Terk etti evi barkı, hatıra kaldı Çark'ı

04:0018/11/2016, Cuma
G: 16/09/2019, Pazartesi
Mehmet Şeker

“Senin birçok romancı tanıdığın var” demişti bir arkadaş. “Benim de hayatım roman. Fakat kendim yazamıyorum. Denedim, olmadı. O usta yazarlardan biriyle tanıştırsan beni, özellikle filancayla… Ben anlatsam, o yazsa…”



Böyle bir teklifle karşılaştığımda gülümsemek gelmemişti içimden. İkimiz de 25 yaşındaydık. Hayatım roman diyordu. Kimin hayatı değil ki?



*


Bulgaristan'da beyaz tülbentli bir teyzemizin, “Şu dünyada her ne olursan ol, sadece bir ülkede azınlık olma” sözünü de hatırlamak zamanı.



Bir de doğduğu topraklarda azınlık, göç ettiği topraklarda yine azınlık olanlar var.



Buna en iyi örnek, Türkiye'den Yunanistan'a göç eden Rumlar.



Burada Türk kabul edilmiyorlar, orada Rum'dan sayılmıyorlar.



*


Yüz yıl önce Hacı İlyas Usta, Adapazarı'nda bir çark yapar.



Şehrin simgesi haline gelen su çarkını kendi döküm fabrikasında imal etmiştir.



Çocukluğu fakirlik içinde geçmiş, istediği gibi bir eğitim alamamıştır.



Zekâsı ve çalışkanlığıyla yükselen Hacı İlyas Usta, bugünün değeriyle üç milyon liralık çarkı şehre hediye eder.



*


Aile daha sonraki yıllarda İstanbul'a göç eder.



İki oğlu vardır.



İkisi de Yeşilçam'ın ustalarından.



Kriton İlyadis görüntü yönetmeni, Yorgo İlyadis ise ses mühendisi.



Eski filmlerin jeneriklerinden hatırladığımız isimler.



İlyas Usta'nın torunları bugün Yunanistan, Almanya ve ABD'de yaşıyor.



Ancak dedelerinin çarkı onlar için aile yadigârından çok daha anlamlı bir eser.



*


Geçmiş yıllarda fırsat buldukça gelip ziyaret ederlermiş.



Son zamanlarda ise internetteki resimlere bakmakla yetinmişler.



Bir gün çark hakkında bir yazı ile karşılaşınca, yazarı Fahri Tuna'ya mesaj göndermiş İlyas Usta'nın torunu, Kriton İlyadis'in kızı İvi Hanım.



“Hepimiz, ailemizin büyüklerinin geriye bıraktıkları eserle gurur duyarız. Türkiye'den uzakta yaşasak da hatıralarımızı devamlı beraberimizde taşıdık, unutmadık.”



Çarkın harap olduğunu, parçalandığını düşünüp üzülmekteymişler.



*


Uzun süren yazışmalar sonunda iki kardeş İvi ile Lena Hanımlar Adapazarı'na davetli olarak geldiler.



Çok güzel Türkçe konuşuyorlar.



Dedelerinin şehrinde, eserin yüzüncü yılında, dört gün misafir oldular.



Çarkın durduğunu görünce yaşadıkları mutluluk anlatılmaz.



Adapazarı, onları bağrına bastı.



Neredeyse bütün şehir, onları ağırlamak için seferber oldu.



Sakarya Güzel Sanatlar Derneği'nde yapılan toplantıda Burçak Evren, İlyadis kardeşlerin Yeşilçam'a verdikleri emeği anlattı.



*


İvi ve Lena'nın Avrupa ülkeleriyle burayı mukayese ederken, âdetler, gelenekler, anlayış söz konusu olduğunda “Hâlbuki bizde öyle mi ya?” diye kurdukları cümleler kaldı hatırımda.



Biz derken kast ettikleri bizdik.



Beni en çok etkileyen husus ise bunca yıl içinde Türk pasaportundan vazgeçmemesiydi.



Onlarca yıldır Atina'da yaşamasına rağmen, Yunan pasaportu almak istememiş İvi Hanım.



Ve giderken, ısrarla davet ederek “Unutmayın, artık Atina'da bir eviniz var” sözü.



Lena Hanım da aynı ifadeyi Almanya için söylüyordu.



*


Torunlarına buradaki hatıraları bir masal gibi anlatan, İstanbul'u ve Adapazarı'nı her zaman hasretle yâd eden dostlarımız, feleğin çarkı ile pek ilgilenmemişler.



Varsa yoksa Adapazarı'ndaki İlyas Usta'nın çarkı…



İlyas Usta'nın bir de madalyası var, onu da anmak gerekir.



Saray'dan görevli olarak Mekke'ye gönderilmiş.



Orada su kanalları ile ilgili çalışmış bir süre ve Suudi Arabistan ona madalya vermiş.



Eski fotoğraflarda gördük ki madalyasını hep göğsünde taşıyor.



Eklemek gerekir; İstanbul'a göç ederken, evini de okul yapılması için bağışlamış İlyas Usta.




#Azınlıklar
#Göçmenler
#Yeşilçam
#Burçak Evren