Şehit haberleri yine yürek yakıyor.
Anaların gözü yaşlı, babaların yumrukları sıkılı.
Hariçten konuşmak kolay.
Ateşin nereyi yaktığını cümle âlem bilir: Düştüğü yeri.
Peki biz, hiç tanımadığımız o gencecik asker ve polislerin cenaze törenlerinde metin olabiliyor muyuz?
Kardeşimizi kaybetmiş gibi hissetmiyor muyuz?
Evladımızı kaybetmiş gibi üzülmüyor muyuz?
*
Gibi…
Aslından farklı elbette.
Benzerliği anlatır.
Ateş, kendi ocağımıza düşmese de derinden etkilendiğimiz aşikâr.
Şehitlerimizin törenlerini seyrederken bile gözlerimiz doluyor.
Boğazımız düğümleniyor.
*
Bütün bunların son bulması için gösterilen gayretlerin bir anda boşa çıkması ne acı.
“
” sözünü başka yerlere çeken, anlamayan, dahası yanlış bulanlarla aynı havayı solumak durumundayız.
Terör örgütü yol kesip araçları durduruyor, “
Barış sürecini kimin bozduğunu
” anlatıyormuş.
Durdurulan araçtaki yolcular arasında, teröristlerin sözlerine karşı çıkan olabilir mi dersiniz?
Tam tersini savunmaya kalkışan?
Anlamayanların kafasına silah dayayıp tetiği çekerlerse?
Anlamamak bile tehlikeliyken, itiraz ne kelime!
*
“
” diye bir şey var.
Aynı haberi
verişiyle, yabancı ajansların veriş şekli birbirinden farklı.
Onu geçelim, kendi ülkemizdeki gazetelerin bile haber dili arasında 180 derecelik fark var.
Çok fazla çarpıtmaya gönlü el vermeyen 90 derecelik sapma ile yetiniyor.
Birinde
olanın, diğerinde
gibi verilmesi durumu.
*
Bir de sertlikten uzak durma gibi bir tercihin sonucu olsa gerek, lüzumsuz kibarlık sergileniyor.
Hem de yıllardan beri.
Son zamanlarda haberlerde yer alan birkaç cümleye bakalım:
“
Yüksekova'da 20 terörist etkisiz hale getirildi
.”
“Diyarbakır'da PKK'ya yönelik son günlerde yapılan operasyonlarda 25 örgüt mensubu etkisiz hale getirildi.”
“53 günde 943 terörist etkisiz hale getirildi.”
Bu şekilde ifade etmek, ara sıra eleştirilse de pek bir şey fark etmez.
*
Ne demek etkisiz hale getirmek?
Teröristler nasıl etkisiz hale getiriliyor?
Konuşarak ikna mı ediliyor?
“Bak aslanım, gittiğin yol yanlış. Bu yol, yol bile değil. Gel vaz geç. Sonu kötü…”
“Sahi mi o zaman ben biraz düşüneyim.”
“Düşünecek ne var? Vaziyet ortada. Arkadaşlarının akıbetini görmedin mi?”
“He valla doğru söylüyorsunuz. İki seksen uzandı hepsi. “
“Senin sonun da böyle olsun ister misin?”
“Yaa, gördün mü? O halde ne yapman lâzım?”
“Bu durumda ben hemen etkisiz hale geleyim.”
“Hah, aferin. Doğru tercih.”
*
Bu mudur? Değildur!
O zaman nasıl etkisiz hale getiriliyor teröristler?
Elleri kolları bağlanarak mı?
Eter koklatıp bayıltılarak mı?
Falaka cezasıyla mı, yoksa uzun süre tek ayak üstünde dikilme cezası mı veriliyor?
Çocukluğuna döndüren terapiyle mi, masajla mı, cebine gönderilen mesajla mı? Nedir?
Hiç biriyse, “Şu kadar terörist etkisiz hale getirildi” kibarlığından artık tamamen vaz geçilmesi gerekir.
Bu kadar kibarlık fazla.
Ayrıca karşıdaki diplomat değil.
Terörist nezaketten ne anlar?
Desek de kim duyar…