Karma din

04:0016/08/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Mehmet Şeker

Artık bu kadar da olmaz dediğimiz ne varsa karşımıza çıktı. Üstelik her adımda daha ileri giderek, daha edepsizleşerek.



En sonunda gördük ki Kur'an-ı Kerim'in tefsirini de tahrif etmişler.



Diyanet'in yayınladığı Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an mealindeki “Bilenlere sorun” ifadesi, Zaman'ın verdiği nüshada “Tevrat ve İncil âlimlerine sorun” şekline dönüşmüş...



Bu tahrifatın ortaya çıkması için niye bugüne kadar beklendi, o da ayrı konu.



Çok önceden görülmesi gerekiyordu.



Demek hiç kimse onların kitaplarına bakma gereği duymamış.



15 Temmuz'da darbe teşebbüsü olmasa, belki hâlâ bilinmeyecekti.



*


Daha önce kelime-i tevhîd konusunda indirime gitmişlerdi.



Yarısını söylemek yeter diyorlardı.



“Lâilâhe illallah Muhammedun Rasûlüllah” (Allah'tan başka ilâh yoktur Muhammed Onun Rasûlüdür) yerine, ilk kısmı ile yetinebileceğini savunuyorlardı.



“Lâilâhe illallah” diyenlerin Cennet'e kavuşacağını duymuştuk onlardan.



Hâlbuki cümle âlemin bildiği, Müslüman olmanın şartı Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) risaletini kabul etmektir.



“Tek Tanrılı Din” olarak bilinen dinlerin kelime-i tevhidin ilk kısmıyla bir problemi yok, ikinci kısımda patırtı başlıyor onlara göre.



*


Ezan konusunda da bir tasarrufları olduğunu biliyoruz.



Avrupa'nın bazı yerlerinde ezanı noksan okudular.



“Eşhedû en lâ ilâhe illallah” dedikten sonra “Eşhedû enne Muhammeden resulullah” kısmını söylemeden devam etmek, hangi akla hizmettir?



*


Bir vakitler de Cuma hutbelerinde okunan Al-İmran suresinin 19. Ayetiyle ilgili itirazlar gelmişti.



“İnneddîne indallâhil İslam” (Allah katında hak din İslam'dır) hutbelerde okunmasın diyenler vardı.



Bu itirazı yapanlarla ezanı noksan okuyanların, kelime-i tevhîdi yarısını savunanların ve nihayet ayet meallerini tahrif edenlerin, derin bir ilişki içinde oldukları ortaya çıktı.



*


Başörtüsü ile ilgili aşamalı değişikliklerin ve son merhalede başı tamamen açmanın da o derin ilişkiye dayanmadığını kabullenmek zor.



İçki içmek, namaz kılmamak, camilerden uzak durmak, oruç tutmamak, hep aynı gerekçeye dayanıyor.



Zekât vermeye de gerek yok tabii ki. Verdiğin himmetler kâfi. Onu karşılar.



Hacca gitmeyi akla getirmek bile abes bu durumda.



Fırsatını bulunca okyanus ötesine gidersin, Pensilvanya'da bir el öpersin, daha fazla sevap kazanırsın!



Geriye ne kaldı?



Bir tek kelime-i şahadet.



Onun da yarısıyla iktifa edeceksin.



Oh ne âlâ…



*


Bütün bunların arkasında bir tek şey var.



Tevrat ve İncil ile ilgili tavsiyeler boşuna değil.



Biraz ondan, biraz bundan karma bir din oluşturmak fikri yatıyor arka planda.



Karma felsefesi var… Karma eğitim var… Karma aşı var… Karma ekonomi var…



Karma din neden olmasın?



Böylece “”ortaya bir karışık” yaparak dünyaya nizam vermeyi düşünmüşler.



Biraz İslam, biraz Hıristiyanlık, biraz Yahudilik, biraz Budizm, biraz ötekilerden…



Felsefe kulübü kurar gibi yeni bir din kurmaları ve kademe kademe İslam'a aykırı davranmaları, bu bilgiler ışığında daha net anlaşılıyor.



Peygamber de hazır. Ateşler salıyor, lânet okuyor, ağlıyor, beddua seansları yönetiyor…



“Öyle birinden peygamber mi olur?” sorusu son derece saçma; artık en muhteşem biri de olsa o kapı kapalı.



Hem bilmek gerekir ki, öyle dine böyle peygamber!



O dinin oluşturulmasında kimlerin fikri ve emeği varsa, işte şimdi bir aradalar.



*


Evvelce gördüğümüz “Önemli olan iç temizliği… Benim dedem de hacıdır… Ninem başörtülüdür…” yaklaşımı vardı.



Bu defa daha tehlikeli bir yere doğru gidilirken, foyalar ortaya çıktı.



15 Temmuz bu yüzden çok hayırlı oldu.



Şapka düştü, kel göründü ve hepsi iyot gibi açığa çıktılar.



Yahut bir kısmı.



Gizlenenler, hâlâ hücrelerinde, bir gözleri açık halde, uyumaya devam ediyor.


#Elmalılı Hamdi Yazır
#Din
#Darbe teşebbüsü