Tedbirli ol derdi rahmetli babam, kritik durumlarda ihtimalleri saydıktan sonra.
Lakin genç olmak, bizzat tecrübe etmeyi, nasihate nazaran daha çok gerekli kılıyor.
Gençken, tavsiye ve nasihatler “
” muamelesi görür ekseri.
Sonradan '
' demekse, insafa bile kalmaz.
Adeta mecburiyet.
diyeceği yerde bazen “Tekbirli olmak gerekir” derdi rahmetli.
*
Silvan'da özel harekât polislerimiz, indirilen bayrağı tekbirler eşliğinde yerine çektiler.
Ayyıldızlı şanlı bayrağı çekerken tekbir getirmeyi anlamayanlara Hazreti Mevlâ, iz'an nasip etsin.
“
” demeyi, terör örgütü DAEŞ'e mahsus sananlara, biz ne desek az gelir.
Anlamak işlerine gelmez, anlamazlar.
Onlar, teröristlerin çektiği paçavranın o direkte sallanmasını tercih ettikleri için tekbirden rahatsız oldu aslında.
*
Son zamanlardaki gelişmelere bakınca, bir tahmin yürütme elzem hale geliyor.
Devlet Bahçeli'nin babası da “
Sen her ihtimale karşı çık
” demiş olabilir diye düşünüyorum.
*
Koalisyona karşı, dışarıdan desteğe karşı…
İlk günden “
En erken tarih ne zamansa o gün seçim yapılsın
” dediği halde seçime de karşı…
Kurulacak geçici hükümete bakan vermeye karşı.
Geriye ne kaldı?
“
O zaman Meclis'te ne işiniz var
” diye sormaz mı millet?
“
o şûh
meclise, nâz ü tegâfül eylese
” şarkısını kendileri için bestelenmiş mi sanıyorlar ne?
“Bizi görmez gibi davranıp naz etse” demiş Hâfız Post, sanki bugünleri bilmiş gibi.
*
Şu bir buçuk aylık süre içinde, bütün ihtimaller birer ikişer tükenirken, olan ülkeye oluyor.
Oyalanmak, vakit kaybetmek, tam anlamıyla zarar.
Hani ülke menfaati, parti menfaatinin üstündeydi?
O zaman şahsî menfaatler konusundaki tezler de geçerli sayılmaz.
“İktidardakiler yıpransın da memlekete ne olursa olsun” yaklaşımıyla varılacak yer, hiç de sağlıklı bir zemin değildir.
*
Olabilecek bütün yolları denediğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, “
Elimden gelen bütün çabayı
gösterdim. Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli şahittir. Kamuoyu da şahittir
” açıklamasıyla durumu özetledi.
Her ne yaşandıysa, bütün milletin gözü önünde yaşandı.
Görüşmeler ayrıntısıyla aktarıldı, alınan ve alınmayan kararlar anında bildirildi.
Fakat yarın o şahit gösterilenler inkâr ederse sürpriz olmaz.
BAHÇELİ, BAHÇELİ'Yİ YALANLADI
Bahçeli eski siyasetçilere benzetilmesine sebep olacak tavırlar sergiledi bu görüşmeler boyunca.
Bir zamanlar Ecevit'in bir dediği bir dediğini tutmazdı.
Bugün söylediğinin yarın tersini söylerdi.
“
Ecevit Ecevit'i yalanlıyor
” adıyla kitaplar bile yayınlandı bu ülkede.
Seçim akşamı erken seçim isteyen Bahçeli, bir ay sonra tersini söyleyince Ecevit'e benzedi.
Ona benzemekle kalmadı, “
Darbe şartlarının olgunlaşmasını bekledik
” diyen Evren'e de benzedi.
“İşime gelmeyeni duymam” diyen İnönü'yü de hatırlattı sanki bir ara.
“
Dün dündür, bugün bugündür
” sözünü siyaset tarihine çivi gibi çakan Demirel'e de benzedi.
*
Eh bu kadar fazla kişiye benzerlik de fazla hakikaten.
Hepsi eski üstelik.
Hepsi miadını doldurmuş, devrini tamamlamış.
Hazır başlamışken
biraz da Türkeş'e benzeseydi keşke
.
Hatta sadece ona benzese yeterdi.
CHP ON YAŞINDA ÇOCUK GİBİ
Öte yandan ise hükümet kurma görevinin kendilerine verilmesini bekleyen CHP'liler…
Kiminle kuracaksın?
HDP ile aynı cümle içinde bile bulunmak istemeyen bir MHP varken, yurt dışından parti mi getireceksin?
Hesap ortada… “
Ver o havanla biraz da ben su döveyim
” der gibi yaklaşmak hakikaten komik ötesi.
On yaşında bir çocuğun evlenmek istemesine de benziyor.
“Olsun ben evleneceğim.”
“Bir denesem kime ne zararı var. Hakkım değil mi?”
O çocuğa “
” demenin mantığını kabul eden çıkarsa, bir dakika bile beklenmesin.