güvenlik kaygıları olacak. Türkiye’nin
S-400’leri NATO hava savunma sistemine entegre etmeyi talep etmesi durumunda, bu füze sisteminin bir Rus yapımı olması
Ankara’nın önüne çıkarılan ilk engel olacak.
NATO’nun daha önce Slovakya’da Rus yapımı S-300’leri kullandığı, Yunanistan’ın ise Girit’te yaptığı test atışlarında NATO ateşleme sistemlerini kullandığı biliniyor. Ancak bu örnekler NATO’ya karşı örnek olarak gösterilebilse ve velev ki NATO bu entegrasyonu kabul etse bile, bu kez Rusya’nın canını sıkacak. Sonuçta son yıllarda giderek artan Türkiye-Rusya işbirliğine rağmen, Türkiye hala bir NATO ülkesi ve
Rusya’nın teknoloji transferi noktasında endişelendiği hususların başında S-400 teknolojisinin oluşacak bir sızma durumunda NATO casuslarınca ele geçirilmesi
geliyor.
Bu durumda, Türkiye’nin böyle bir entegrasyon talebinde bulunmayacağını tahmin edebiliriz. S-400’ler, NATO sistemine, yani
NATO radar ağı (NADGE) ile NATO Balistik Füze Savunma Sistemine
entegre edilmeme durumunda kendi radar kapasitesiyle çalışacak. Uzmanlara göre
S-400’ler hava savunma kabiliyeti bakımından oldukça iyi ve tek başına (standalone) çalışabiliyor
. Ancak S-400’lerin kendi radar sistemi olsa bile NATO sistemi ile entegre edilememesi sonucu
balistik füzelere karşı koruma kalkanından
mahrum çalışacak. Bu durumda acil ihtiyaç kapsamında yapılan S-400 alımı ve kendi yüksek irtifa hava savunma sistemimizi geliştirmek noktasındaki kararlılığımız gibi kendi anti-balistik füze teknolojimizin geliştirilmesi de aciliyet arz ediyor.
Batı cephesinden yükselen homurtuların ardında da esasen Türkiye’nin S-400’leri NATO sistemine entegre etmek istemesi ihtimali değil, alternatif bir savunma sistemini alıyor, bağımsız sistemleri değerlendiriyor olduğu gerçeği yatıyor. Kabaca bu satın alma
NATO surlarında gedik açılması
anlamına geliyor. Ankara’nın bu siyasi ve askeri kararının, Batı paktında nasıl yansımaları olacağını ve diğer pek çok yeni gelişmeyle birlikte nasıl gelişmelere kapı açacağını ilerleyen dönemde göreceğiz.
15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’de daha önce arkasında Batı’nın olduğu darbelerden farklı olarak başarısızlıkla sonuçlanmasının
, NATO içi tartışmalarla başlayarak uzun vadede küresel çapta değişikliklere uzanacak sonuçları olacağını zaten uzun süredir konuşuyoruz.
Öte yandan orta vadede ortaya çıkabilecek yeni gerilimlerin ilk sinyalleri de beliriyor. Örneğin,
ABD Senatosu’nda onaylanmayı bekleyen S-400 füzelerinin üretici şirketlerini kara listeye alma kararı
, Türkiye’nin satın alma sürecini etkilemese de olumsuz sonuçlar ortaya koyabilecek. ABD Senatosunda alınan bu karar ABD dışındaki ülkeler için bağlayıcı değil; bağlayıcılığı olabilmesi için BM gibi bir kurum nezdinde alınması gerekiyor. Ancak Dış İşleri Bakanı Tillerson’ın
“Yaptırım listesinin Rusya ile savunma ve istihbarat alanında işbirliği yapan müttefiklerin etkilenebileceği kaygısıyla geciktirildiğini”
ifade etmesi, ABD’nin İran’a karşı uyguladığı petrol ambargosunu delme suçlamasıyla devam ettirdiği davayı akıllara getirmiyor değil. Acaba Amerikalılar S-400 meselesini de o kadar büyütür mü, izleyip göreceğiz.