Gazetecinin ne ayrıcalığı var?

04:0010/12/2016, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Şeker

Basın hürriyeti deniliyor ya… Orada geçen 'hürriyet' kelimesiyle, bazıları kendi gazeteleri kastediliyor sanıyorlar galiba.



Kimler olduğu açık, Hürriyet gazetesi mensupları.



Ne dersek olur, her konuda sonuna kadar serbestiz diye bakıyorlar herhalde.



Sanki onlara göre sınırsız bir hürriyet söz konusu.



Biri çıkıp itiraz ettiğinde, “Yok öyle değil” dediğinde, şapşala dönüyorlar.



*



Gazetecilik suç değilmiş.



Kastettikleri, başka suçlardan tutuklu bulunan gazetecilerin serbest bırakılması.



Cuma günü sanal âlemde, Cumartesi günü de Silivri'de eylem yapacaklarını internet sitesinden duyurmakta bir sakınca görmemeleri, hep o yanlış kabulden.



Yok koçum, bildiğiniz gibi değil.



Öyle bir dünya yok, öyle bir âlem yok (sanalda bile).



*



Bakkal, kasap, suç işleyince cezasını çekecek…



Doktor, asker, suç işleyince cezasını çekecek…



Avukat, öğretmen, suç işleyince cezasını çekecek…



Gazeteci suç işleyince “Basın hürriyeti” öyle mi?



Savcılar, hâkimler bile ceza alıyor hemşerim, ne dediğinin farkında mısın?



Nedir gazetecinin imtiyazı?



Suç varsa ceza da vardır, Dostoyevski'nin olması şart değil.



*



Hem zaten eylem yaparak desteklediğiniz o gazeteci kılıklıların hiçbiri gazetecilik suçundan dolayı içeride değil.



Biri adam öldürmüş, biri soygun yapmış, biri bomba atmış, biri teröre açıkça destek vermiş…



Siz de şimdi “Hani bana?” mı demek istiyorsunuz?



Merak etmeyin, varsa bir kabahatiniz, karşılığını alırsınız.



Nitekim teröriste destek vermek de terör suçuna girer.



*



Aklınız varsa, bu tür eylemlerden vazgeçersiniz.



Biraz da vicdan sahibiyseniz, özür dilemek bile isteyebilirsiniz.



Belli mi olur?



Belki bir daha benzer bir durumla karşılaştığınızda, biraz muhasebe yapar, biraz mantıklı davranır ve hiç değilse gelecekte haktan, hukuktan yana tavır alırsınız.



Ufak da olsa var bir ihtimal…



*



Eski bir hikâye…



Bir yerde kaza olmuş, kalabalık toplanmış.



“Vah vah!”



“Çok yazık!”



“Hızlı mı geliyormuş?”



“Freni mi patlamış?”



“Ölmüş mü?”



“Yok yaralı…”



“Öldü, öldü…”



Genç bir gazeteci, elinde fotoğraf makinesiyle kalabalığı yarmak istemiş.



Kendine yol açmaya çalışırken, meslek imtiyazını kullanmak yerine, yalana başvurmuş.



“Durun, yol verin, ben oğluyum” diye bağırmış.



Kalabalık bir anda açılmış.



Kaza mahallinde bulunan herkesin gözlerinde büyük bir hayret.



Muhabir bir bakmış ki hızla gelen kamyon, bir eşeğe çarpmış.



Hayvancağız da orada ölmüş.



*



İşte o hadiseden sonra, orada bulunanlar, ağızdan ağza yaymışlar.



Bazıları da kulaktan kulağa yaymaya devam etmiş.



O gün bugündür, bazı gazeteciler “eşeğin oğlu” olarak bilinir.



Hatta “eşek oğlu eşek” olanlar da vardır.



İsme gerek yok.



Cisimler ortada.


#Gazetecilik
#Basın hürriyeti