Hüznü arkadaş edindik kendimize…
Hüzündür beni ben yapan, hüzündür seni sen yapan, hüzündür hayatı hüzünlenmeye değer kılan. Hüzündür sonbahar, kaybolur o gelince bahar.
Bir sonbahar yaprağı değince yere, kopunca dalından; bu bir bebeğin dünyaya geldiği ilk an gibidir.
Sonbahar hüzünlendirmez, hüzün sonbaharda yaşanır. Hüzünle sonbahar birbirine âşıktır.
Aşk ise insanı çoğu zaman zıtlaştırır. Tıpkı sonbaharın güzelliğinde sevinmemiz gerekirken hüzünlenmemiz gibi.
Sadece sonbahar hüzünlendirmez insanı yaşadığı yaşadıkları yaşanmışlıkları…
Sonbahara özgü sanılsa da hüzün, hiç beklemediğin bir mevsimde yüreğine tarifsiz duygular düşebilir.
Sonbaharda dökülen bir yaprak gibi ulaşır yere ümitlerim.
Bir sonbahar akşamında yazdım olmayışları. Bir sonbahar akşamında boynum tahta bir giyotindeyken haykırarak şiirler okudum.
Ve hangi kapıya çıksam, kaçtıklarım dizildi önüme bir bir.
Ve bu mevsimde gönlümü garip bir kaderin bürüdüğünü, ruhumun sonsuz bir melankolide boğulduğunu hissediyordum.
Lakin bu mevsimde sen yoktun, sensizlik vardı. Sensizliğin verdiği sessizliğe adamıştım kendimi.
Hüzündür insanı ârif yapan, bir sonbahar sabahında.
*
Bu satırlar, bir kalemden çıkmış gibi görünse de, her cümlesi farklı kişilerce yazıldı.
Konu sonbahar ve hüzündü.
Kocaeli Akademi Lise Yazarlık Okulu Deneme Grubu öğrencileri arasında elden ele dolaşan kâğıt üzerine, her birinden bir-iki cümle yazması istendi.
Böylece bu metin oluştu.
Şevval Sude Tekoğul, Merve Uzun, Nisagül Demir, Feyza Çöpoğlu, Ebrar Öztürk, Ayşenur Tunçtuğ, Ayşenur İrer, Sıla Kar, Bensu Ayrılmaz, Sümeyye Denkbaş, Ayşenur Kurtoğlu, Furkan Akkaya, Fatih Aydın ve Sefa Ayvaz'ın kaleminden.
*
Okulun sekiz ay süren eğitimi bu hafta tamamlandı ve bir törenle gençlere sertifikaları verildi.
Ortaya bir de kitap çıktı.
Şiir, hikâye, deneme ve portre gruplarına katılan 62 gencin arasından seçilen 35'inin yazdıkları bir kitapta toplandı.
Uzun Yolun Yolcuları ismini taşıyan ortak kitap, “Çalışınca Oluyor” düsturuyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlandı.
*
İlk başta kendiliğinden “Yazarlığın okulu mu olurmuş?” sorusu akla gelebilir.
Berberin, tamircinin çırağı oluyor.
Terzinin kalfası, aşçının yamağı da…
Kimse itiraz etmiyor.
Çıraklığın ve kalfalığın okulu da var.
Yazarlığın niye olmasın?
Yetenekli gençler, hep kendi başına mı yetişmek zorunda kalacak?
Tecrübe aktarımının, yazma konusunda ihmal edilmesi şart mı?
Kaldı ki bizde âşıklık geleneği, asırlardır böyle yürüyüp gelmiştir.
Bu geleneğin ne kadar köklü olduğunu uzun boylu izah etmek gereksiz.
*
Usta çırak ilişkisi önemli.
Büyük ustaların çırakları, zaman içinde nasıl da devleşiyor…
Neşet Ertaş'ın ustası, babası Muharrem Ertaş.
Onun da bir ustası var: Yusuf Usta.
Mükerrem Kemertaş-Tuncay Kemertaş ve niceleri hep böyle.
*
Saz kursu, gitar kursu denilince kimse itiraz etmez.
Hat, tezhip, minyatür ve daha pek çok alanda aralıksız devam eden çalışmalar gibi, yazma konusunda da bilgi sahibi olanların, okuma ve yazmaya meraklı gençlere yol göstermesinden daha doğal ne olabilir?
Ayrıca, gençlere yetenekleri doğrultusunda yardımcı olmaktan imtina edilirse, kimler sahip çıkıyor ve nasıl farklı şekilde yönlendiriyor, bir düşünmek gerekir.
Bu konuda bilhassa son yıllarda epey acı tecrübeler edindik.
Kimi dağa çıkarmak için elinden geleni yapıyor, kimi de bambaşka istikametler çiziyor.
Eline silah verip, bomba verip kendi halkının üstüne saldırtanların yolunu kesmek için bu tür çalışmaların çoğalması şart.
Uzun Yolun Yolcuları kitabına kalemiyle katılan gençlerin her birini kutluyorum.
Yolunuz açık olsun, tekerinize taş değmesin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.