Diplomaside çoğu zaman, söylenen sözlerin arkası, sanıldığından daha kalabalıktır.
Söylenen söz başkadır, söylenmek istenen başka.
Söylenmesi gerekenle arzu edilen de aynı olmayabilir.
Ve genellikle, söyleyen de dinleyen de durumun farkındadır.
*
“Ali topu at” denildiğinde, bu kadar basit ve yalın görünen bir söz bile diplomaside “göründüğü gibi” olmayabilir.
Belki, Ali'nin atması istenilen top, silah olan toptur.
Belki, Ali'nin mali olarak topu atması, iflas etmesi için birilerine mesaj veriliyordur.
Belki, Ali'nin topu asla atmaması gerektiği ima ediliyordur.
Belki, Ali'nin değil, Veli'nin topu atması isteniyordur.
Aynı şekilde, “Ayşe topu tut” cümlesinde de pek çok anlam bulunabilir.
Asıl maksadın ne olduğu, duruma göre değişir.
Bu kadar basit cümleler bile karmaşık bir hal alabiliyorsa, varın çetrefilli cümleleri siz düşünün.
*
Bazen de diplomatik ifadeler kullanmayanlar çıkar.
“Ele dümdük” konuşur, yüzüne karşı hem de.
Mesela “Van minut” der.
“Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” der.
“Benim için Davos bitmiştir, daha da gelmem” der.
Kalkar gider.
Arkasından baka kalırlar.
*
Öldürmeyi çok iyi bilenler, içine düştükleri şaşkınlıktan nasıl çıkacaklarını bilemez.
Yine de fazla bir şey değişmez.
Sivilleri, masumları, kadınları öldürmeye devam ederler.
Sahilde top oynayan çocukları, beşikteki bebekleri öldürmeye devam ederler.
(Önceki gün yine Nablus'ta 1 yaşındaki Filistinli bir bebeği yaktılar.)
*
Fakat en azından o söz boşuna söylenmemiştir.
En azından maskeleri düşmüştür.
En azından “Onlara kimse bir şey söyleyemez” inancı kırılmıştır.
Haydut mantığıyla hareket edenlerin, diplomatik nezaket çerçevesinden uzak şekilde, düz ve yalın ifadelerle, yıllar boyunca yaptıkları yüzlerine vurulmuştur.
*
Ne var ki muhatabın “yüzüne karşı, dümdük” konuşmak, her zaman aynı derecede başarılı sonuç vermez.
Ustalık ister.
Eğer acemiyseniz, yanlışa düşmek kaçınılmazdır.
Bazen biri çıkar, o şekilde konuşur ama bütün pisliği eline yüzüne bulaştırır.
“Sırtını terör örgütlerine dayadığını söylemek” işte buna iyi bir örnektir.
“PKK sizi tükürükle boğar” sözü de aynı cinsten.
Halkı sokağa çağırmak, isyana teşvik etmek, ölümlere sebep olmak da öyle…
Silahlanmayı tavsiye etmek, herkesin kendi adaletini elindeki silahla aramasını istemek de aynı.
Bir milletvekilinin terör örgütüne kuryelik yapması…
Bakın işte o ayrı bir kategoriye girer.
Kendine verdiği zarar bakımından aynı olsa bile cephane kuryeliği yapanı o listeye dâhil edemeyiz.
*
Bütün bunların kötülüğünü görüp soruşturma açmak için dokuz ay beklemek hangi anlama gelir, o konuya fazla girmeyelim.
Yeme alışkanlıkları herkes için bir değil.
Kimi var, sofrada et olmazsa doymayan cinsinden.
Çorbasız olmaz diyenler de var, mutlaka tatlı ile final yapanlar da.
Alışkanlıklar çeşit çeşit.
Bir de yazın yağlı yemeklerden uzak duranlar var.
“Yaz boyunca sadece peynir, kavun, karpuz yerim” dedi bir arkadaş geçen gün.
Çok tehlikeli bir şey yaptığını söyledim.
Nasıl?
Peynir, kavun, karpuz, nereden baksan PKK eder. PKK da yazın yapıyor ne yapacaksa. Kışın inlerinde saklanıyorlar. Hemen değiştir, araya domatesle zeytin falan karıştır.