Musahhihlerin yaptığı görülmez, yapmadığı görülür.
Yanlış yazılan bütün kelimeleri düzeltirler, arada bir tanesi gözden kaçar, onu herkes görür.
Patlayan bombalar gibi…
Teröristlerin yollara döşediği patlayıcıların çoğu tespit edilerek imha ediliyor.
Tespit edilemeyen bir tanesi patladığı zaman, asker ve polislerimiz şehit oluyor.
Bize göre şehit.
Vatanı uğruna can verenlerin şehit olduğuna inanıyoruz.
Bu konuda tereddütleri olanlar, gazetelerinde ve tv ekranlarında şehit yazmamak için gayret sarf ediyorlar.
Onlar kim, biliyorsunuz.
Bizden farklı düşünenler.
*
Dört gruba ayırabiliriz onları; üçü içeriden, biri dışarıdan.
Bir:
İki:
Aydın Doğan'ın elemanları
Üç:
Dört:
Terör yandaşlarını anlarım.
Nabızları teröristlerle beraber atan, kalbi onlarla beraber çarpanlar…
Onlar gönlüyle ve kafasıyla zaten bombayı koyanın tarafında.
Şehit olan asker ve polislerin arkasından üzülmez, istese de üzülemez ve onlar için şehit diyemezler.
Bakış açılarına göre şehit olan, asker ve polis değil, onların öldürdüğü teröristlerdir.
*
Aydın Doğan'ın televizyon ve gazeteleri de bazen 'şehit' yazarlar, bazen ısrarlara rağmen “
” deyip geçerler.
Duruma göre.
Bir sayfadaki haberde 'şehit' ibaresi geçse de başka bir haber ve yazıda aksi savunulur.
Doğrusu, bir yandan terör propagandası yapılırken, bir yandan
“Şu kadar askerimiz şehit oldu”
diye yazmak, hangi yayın kuruluşu olursa olsun, tek kelimeyle ikiyüzlülüktür.
*
Kısaca ecnebi dediğimiz yabancı medyada ise ne isterlerse onu yazarlar.
Bizi ilgilendirmez ne yazdıkları.
Yabancıların, şehitlik kavramını bilmeleri de mümkün değil, anlamaları da.
*
Peki, gelelim aradakilere…
Kendilerini 'Hizmet', 'Cemaat' gibi tanımlamalar içine sokanların yayın organlarındaki tavrı nasıl anlayacağız?
Onlar da kimi zaman 'şehit' yazar, kimi zaman teröristlerin cenazelerini kullanarak hizmet ederler.
Gördük.
Terör örgütünün bayraklarına (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle paçavralarına) sarılı tabutları, ekranlarında saygıyla haber yaptılar.
Sorsanız, şehitlik üzerine iki saat nutuk atabilir her biri.
Vatan savunmasının ne anlama geldiği hakkında nefes almadan konuşabilirler.
Şehitliğin nasıl bir mertebe olduğunu gözyaşlarıyla anlatabilir, dinleyenlere de mendil dağıtırlar.
*
Buna rağmen, farklı bir tavır içindeler.
Her birinin veya pek çoğunun aklıyla vicdanı arasında bir protokol uyuşmazlığı yaşadıkları aşikâr…
İşleri zor hakikaten.
Sıkıntılı bir durum içindeler.
Erdoğan düşmanlığından başlayıp, devlet düşmanlığına kadar ilerleyebilmek için, çok çileli bir yoldan geçmek gerekir.
*
Yıllar boyunca inanıp savunduğunun aksi yönde davranmak, insanda kişilik bölünmesine yol açar.
Sonra öyle bir yere gelinir ki…
Etrafına bakıp “
Ben neredeyim, ne yapıyorum”
diyebilmek bile zorlaşır.
Banka genel müdürlüğü önünde ve Adliye avlusunda mahkemeye sevk edilen savcılar için topluca Cevşen okuyup
, “Teröre karşı tek ses”
mitinginde şehitler için Kur'an-ı Kerim okunmasına itiraz edecek bir merhaleye gelir insan
.
Sosyoloji, psikoloji başta olmak üzere ne kadar bilim dalı varsa, işte tam burada devre dışı kalır.