Bu olay üç açıdan tartışılıyor. Birincisi, elbette IŞİD ve İslamofobi. Batı'nın aşırı sağcıları için, bu olay İslam karşıtı eleştirilerini ve İslam ve terör eşitlemelerini daha yüksek sesle dile getirmeleri için zemin oluşturdu. Bu saldırının Başkanlık yarışında Hillary Clinton karşısında Donald Trump'a avantaj kazandırdığı anketlerden anlaşılıyor. Ancak Ömer Metin'in saldırı öncesinde 911'i arayarak 'IŞİD'e gönülden bağlı olduğunu' ilan etmesinin bize anlatması gereken detay, daha önce Batı'daki bazı IŞİD saldırılarında olduğu gibi, böyle kanlı eylemlere imza atanların artık sadece IŞİD üyeleri değil, aynı zamanda salt sempatizanları da olabilmesi. Yani terör saldırıları için illa ki emir almak, eğitim almak, örgüt üyesi olmak gerekmiyor, gönüllülük yetiyor. Bu da IŞİD'i daha öngörülemez yaparken tüm Müslümanları da potansiyel IŞİDli olarak etiketlenmeye biraz daha yaklaştırıyor.
Orlando'nun tartışıldığı ikinci açı, Ömer Metin'in katliamı gerçekleştirdiği yerin bir eşcinsel barı olması. Eşcinsel evliliğin geçen yıl yasallaştığı ABD ve Batı'nın kalanında liberaller saldırıyı bu yönüyle eleştirerek 'İslam'ın tahammülsüzlüğü' üzerine tepki gösteriyor. Amerikan Başkanı Obama da bu katliamı hem terör hem de nefret saldırısı olarak tanımladı. IŞİD'in bir eşcinsel barına saldırmasında şaşırılacak bir şey yok, zira bugüne kadar Yezidilerden ateistlere ve eşcinsellere doğmuş olduğu coğrafyada çok sayıda azınlığı öldüren IŞİD'in, sadece 'kafir' ve 'sapkın' olarak nitelediklerine değil aynı zamanda 'mürtet' olarak etiketleyip kendi çizdiği sınırların dışına çıkan Müslümanlara da, sayıları ne kadar çok olursa olsun, neler yaptığı ortada.
Üçüncü açı ise, ABD'de silah satın alabilmenin bankadan kredi almaktan kolay olması. Ömer Metin saldırıyı gerçekleştirmesinden önce iki kere terör bağlantıları nedeniyle soruşturulmuş; ancak buna rağmen kolaylıkla yasal yollardan bir otomatik tüfek, bir tabanca ve bolca mermi satın alabilmiş. Silah lobileri, silah yasasının ABD'de vites düşürmeyen kanlı saldırılarla doğrudan bağlantısının olmadığını iddia ediyor; ama patlayıcı maddelerin güçlendirilmesinde kullanıldığı için nitrat içeren gübrenin dahi satış ve sevkiyatına yasak getirmek zorunda kalmış bir ülkenin vatandaşları olarak bizim bu rahatlığı anlamamız zor.
Ancak bu üç açının ötesine geçmeyen tartışmalar, esas meseleyi görmemizi engelliyor. O da son bir ayda IŞİD'e karşı küresel seferberlik seviyesindeki mücadelede vites yükseltilmesinin IŞİD tehdidini zayıflatmaktan uzak olduğu gerçeği. Son dönemde, IŞİD'in Irak, Suriye ve Libya'da büyük kayıplar verdiği yönündeki haberleri sizler de takip etmektesinizdir. Hatta öyle ki, Suriye ve Irak'ta Menbiç, Rakka ve Felluce üçgenine sıkışan IŞİD'in lideri Ebu Bekir el Bağdadi'nin öldüğü yönünde iddialar dahi gündeme geldi. Hal böyle olunca, okuyucu da 'IŞİD terörü bitti bitecek' zannediyor.
IŞİD, Türkiye sınırına yakın olan ve Rakka'ya yönelik sevkiyatlar açısından kritik öneme sahip olan Menbiç'te ABD'nin desteklediği YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri karşısında sıkışıp kalırken kuzeyde Türkiye tarafından top atışlarıyla vuruluyor, Halep'in kuzeyinde ise muhalifleri geçemiyor. Kendine alan açmaya çalıştığı noktalardaysa, Rusya, rejim güçleri ve İran'la karşı karşıya kalıyor. Irak'ta, Musul operasyonlarına karşı Bağdat'a yönelik terör saldırılarını artırmasının bir sonucu olarak IŞİD, Felluce'de karadan İran'ın, havadan Irak'ın destek verdiği Irak ordusu ve Şii milislerle mücadele ediyor. Libya'da ise, IŞİD'in kalesi olarak görülen Sirte, Libya güçleri tarafından geri alınmış durumda. Özetle IŞİD, kaosun hüküm sürmesi nedeniyle en güçlü olduğu üç ülkede ciddi anlamda alan ve kan kaybediyor. Fakat yine de binlerce kilometre ötedeki ABD'de bile, yetkililere göre Amerika'nın en çok can kaybıyla sonuçlanan silahlı eylemine, üstelik de sadece bir gönüllü, bir fan sayesinde, imza atabiliyor.
Öte taraftan Fransa'da, çalışma yasası nedeniyle süregelen protestolar ve düşmeyen tansiyon, 2016 Avrupa Şampiyonası ve buna bağlı olarak artan holigan şiddeti nedeniyle geri plana düşse de IŞİD tehdidi kendini gösteriyor. Futbol holiganlarının Fransa sokkalarında ellerinde içki şişeleriyle 'IŞİD neredesin?' diye bağırarak çağırdığı IŞİD, Paris yakınlarındaki Magnanville'de Salı günü ortaya çıktı. Bir polis şefi ve yardımcısı, Larossi Abballa tarafından evlerinde öldürüldü. Fransız vatandaşı olan Abballa'nın iki polisi öldürdüğü yerde Facebook'tan canlı olarak video mesajı yayınlaması ve IŞİD sözcüsü Ebu Muhammed el Adnani'nin 21 Mayıs'taki çağrısına cevap verdiğini ilan etmesi, yakında canlı yayında IŞİD fanlarının gerçekleştirdiği bir katliamı bile izleyebileceğimiz şüphesini de beraberinde getiriyor.
Ömer Metin'in 12 Haziran'daki Orlando katliamı, Larossi Abballa'nın 14 Haziran'daki Magnanville cinayetleri bize gösteriyor ki, Irak, Suriye ve Libya'da cephede askeri savaş veren, Bağdat'tan Brüksel'e, Ankara'dan Riyad'a terör saldırılarına dönen IŞİD, cephede sıkıştığında kanlı eylemlerini silahlı saldırı, cinayet gibi metotlarla çeşitlendirebilen ve bunu kendisine gönül verenlere toplu mesaj göndermek suretiyle başarabilen bir örgüt. Üstelik IŞİD gönüllüleri 911'i arayarak ya da Facebook'ta video mesajı yayınlayarak saldırılarını şaşaalı bir şekilde ilan etmekten de geri kalmıyor. Bu da IŞİD'in yok olmaktan çok uzak olduğunu, aksine bir terör örgütünden beklenmeyecek derecede esnek, kıvrak ve çok yönlü bir yapıya dönüştüğünü gösteriyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.