Başbakan Ahmet Davutoğlu,
seçimden birinci çıkan partinin lideri
olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan aldığı görev gereği, yeni hükümeti kurmak için görüşmelere başladı.
Vatana millete hayırlı olsun.
İlk görüşmeler, nabız turu niteliğinde.
Önce bakacak, nasıldır vaziyet…
Hayat ihtimali nedir,
nabız atıyor mu atmıyor mu?
İkinci turda ise
başlayacak.
Kim hangi bakanlığı istiyor?
Öne sürülen şartların hangilerinin altı çizilmeli, hangisinin üstü çizilmeli?
gereken bakanlıklar var mı,
gereken bakanlıklar var mı?
*
Her gün hükümet kuruyor, her hafta seçim yapıyor değiliz ama -farkında mısınız- sanki öyleymiş gibi, büyük bir tecrübe sahibiyiz bu konularda.
O kadar ki şimdi bazı görüşmelerin
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
yapılacak görüşmelere şahit olacağız.
Mesela
Çakmaktaş'la yapılacak olan.
Hayır o değil,
'la…
O da değildi yahu.
Siz de hiç yardımcı olmuyorsunuz ama.
'la olan görüşme desenize.
Yan taraftan kafasını uzatan arkadaş söylemese, mübarek Ramazan günü doğrusunu bulmakta daha çok zorlanacaktık.
Gerçekten de o görüşmeler, âdet yerini bulsun niyetiyle yapılacak, bayramlaşma gibi.
Esasen böyle bir durumda âdet yerini bulmasa da olur.
*
Koalisyon pazarlıkları ve hükümet kurma çalışmaları hakkında biz dahi epeyce bilgi sahibiysek…
Bir düşünün, bütün işleri siyaset olan ve günde 24 saatten fazla siyaset içinde olma gayretindeki siyaset adamları ne durumdadırlar?
Onlar bu işin kurdu.
Daha gelenin adım atış şeklinden, elini uzatış şeklinden kim kimin hakkında ne düşünüyor, görüşmenin seyri nasıl olacak, hepsini bilirler.
Hele ki genel başkanlık koltuğuna oturmuş olanlar…
Onlar,
leb demeden leblebiyi anlamakta
herkesten mahirdirler.
Hal böyle olunca…
Bazı görüşmelerin boş yere yapılacağı daha baştan bellidir.
Biz bilemesek bile liderler bilir.
*
Birleşip yeni bir hükümet kurma konusunda ihtimal görmeyen partinin lideri, kuyruğu dik tutmak için işi yokuşa sürebilir.
Ön şart olarak ileri sürülecek maddeleri koyu harflerle yazmak ve o maddelerden bir tane bile taviz vermeyeceğini ısrarla söylemek, bağırarak söylemek, yokuşa sürmek anlamına gelir.
“Biz aslında bizimle hükümet kurmayacağınızı biliyoruz, o yüzden ümitli değiliz. Hiç değilse ilkelerimiz diye ortaya attığımız maddelerde diretelim ki seçmen yarın öbür gün bizi suçlamasın. En azından mevcudu koruyalım."
*
İnsan yanılmaya çok müsaittir.
Bilhassa kendini avutma durumu söz konusu ise.
Koalisyon görüşmeleri dediğiniz şeyin
düşünenler bile çıkabilir aramızda.
'nun parti genel merkezleri arasında durmadan döneceğini zannedenler yanılıyor.
Öyle ki makul bir çerçeve çizildiği anda, turlar biter.
Söylemedi demeyin.
*
Hangi parti
derse, orada hükümet kurulur.
Yani nazlanma şansı pek yok.
Hani alacası içinde şöyle bir soru vardır:
“Türkler, bir şey ararken, en son baktıkları yerde bulurlar. Neden bilir misin?"
Öteki de şöyle söyler: “Sahi yahu… Niçin öyle?"
“Bulduktan sonra aramaya devam etmenin bir anlamı yok da ondan."
Üstelik bunun Türk olmak veya İngiliz olmakla bir alakası yok… Japon da aynı, Alman da.
Yani hükümet kuracak şartların oluştuğu görülüp, mutabakat sağlandıktan sonra, turlara devam etmenin zerre kadar anlamı olmaz.
Lunaparkta atlı karınca üstünde değiliz nitekim.
Hükümet kurulduktan sonra turlar niye devam etsin ki?