İsrail-Suudi Arabistan ve İran-Hizbullah eksenli yeni bir savaş çıkar mı?

04:0012/11/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Merve Şebnem Oruç

3 Kasım Cuma günüHamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti, Lübnan’daydı veLübnan Başbakanı Saad Hariride görüştüğü isimler arasındaydı. Hariri ertesi gün Riyad’da istifası etti; babasıRefik Haririgibi suikasta uğramaktan korktuğunu söyleyerek Hizbullah’ı ve İran’ı suçladı.Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aounülkeye dönmeden Hariri’nin istifasını kabul etmeyeceğini söylerkenHizbullah lideri Hasan Nasrallah, istifanın“Suudiler tarafından dayatıldığını”iddia etti. Suudi yetkilileri Lübnan’dan gelen açıklamaları“savaş

3 Kasım Cuma günü
Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti
, Lübnan’daydı ve
Lübnan Başbakanı Saad Hariri
de görüştüğü isimler arasındaydı. Hariri ertesi gün Riyad’da istifası etti; babası
Refik Hariri
gibi suikasta uğramaktan korktuğunu söyleyerek Hizbullah’ı ve İran’ı suçladı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aoun
ülkeye dönmeden Hariri’nin istifasını kabul etmeyeceğini söylerken
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah
, istifanın
“Suudiler tarafından dayatıldığını”
iddia etti. Suudi yetkilileri Lübnan’dan gelen açıklamaları
“savaş ilanı”
olarak nitelerken, misillemeleriyle bilinen Hizbullah çevreleri şimdilik sadece
“Başbakanımızı geri istiyoruz”
demekle yetindi.

Aynı günün akşamı Suudi Arabistan
“yolsuzluk operasyonu”
yla gündeme otururken, Suudi yetkililerce
Yemen
’den
Riyad
’a İran yapımı balistik füze atıldığı iddia edildi. Yemenli Husilerden bir sözcü El Cezire’ye “
800 km’den fazla menzile sahip İran menşeli Scud tipi Burkan 2-H füzesini ateşlediklerini”
söyleyerek saldırıyı üstlendi. Bu gelişmeler
“acaba Suudi Arabistan-İsrail ve İran-Hizbullah eksenli yeni bir sıcak çatışma kapıda mı?”
sorusunu beraberinde getirdi. Peki kim bölgede yeni bir savaş istiyor? Ve kim yeni bir savaşı kaldırabilir?
Suudi Arabistan İran’a karşı agresifliğini gitgide artırıyor olsa da, ülkenin İran’la savaş ilan etmesi pek mümkün değil. Doğruya doğru, Suudi Arabistan bölgede en çok silah satımı yapan ülke ancak Yemen’de İran destekli Husilere karşı başlattıkları savaş dahi bir fiyaskoya dönüşmüş durumda. Suudilerin aynı anda iki cephede savaşacak askeri kapasiteleri olmadığını bildiğimizden geçtiğimiz yıllarda
“Suriye’ye müdahale etme”, “300 bin asker gönderme” v
e bunun için
“İslam Ordusu kurma”
vb. iddialarını gerçekçi bulmamış; bunda haklı çıkmıştık. Suudilerin bugün de İran’la doğrudan ya da Lübnan’da Hizbullah üzerinden dolaylı olarak savaşa girmesi, kendilerine kazançtan çok kayıp getirir. Körfez ülkelerinden destek arasa da, en büyük askeri desteği alabileceği Mısır’dan aksi yönde açıklama geldi bile.
Abdülfettah Sisi
CNBC’ye verdiği röportajda,
“Bölgenin daha fazla kaosu kaldırmayacağını
” ifade ederek Hizbullah-Suudi Arabistan sıcak çatışmasından kaçınmak gerektiğini söyledi. Ekonomik ve siyasi çalkantının ortasında 2018’de yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimine gidecek olan Sisi,
Irak ve Suriye’de yolun sonunu gören DAEŞ artıklarının Libya’ya da Mısır’ın Sina bölgesine yerleşmesi
tehlikesi nedeniyle muhtemelen Mısır’ın daha fazlasını kaldıramayacağını düşünüyor olabilir ve bu doğrudur. Dolayısıyla Suudi liderliğindeki Körfez şimdilik Lübnan’a yönelik bir savaş başlatmaktan kaçınabilir, baskıyı artırmak için Katar’a uyguladıklarına benzer bir ambargo uygulayabilir. Ancak iki yıl önce Lübnan Ordusu’na ve emniyet teşkilatına yaptıkları yardımları kesme ve yenilerini durdurma kararı alan Suudilerin bu tavrı, Hizbullah’ın gücünü zirveye çıkarmasına sebep oldu; siyasi ve ekonomik ilişkilerin tamamen kesilmesi, Lübnan tamamıyla İran’ın eline teslim etmek anlamına gelir.
Öte yandan altı yıldır Suriye’de Esad rejiminin yanında savaşan Hizbullah, İsrail’in tedirginliğini artıracak şekilde bölgede etkisini artırdı ama Suriye’de çok sayıda savaşçısı öldü ve yaralandı. İddialar Hizbullah’ın eski gücünün en az dörtte birini kaybettiği yönünde. Her ne kadar her gün saflarına yeni savaşçılar katıyor olsa da,
Lübnan’da yaşanacak bir savaş Hizbullah güçlerinin eve dönerek Suriye’den çekilmesi
anlamına gelir. Ne evde yaşanacak bir çatışmaya ne de Suriye’den çıkmaya hazır olan Hizbullah, bu yüzden
Suudi Arabistan’ın sert sözlerine misilleme yapmak yerine, “Başbakanımızı geri verin,”
demekle yetiniyor.
Esad rejimine Suriye savaşının başından beri destek veren ve Suriye’de çok sayıda asker kaybeden
İran ise, rejimin düşmemesini başardı ama Ruslar sahaya inene kadar ibrenin yönünü tersine çeviremedi
. Rusya savaşa doğrudan katılınca da uğruna onlarca general kaybettiği Suriye’de nüfuzu azaldı; ikinci plana düştü. Obama’nın ikinci döneminde bölgede etkisini artırıp yayılmış olsa da, düşmanlarının sayısını da bir o kadar artırdı. Şimdi İsrail ve Suudi Arabistan kadar Trump yönetimi de İran’ın baskılanması taraftarı. İran’ın bu kadar çok düşmanı varken
yeni bir sıcak savaşa girmesi kazanımlarını riske etmesi anlamına geliyor
. Bu nedenle, Pentagon’un önceliği hala Suriye ve Irak iken İsrail’in Gazze’yle uğraşmasını tercih edebilir.
Hamas
’la arasına Suriye İç Savaşı nedeniyle mesafe girdiğinde
İslami Cihad
’ı güçlendiren İran, bugünlerde yeni Hamas yönetimiyle ilişki tazeliyor. Gazze’de yeni bir çatışmaya gücü olmadığı için
Fetih’le anlaşan Hamas delegeleri Tahran’dayken Mahmut Abbas’ın da Riyad’a çağrılması
Gazze Şeridi’ne daha dikkatli bakmayı gerektiriyor. İsrail on gün önce Gazze Şeridi’nde bir tüneli havaya uçurdu; şimdilik ne Hamas’tan ne de İslami Cihad’dan İsrail’e yönelik bir misilleme gelmedi ancak bu sessizliğin süreceği anlamına gelmiyor.
Trump’ın gelişiyle ABD ile eski günlerine döneceğini düşünen İsrail
ise, şimdilik
Rusya üzerinden Hizbullah’ı Suriye’de kontrol altında tutuyor
ancak bu Hizbullah’ın daha fazla güçlenmesine göz yumacağını göstermiyor. Şam’ı ve Suriye’deki Hizbullah hedeflerini sık sık bombalayan İsrail, aynı zamanda Gazze’de de Hamas’ın gücünü kırmayı başarmış durumda. Fetih-Hamas anlaşmasını desteklemediğini söylese de, Mısır’ın garantörlüğünde
Gazze Şeridi’nin kontrolünün Abbas hükümetine bırakılması anlamına gelen anlaşma, İsrail için on yıl sonra gelen bir zafer
demek. Bu hafta yedi ülkenin katılımıyla son yılların en büyük askeri tatbikatını gerçekleştiren İsrail’in, sınırları çevresindeki hazırlıkları ve tüm bölgede arkada izini bıraktığı siyasi hamleleriyle, yeni bir savaşa hazırlandığı söylenebilir. Bunun hedefinde İran, merkezinde ise Lübnan var. Ancak tanıdığımız ve bildiğimiz İsrail, en ölümcül darbeyi vurabilmek için Batı’dan isteyeceği desteği ikiletmeksizin alabileceği zamanı bekleyecektir. AB, İran’la nükleer anlaşmayı sürdürme niyetini hala taşırken, ABD’de İran’a baskıyı artırmaya karşı olan sesler hala tam olarak susturulamamışken, buna henüz vakit var gibi görünüyor. Ama kıvılcım dinamite bu kadar yaklaşmışken 2018’de böyle bir tablo kaçınılmaz gibi.
#Suudi Arabistan
#Lübnan
#Hamanet
#Ali Ekber Velayeti